"Başbakanlık Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kanunu"nun ve "Başbakanlık Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kurulu"nun varlığını da eleştiren Sökmen, düzenlemenin ve Muzır Kurulu'nun icraatlarının Avrupa Birliği'ne (AB) uyum sürecinde gerçekleştirilen yasal reformlarla çeliştiğine de dikkat çekti.
"Acaba Muzır Kurulunda son dönemlerde görülen canlanma, Uyum Yasalarını jet hızıyla kabul edip AB'ye doğru koşan Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) hükümetinin 'aman evdekilerin başını boş bırakmayalım' arzusuyla bağlantılandırılabilir mi?" diye soran Sökmen, görüşlerini ve "Muzır Kurulu" ile "Muzır Yasası"na ilişkin eleştirilerini sıraladı:
"Hepimizi toplama kamplarına gönderseler"
* Bugüne kadar "halkın ar ve haya duygularını incitici, cinsi arzuları tahrik ve istismar edici nitelikte, genel ahlaka aykırı oldukları" gerekçesiyle Duygu Asena'nın "Kadının Adı Yok", Meltem Arıkan'ın "Yeter Tenimi Acıtmayın", Filiz Bingölçe'nin "Kadın Argosu Sözlüğü", Metin Üstündağ'ın "Pazar Sevişgenleri", Enis Batur'un "Elma", Mehmet Ergüven'in "Pusudaki Ten" kitabı gibi yapıtlar hakkında dava açıldığına bakınca, çalınmış minareye kılıf uydurulduğunu düşünüyor insan.
* Meltem Arıkan'ın kitabının yasaklanması gerektiğini savunurken, "feminizmin aile yapılarını parçalamayı hedef aldığını" iddia edebilen, "Kadın Argosu Sözlüğü"nü müstehcen olarak tanımlama gerekçelerini anayasadaki yurttaşlık tanımına aykırı olarak "Türk kadını ahlak timsalidir" gibi ayrımcılık suçları işleyerek belirten bir Kurul'un eline kalacaksa bilim ve sanat hayatımız, şimdiden hepimizi toplama kamplarına göndermeleri daha zahmetsiz olacaktır.
Denetim arzusuyla kaynak arayışı birleşince
* 1927'de oluşturulan "Muzır Kurulu", 1986'da dönemin Cumhurbaşkanı Kenan Evren'in denetim arzusu ile Başbakan Turgut Özal'ın Toplu Konut Fonuna Kaynak bulma arzusu birleşince, canlandırılarak yoğun bir şekilde çalışmaya başlamış; yenilenen "Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Yasası" önce Playboy tarzı dergileri sonra da Henry Miller gibi yazarları hedef seçerek yayıncıların ve Çağdaş Gazeteciler Derneği, Uluslar arası Basın Enstitüsü gibi örgütlerin yoğun protestosuna yol açmıştı.
* Aynı dönemde, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Anamuhalefet partisi Sosyal Demokrat Halkçı Parti (SHP) adına grup başkanı Aydın Güven Gürkan, 1117 sayılı Muzır Kanununun bazı maddeleri ile TCK'nın bağlantılı 426, 427 ve 428. maddelerinin değiştirilmesine karşı, Anayasa'nın çeşitli maddelerine aykırı olduğu gerekçesiyle iptal davası açmıştı. (Esas sayısı 1986/12, Karar sayısı 1987/4)
* Gürkan dilekçesinde "Küçüklerin maneviyatı üzerinde 'muzır tesir' yapacak neşriyat veya eser nasıl saptanacaktır? Maneviyat genel bir kavram olduğu gibi 'muzır' da genel bir kavramdır. Bu yasa ise bir uygulama yasasıdır. ... Bu şekliyle muzır tesir yapacak neşriyat ve hatta maneviyat, kişilere göre, kişilerin anlayışlarına göre, sübjektif yargılarla yorumlanabilecek bir nitelik taşımaktadır. ... Burada hakka ve hukuka sübjektif yorumlar egemen olmaktadır. Bu Yasanın 1. maddesi Anayasanın, Cumhuriyetin niteliklerini belirleyen 2. maddesine, bu maddedeki; 'Türkiye Cumhuriyeti... bir hukuk Devletidir' ilkesine aykırıdır. Bu nedenle iptali gerekir" diyor.
Suçun parayla takası
* Gürkan ayrıca, Muzır Kurulu'nun Başbakanlık bünyesinde oluşturulmasının, ücretlerinin Başbakanlık tarafından saptanmasının Kurulun siyasal iktidarın emrinde ve güdümünde olacağının kesin göstergesi sayılacağına dikkat çekiyordu.
* Böyle bir kurulun ve kurulda görevli memurların siyasal iktidarın anlayışına ters düşmesi olası olmadığına göre Anayasa'daki düşünce ve kanaat hürriyeti ile kişinin manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkını da ihlal eder mahiyette olduğunu anlatan Gürkan, "İdare ve siyasal iktidar, istediği eseri, küçüklerin maneviyatı üzerinde muzır tesir yapacak yayın olarak niteleyecek, yani muzır olduğuna karar verebilecek ve bu yolla basın üzerinde sansürden de etkili bir denetim ve baskı kurabilecektir" diyerek Anayasanın "Basın hürriyeti" başlıklı 28. maddesindeki "Basın hürdür" ilkesine ve bu maddedeki diğer esaslara aykırı olduğunu belirtiyordu.
* Dikkat çeken bir nokta da "Kurul tarafından küçükler için muzır nitelikte olduğuna karar verilenler, bu eserin basım adedinin Katma Değer Vergisi dahil toplam satış bedeli üzerinden yüzde 40 oranında bir meblağı, Kurul kararının tebliği tarihinden itibaren, bir ay içinde Toplu Konut Fonuna.... aktarılmak üzere ödemeleri" maddesinin "suçun parayla takası" anlamına gelebileceğiydi.
* 11 Şubat 1987'de reddedilmesi karara bağlanmış olmakla birlikte bu davanın, karşıoy gerekçeleriyle de birlikte bugün hukukçular tarafından mutlaka incelemesi gerektiğini düşünüyorum.
Yasa nasıl değiştirildi?
Alt komisyon, TCK'nın 426. maddesini "Şiddet kullanılarak, hayvanlarla, ölmüş insan bedeni üzerinde veya doğal olmayan yoldan yapılan cinsel davranışlara ilişkin yazı, ses veya görüntü içeren ürünleri üreten, ülkeye sokan, satışa arz eden, satan, nakleden, depolayan, başkalarının kullanımına sunan veya bulunduran kişi, 1-4 yıl hapis ve 5 bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır" şeklinde değiştirdi.
Bunları basın yoluyla yayımlayan veya yayımlanmasına aracılık eden ya da çocukların görmesini sağlayan kişi, 6-10 yıl hapis yatacak.
Düzenleme ile 426. maddedeki "Halkın ar ve haya duygularını inciten veya cinsi arzuları tahrik veya istismar eder nitelikte genel ahlaka aykırı" ifadesi, "Şiddet kullanılarak, hayvanlarla, ölmüş insan bedeni üzerinde veya doğal olmayan yoldan yapılan cinsel davranışlara ilişin..." olarak değiştiriliyor.
Komisyon bu düzenlemeyi yaparken, 7. Uyum Paketi olarak bilinen, 30 Temmuz 2003 tarihli 4963 sayılı yasayla TCK'nın bu maddesine eklediği "Bilim ve sanat eserleri ile edebi değere sahip olan eserler bu madde kapsamı dışındadır" fıkrasını metne eklemedi. (BB/YS)