İlki Ankara'dan! 24 Nisan Pazar günkü Birgün'den bir üçüncü sayfa haberi. Birinci sayfadan da haber verilmiş. "İstek şarkıya üç can". Ankara, Çankaya'da bir barda iki grup arasında "şarkı isteme" nedeniyle çıkan kavgada üç kişi öldü, iki kişi de yaralandı.
Bara eğlenmeye giden iki arkadaş, sanatçıdan Kürtçe şarkı isteğinde bulunur. Bulunduğu mekânda Kürtçe şarkı çalınmasına izin vermeyeceğini ifade eden bir başka şahıs da "Türkiyem" şarkısını ister.
Karşılıklı sataşmaya dönüşen kavgada bir süre sonra silahlar konuşur. Kürtçe şarkı isteyen iki kişi de, engel olan da ölür. Sonra her zaman olduğu gibi soruşturma başlatılır.
Bir başka haber de yine 24 Nisan Pazar günkü Vatan gazetesinden Safile Usul imzalı.
"Ermenistan'ın başkenti Erivan'da Marriot Otelinin bahçesinde yazar Murat Belge'ye yaklaşan bir Ermeni saldırgan, Murat Belge'ye hitaben İngilizce 'siz Türk'sünüz değil mi?' dedikten sonra masadaki şarap dolu bardağı Murat Belge'nin başından aşağı" döküvermiş.
Ertesinde bütün Erivan diplomasisi yoğun bir özür trafiği başlatmış.
Ve yine 24 Nisan tarihli Radikal gazetesinin Pazar eki Radikal İki'den, Mesut Yeğen'in "Son Kürt İsyanı" yazısından bir paragraf: "Kabulü güç ve telaffuzu sevimsiz, ama durum ne yazık ki şu: Kürtler, ahali gözünde her geçen gün giderek 'Rumlaşıyor', 'Ermenileşiyor'.
Bu durum bir ilk: İlk kez ülkenin Müslüman bir kavmi, ülkenin Türkleşebileceğine ve sadakatine asla inanılmayan gayrimüslim kavimlerine benzetiliyor. Memleketin gayrimüslimleriyle yaşadıklarımızı düşününce meselenin vahameti daha bir belirginleşiyor".
Özellikle Mart ayından bu yana Mersin, Trabzon, Sakarya ve bir takım batı illerinde gündelik hayatta, sokakta yaşananlara baktığımızda olumsuza doğru bir gidiş dikkat çekiyor.
Ankara'da bir kitap evinde sohbet ettiğim uzun bir süredir Ankara'da yaşayan bir dost "Uzun bir zamandır ilk kez aynı apartmanda yaşadığım komşularımdan korkar oldum. Sabah evden çıktığımda komşum biraz da öfkeyle bana hitaben 'Madem Kürtlük davası güdüyorsunuz, o halde neden buralarda yaşıyorsunuz, memleketinize gidin!' dedi".
Yine aynı kitapevinin sahibi, son yaşanan sıkıntılı atmosferden sonra güvenlik açısından kaygılı olduklarını eklemeden edemedi.
Kendilerine bölgede sokaktaki hayatın çok da iç acıcı olmadığını, güvenlik görevlilerinin bile tavırlarının bölgede son birkaç ay içinde cidden farklılaştığını ifade edince, yukarıdaki örnekleri vererek biz buralarda daha zordayız demek durumunda kaldılar.
Milliyetçilikler iki ucu keski bıçak! Tutanın, mutlaka bir yerlerini bereliyor. Belki yaralayıp berelemekle kalmıyor, fark ettirmeden kan kaybından ölümlere de neden olabiliyor.
Milliyetçilikler sınır, mekân, akıl, mantık tanımıyor. Çılgınlıklarla at başı gidiyor.
Belki de bu aşamada "Ne Mutlu" kavramının hemen yanı başına "İnsanım" deme erdemi hepimizin belgisi olmak durumunda.
Yoksa! Demek istemiyorum. Yoksa'sı yok bu işin! Yoksa'sı ve sonra'sı bir telefat olmamalı!.
Yani "Ne mutlu insanım". Hadi hep beraber...(ŞD/BA)