İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, YouTube'dan yayın yapan "Soğuk Savaş" kanalında yayımlanan bir video içeriğinde, "İçki tüm kötülüklerin anasıdır" hadisine göndermeyle Muhammed peygamber ile ilgili yorumlarda "halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama" suçu işlendiği gerekçesiyle soruşturma açtı.
Savcılık soruşturma dolayısıyla, programı sunan Boğaç Soydemir ve programa konuk olan Enes Akgündüz için gözaltı kararı verdi.
Boğaç Soydemir ne diyor?
Programı yöneten Boğaç Soydemir tepkiler ve soruşturma haberleri üzerine sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada Muhammed peygambere göndermede bulunduğu iddia edilen sözlerin kendisinin olmadığını ve "izleyicilerden gelen şakalar arasında görüp okuduğunu" söyledi:
Arkadaşlar, geçtiğimiz günlerde yaptığım bir şaka ile kırdığım insanlardan özür dilemek istiyorum. Böyle bir niyetim kesinlikle yoktu. Normalde kendi yaptığım şakalarda hassasiyet göstermeye özen gösteriyorum. Ancak o sırada izleyicilerden gelen şakalara geçmiştik ve ben de o şakayı ilk defa o sırada okudum. O an için basit bir kelime şakası sandım fakat sonrasında üzerine düşünmem gerekirdi. Arkadaşlarım uyarınca fark ettim. Haklısınız. Bunun için özür diliyorum. İlgili kısmı yayından kaldırdık.'
Arkadaşlar,
— educatedear (@educatedear) September 22, 2025
Geçtiğimiz günlerde yaptığım bir şaka ile kırdığım insanlardan özür dilemek istiyorum. Böyle bir niyetim kesinlikle yoktu. Normalde kendi yaptığım şakalarda hassasiyet göstermeye özen gösteriyorum. Ancak o sırada izleyicilerden gelen şakalara geçmiştik ve ben de o…
Gözaltı kararının dayanağı ne?
Savcılık, şakanın Muhammed peygamber ile ilgili olarak halkı tahrik edici ve nefret söylemine yönlendirici olduğu yönünde bir tespit yaptığını söylüyor.
Boğaç Soydemir, yaptığı şakanın amacının bu olmadığını, izleyiciden gelen bir şey olduğunu ve şakayı ilk kez o sırada duyduğunu belirterek özür diliyor; ayrıca ilgili kısmın yayından kaldırıldığını açıklıyor.
Gözaltı kararı ve soruşturmanın temeli olarak Türk Ceza Kanunu’nun 216/1. maddesi gösteriliyor. Bu madde, “halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama” suçunu düzenliyor.
TCK 216./1 Maddesi ne diyor?
TCK 216/1 çok tartışmalı bir madde; genellikle ifade özgürlüğü ile nefret söylemi arasındaki sınırda kullanılıyor.
Yasa tahrik suçunu cezalandırıyor:
“Halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesim aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik eden kişi, bu nedenle kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması hâlinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”
Savcılık "şaka"yı nasıl yorumluyor?
Savcılığın iddiası: Şakanın “dini değerleri aşağılaması” veya “Hz. Muhammed’i küçümseyen” bir algı oluşturması dolayısıyla dini inançlara sahip bir kesimi hedef aldığı için 216. madde kapsamına sokulmuş.
Savcılığın hukuk mantığı "Dini değerlere yönelik bu söz, dini hassasiyeti olan geniş bir kesimi rencide edeceğine göre toplumda kin ve düşmanlığa yol açabilir.” şeklinde işliyor.
Hukuksal sorun nereden doğuyor?
Kamu güvenliği açısından sorun, sarf edilen sözün rahatsız edici veya incitici olmasıyla değil, “açık ve yakın tehlike” şartını oluşturup oluşturmadığının belirlenmesiyle ilgili. Yani, sırf rahatsız edici veya incitici söz söylemek TCK 216./1 Maddesi kapsamında suç oluşturmuyor. Burada somut bir tehlike yaratıp yaratmadığına bakılması gerekiyor.
