Fotoğraf: Onur Çoban / AA
Çin'in Wuhan kentinde Aralık ayında ortaya çıkan ve Covid-19 adı verilen hastalığa yol açan koronavirüs bugün 120'den fazla ülkeye yayılmış durumda.
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) koronavirüsü 12 Mart'ta pandemi ilan ederken, 24 Mart itibariyle dünya genelinde 381 bin 598 koronavirüs vakası tespit edildi ve 16 bin 559 kişi hayatını kaybetti.
Türkiye'de de durum pek iç açıcı gözükmüyor. Türkiye'de ilk vaka 11 Mart'ta görüldü ve 17 Mart'ta ilk ölümlü koronavirüs vakası gerçekleşti. 24 Mart itibariyle ise Türkiye'de koronavirüsten ölenlerin sayısı 37 oldu.
İstanbul Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Çağatay Tarhan'la koronavirüsü konuştuk. Aşı bulma çalışmalarından, testlerin güvenirliğine, virüse verilen farklı isimlerden sürecin ne zaman son bulacağına Tarhan'ın görüşleri şöyle:
Fotoğraf: Evrim Ağacı
Koronavirüs, Covid-19, Sars-CoV-2... Ama hangisi?
İlk çıktığı günden beri virüs herkes tarafından farklı adlarla kullanılıyor. Koronavirüs, Covid-19, Sars-CoV-2… Hangisi doğru? Neden bu kadar çok isim var ve bu karışıklık nereden doğdu?
Aslında ortada çok karışık bir durum yok. Çünkü Covid-19 şu an karşımızda olan hastalığın adı iken Sars-CoV-2 bu hastalığa yol açan virüsün adı. Covid-19, 2019 tarihli Coronavir Disease (Coronavirus hastalığı) anlamına geliyor. Coronavirüs terimi ise bugün karşımıza çıkmış olan virüsün dahil olduğu ailenin adı diyebiliriz.
Bu aileye dahil olan başka coronavirüs tipleri de var. Dolayısıyla özetle koronavirüs, Covid-19 hastalığına yol açan Sars-CoV-2 virüsünün dahil olduğu ailedir diyebiliriz. Virüsler ve bunların yol açtığı hastalıklar genellikle farklı isimleri sahiptir. Örneğin AIDS hastalığına yol açan virüsün adı HIV’dir. Virüsler isimlendirilirken temel olarak genetik yapıları baz alınarak isimlendirilir. Bu isimlendirmeyi ise virüsleri sınıflandıran uluslararası bir komite yapar. Hastalıkların adını ise resmi olarak Dünya Sağlık Örgütü vermektedir.
"Test öncesi başlı başınana bir süreç"
Tedavi için ilk aşama test. Peki PCR testlerinin güvenilirliği nedir?
Virüsün genomik RNA’sı bir kez yeteri kadar saflıkta elde edildikten sonra testlerinin güvenilirliği oldukça yüksektir. Güvenilirliğin yanı sıra bu testlerin duyarlılığı da oldukça yüksektir. Yani çok çok az miktardaki bir virüs genomu bile saptanmaya yetebilir. Fakat test yapılana kadar hastalardan yeterli örnek alınması, alınan örneklerin saklanması, taşınması ve test yapılacak şekilde uygun hale getirilmesi başlı başına bir süreçtir. Dolayısıyla bu süreçteki aksamalar testlerin doğru ya da yanlış çıkmasına neden olabilir.
Hastanın genellikle yutak bölgesinden, balgamından örnek alındıktan sonra bu numuneden virüs genomunun saflaştırılması gerekir. Bunun için bazı özel kitler kullanılıyor. Bu işlemden sonra virüs genomu daha sağlam hale gelmesi için DNA’ya çevrilir ve daha sonra Sars-CoV-2’a kendi özgün kimliğini veren bazı DNA dizileri hedeflenip milyonlarca kopya halinde özel bazı cihazlarda çoğaltmaya çalışılır. Bu işlem için de kullanılan bazı özel kitler var. İşte bugün elimizde yeteri kadar var mı yok mu diye sorduğumuz kitler de bu kitler. Bu kitlenin içeriğinde bazı özel kimyasal ve biyolojik materyaller var. Dolayısıyla bu materyallerin tazeliği, saflığı ve doğru bir içeriğe sahip olması önemli. Bunlar da test sonucunu etkileyen faktörler.
Aşı süreci
En çok konuşulan konuların başında aşılar geliyor. Aşının aşamaları ne? Bulunması gerçekten bu kadar uzun mu sürecek? Eğer bulunursa hangi fazda, ne zaman kullanılabilir bir hale gelir?
