Sokağa çıkma yasakları ve belediyelere kayyum atanması, Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde hem yerel yönetim çalışmalarını hem de kadın çalışmalarını ciddi anlamda etkiledi.
Şırnak Belediyesi Kadın Birimi çalışanları, birime başvuruların kesildiğini, kendilerine başvuran bir kadının sokağa çıkma yasakları nedeniyle kocasının yanına dönmek zorunda kaldığını ve bir ay sonra ölüm haberini aldıklarını anlatıyor.
Hakkari Yüksekova Belediyesi’nin Kadın Birimi’nden bir çalışan ise resmi olarak kayyum atanmasa da, fiili olarak atandığını, her çalışma için kaymakamlıktan izin almak zorunda olduklarını anlatıyor ve ekliyor: “Artık belediye çalışanı olmak bir dezavantaja dönüştü, devlet kurumlarında başka bir şiddet biçimine maruz kalıyoruz.”
Hem Şırnak Belediyesi hem Yüksekova Belediyesi kadın birimi çalışanlarının ortak cümlesi ise şu: “Savaşta şiddet artar ama başvurular kesildi çünkü kadınların öncelikleri değişti.”
“Kadınların tek kaygısı çocuklarının geleceği”
14 Mart’ta Şırnak merkezde sokağa çıkma yasağı ilan edilmesinin ardından belediye çalışanları da yasağın sürdüğü bölgeyi terketmek zorunda kalmış, bir buçuk ay çadırda yaşamış.
Şırnak Belediyesi Kadın Birimi’nden sosyolog Ayfer Şahin ve Eda Bazencir, 14 Mart’tan sonra her ihtimale karşı Şırnak’a yakın bir yerde kalmaya başlamış. Çalışmalar yürümeyince ayrılmışlar. Önce Beytüşşebap Belediyesi’nin yeni açılan kadın birimine geçmişler.
“Bizim çalışma alanımız farklı ama küçük yerde göze batıyorsun. Biz belediye çalışanıyız ama bizi parti çalışanı sanıyorlardı. Atıl bir duruma düştük, hiçbir şey yapamıyorduk” diyen Şahin ve Bazencir, önce Diyarbakır’a, ardından Cizre’ye, oradan İdil’e gitmişler. Şu an Şırnak’ın Kumçatı beldesinde çalışmalarına devam ediyorlar.
Peki bu ortamda kadın çalışmaları yürütülebiliyor mu?
“Bir yıldır devam eden bir süreç var ve bu süreçte kadın kurumuna başvurular gelmemeye başladı. Savaş döneminde şiddet artar ama başvurular kesildi. Kadınların öncelikleri değişti çünkü çok daha büyük bir şiddetle karşı karşıya kaldılar: devlet şiddeti.
“Her gece hava karardıktan sonra mahallelere ciddi bir saldırı gerçekleşiyor ve kadınların düşündükleri tek şey kendilerinin ve çocuklarının geleceği oluyor.
“Başvuran kadınları karakola yönlendirmek istediğimizde, ‘Hayır, ben sizin yanınıza geldim. Onların erkekten bir farkı yok’ diyorlar.”
“Afife yasaklar yüzünden evine döndü, öldürüldü”
Şahin ve Bazencir’in anlattığı bir olay, sokağa çıkma yasaklarının kadınları nasıl etkilediğine dair çok çarpıcı bir örnek sunuyor:
“Sokağa çıkma yasaklarından önce Afife Olcay bize başvurmuştu. Fuhşa zorlanmış, eşinden şiddet gören bir kadındı. Kocası, klasiklerden ‘aldatma’ suçlamasıyla şiddet uyguluyordu, ayrıca kadından sürekli para getirmesini istiyordu. Çarşafla gelip giderdi, ailesi de çok sertti.
“Sokağa çıkma yasağı çıkacağına dair söylentiler çıktığında bizi aradı. ‘Abla, yasak çıkacak. Gidecek hiçbir yerim yok. Eşim de bana söz verdi, bir daha şiddet uygulamayacak. Çocuklarımı bırakamam. Ben çocuklarım için gideceğim. Ablam da Şırnak’tan çıkıyor, gidecek başka yerim yok’ dedi.
“Ona eve dönmemesini söyledik, belediyenin sığınmaevine yerleştirmek istedik ama istemedi çünkü daha önce devletin sığınmaevinde kalmış.
“Herkes başını sokabileceği bir yer arıyordu. Sonuç olarak Afife kocasının yanına döndü. Bir ay sonra kocasının Afife öldürüldü.”
“Kayyum atanmadı ama kaymakamdan izinsiz çalışamıyoruz”
Yüksekova Belediyesi Kadın Birimi’nden bir kadın çalışan, memur olduğu için isminin yazılmasını istemiyor. Belediyeye kayyum atanmasını beklediklerini, zaten fiili olarak kayyum atanmış gibi çalışmaya zorlandıklarını anlatıyor.
“Aslında fiili olarak kayyum atandı da diyebiliriz çünkü belediye tüm çalışmalarını kaymakamlıktan izin alma şartıyla gerçekleştirebiliyor, ki izin de verilmiyor. Sadece bir kişi kayyum olarak atanmadı.
“Mesela kazı yapılacaksa, kaymakamlıktan izin alınıyor, saatlerce polis gelmesi bekleniyor ve iş makineleri akrep araçları eşliğinde çalışma bölgesine gidebiliyor. İş uzuyor ertesi güne kalıyor. Yani işler de yürümüyor.”
“Şimdi kadınların önceliği barınma ve gıda sorunu”
Kadın çalışmaları nasıl gidiyor, dediğimde “Kadın çalışmalarını yürütmeye çalışıyoruz” diyor.
“Artık kadınlar çok rahat değiller. Öncelikleri de değiştiği için şiddet başvurusu yapmıyorlar. Ben günde 10 başvuru aldığımı biliyorum ama şu anda barınma sorunları var, gıda sorunları var.
“Örneğin bir kadın boşanmak istiyor ama ‘durum böyleyken millet bana ne der’ diyor ve vazgeçiyor. Çarşıya pazara gideceği zaman başka bir şiddete maruz kalıyor, çok fazla özel harekat polisi var her yerde.”
“Benim de evim yıkıldı”
Belediye çalışanları da şehirde yaşananlardan hizmet vermekle yükümlü oldukları kişiler gibi etkileniyor. Yüksekova’dan konuştuğumuz kadın çalışan, belediye çalışanı olmanın da artık bir ayrımcılık sebebine dönüştüğünü anlatıyor.
“Biz de orada yaşayan kadınlarız, biz de aynı tacize, şiddete maruz kalıyoruz. Çalışma yapamıyorum. Zaten kendi evim yıkılmış. Hem psikolojik hem fiziksel olarak biz de çok yıpranıyoruz.
“Belediye çalışanı olmak ek bir dezavantaja dönüştü şu an. Bir devlet kurumuna gittiğinde ayrı bir şiddete maruz kalıyorsun.”
Son olarak kendilerine başvuran bir kadının paylaşımını aktarıyor: “Oğlu sürekli ‘beni Yüksekova’ya götür, artık dönelim’ diyormuş. Çocuğa Yüksekova’da artık dönecekleri bir evleri olmadığını nasıl anlatacağını düşünüyordu…” (ÇT)