Aşı geliştirme süreci normalde çok uzun bir süreçtir. Çünkü birçok kademeden oluşur ve bu kademelerde bazı sorunlar ortaya çıkabilir. Öncelikle keşif aşaması diyebileceğimiz bir aşama söz konusudur. Burada hastalığı önlemek ya da hastalığa müdahale etmek için doğal ya da sentetik antijenler ortaya çıkarılmaya çalışılır. Bu antijenler virüsün bir parçası ya da virüsün kendisinin zayıflatılmış hali olabilir. Öncü aşı diyebileceğimiz bu antijenin güvenilirliğini, bağışıklık yanıtı verip vermediğini bağışıklık sistemini uyarıp uyarmadığını anlamak üzere antijen, deney kaplarında üretilen hücre kültürlerine uygulanır. Bu aşamada fare ve maymun gibi hayvanlar da denek olarak kullanılabilir. Bu çalışmalardan elde edilen sonuçlar araştırmacıların insanda görmeyi beklediği hücresel yanıtlara ilişkin bir fikir verir, mesela belki ne kadar doz verilmesi gerektiğine ilişkin bir ipucu sunar. Fakat denenen pek çok aşı adayı molekül bu aşamadayken bile sonuç vermeyebilir.
Eğer aday molekül bu aşamayı başarılı bir şekilde geçerse sıra aşının güvenilirliğinin test edildiği Faz 1 deneylerine gelir. Bu süreçte nasıl ve ne kadar bir bağışıklık yanıtının ortaya çıkacağını görmek üzere aşı az sayıda insan üzerinde denenir. Bundan sonra Faz 2 deneylerine geçirir. Burada aşı yüzlerce kişi üzerinde denenir. Buradaki amaç da yine aşının güvenilirliği, ne kadar bağışıklık yanıtı oluşturduğu, kullanılan dozun doğru olup olmadığı ve aşının ne şekilde yapılacağı gibi sorulara yanıt bulmaktır. Aşı adayı buradan da başarıyla çıkarsa artık üçüncü faza geçilir. Burada aday molekül binlerce kişi üzerinde denenir. Ortaya çıkabilecek küçük yan etkiler az sayıda insanla yapılan çalışmalarda ortaya çıkmayabileceği için bu kadar çok sayıda insanla çalışarak yan etki görülme sıklığına bakılır.
"En az 1 yıl gerekecek"
Elbette aynı zamanda aşının hastalığı önleyip önlemede yine, hastalık yapıcı etkenin ortadan kaldırılıp kaldırılmadığına ya da yeterli bağışıklık yanıtını verip vermediğine de bakılır. Tüm bu süreçlerden başarıyla çıkarsa artık bu aşı için lisans almak üzere yetkili kurumlara başvurulur. Kimi zaman daha da güçlü kanıtlar elde etmek için Faz 4 deneyleri dediğimiz deneyler de sürdürülebilir. Bu bahsettiğimiz süreçler yıllara yayılan süreçlerdir. Şimdi karşımızda çok büyük bir nüfusu tehdit eden bir virüs olduğu için çalışmalar mümkün olduğunca hızlandırmaya çalışılıyor fakat yine de etkili bir aşı geliştirmek için en az 1 yıl gerekecektir.
Aşı bir önlem olarak sağlıklı insanlara yapılıyor. Ayrıca gripte olduğu gibi çok hızlı mutasyona uğradığı için aşının etkisinin sınırlı olduğu konuşuluyor. Aşı koronavirüsü ne kadar önleyebilir?
Bunun için yukarıda bahsettiğimiz sürecin sonunu görmek lazım. Çok yeni karşılaştığımız bir organizma. Başka hastalıklarda koruyor, bunda da koruyabilir. Fakat net bir sonuç söylemek için çok erken.
"Sokaklara dönmemiz bizim hastalığı ciddiye almamıza bağlı"
Çin, hastalığı önleyemese de yayılmasını durdurdu. Avrupa’da ise süreç yeni başlıyor. Tüm dünyada insanlar evlerine kapanmış vaziyette. Herkesin aklında ise aynı soru var. Ne zaman bitecek bu süreç? Sahi insanların yeniden özgürce sokaklara dönmesi ne kadar bir zaman alacak?
Buna yanıt vermek yine çok zor. Yaz gelince etkinliği kaybolabilir deniyor, buna ilişkin çalışmalar da var ama bir yandan şu anda sıcak olan bölgelerde de hastalık görülüyor. Sonra, yaz geçip de havalar soğuduğunda nasıl bir durum çıkacak karşımıza? O zamana kadar ilaç geliştirme çalışmaları olumlu sonuç verirse iyi. Fakat virüsün ikinci kez karşımıza nasıl çıkacağını bilmiyoruz.
Mesela daha bugün Çinli bir virolog 2 yıl gibi bir süreye hazırlıklı olmamız gerektiğini, önlemlerin çok gevşek tutulduğunu ve mesela 1 ay boyunca tüm dünyada giriş çıkış ve dolaşma hareketliliğini kısıtlamak gibi çok daha katı tedbirler alınması gerektiğini söyledi. Fakat kendisi de bu konuda şüphe duyuyor. Dolayısıyla işi mümkün olduğunca erkenden sıkı tutup şansa bırakmamak ve çok daha katı önlemler almak üzere planlar yapmak çok önemli. Sokaklara dönmemiz bizim hastalığı ciddiye almamıza bağlı, şu aşamada belirleyici olan bu. (HA)