Bir internet programında yapılan bir şakanın gerçekten tehlike doğurup doğurmadığı tartışmalı. Bu yüzden pek çok hukukçu, bu tür davaların aslında ifade özgürlüğü kapsamına girmesi gerektiğini savunuyor.
AİHM'in yaklaşımı
Türkiye’de karikatürcüler, yazarlar, ve sosyal medyada paylaşım yapanlar bu madde nedeniyle sık sık kovuşturmaya uğrasa da davalar Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) önüne gittiğinde çoğu kez “rahatsız edici, şoke edici ya da incitici ifadeler de ifade özgürlüğünün koruması altındadır” denerek mahkûmiyet kararları mahkûm ediliyor.
Savcılığın bağlantısı, şakanın “dini bir kesimi aşağıladığı için toplumsal çatışmaya yol açabileceği” varsayımına dayansa da bu varsayımın hukuksal açıdan zayıf olduğu ve “açık ve yakın tehlike” koşulunun oluşmadığına dair görüş hukuk çevrelerinde ağırlıkla kabul görüyor.
AİHM'e göre ifade özgürlüğü ve hakaret arasındaki sınır
AİHM her davada şu soruları soruyor:
▶ Sözkonusu olan eleştiri mi, hakaret mi? AİHM'e göre eleştiri korunur. Hakaret/nefret söylemi korunmaz.
▶ Şiddet çağrısı var mı? Varsa tartışılan ifade korunmaz.
▶ Toplumsal barışa “açık ve yakın tehlike” var mı? Varsa, devletin sınırlaması meşru sayılabilir.
▶ Yaptırım orantılı mı? Ağır hapis yerine tazminat veya başka yol seçilebilir miydi?
Bazı önemli AİHM kararları
AİHM bu ölçütleri farklı davalarda aşağıdaki şekilde uygulayarak sınırın nasıl belirlendiğine ilişkin bir içtihat oluşturdu. Buna ilişkin örnekler arasında şunlar sayılabilir:
▶ Handyside/Birleşik Krallık (1976): Eleştirinin korunması
“İfade özgürlüğü sadece iyi karşılanan ya da zararsız görülen bilgiler için değil; aynı zamanda rahatsız edici, şoke edici veya incitici fikirler için de geçerlidir. Bunlar olmadan demokratik bir toplum düşünülemez.”
▶ İ.A./Türkiye (2005): Devletin sınırlamasının meşruluğu
(Kitapta Muhammed peygambere yönelik "ağır hakaretler nedeniyle" cezalandırılan yayınevinin açtığı davada yayınevi cezalandırılmıştı.)
AİHM şu hükme vardı: “Başvurucunun kullandığı ifadeler, bir dini kişiliği alenen aşağılamakta ve hakaret boyutuna ulaşmaktadır. Bu tür bir ifade, eleştiri sınırlarını aşmakta ve inananların din özgürlüğünü ihlal etmektedir. Bu nedenle devletin sınırlaması meşru kabul edilmiştir.”
▶ E.S./Avusturya (2018): Cezanın onanması
(Muhammed peygamberin evliliğiyle ilgili aşağılayıcı sözler söyleyen kişiye ceza verilmişti.)
“Başvurucunun ifadeleri, bir kamu yararı tartışmasına katkı sunmaktan ziyade dinî bir figürü küçültme amacını taşımaktadır. Bu sözler, dinî barışı tehlikeye sokabilecek niteliktedir. Avusturya makamlarının müdahalesi demokratik toplumda gerekli görülmüştür.”
▶ Ateizm Derneği / Türkiye (2022)
(Dernek sitesine getirilen erişim engeli hakkında): Devlet müdahalesinin ölçüsüzlüğü
“Başvurucu dernek, dini inançlara ilişkin eleştirel içerikler yayımlamıştır. Bu içerikler rahatsız edici veya sert olsa da, nefret söylemi ya da şiddet çağrısı içermemektedir. Devletin müdahalesi, ifade özgürlüğüne ölçüsüz bir kısıtlama getirmiştir.”
▶ Otto-Preminger-Institut/Avusturya (1994): Filme getirilen gösterim yasağının onaylanması
(Yönetmenin Katolikliği hicveden filmi yasaklanmıştı.)
“Filmdeki bazı sahneler, Katolik çoğunluğun kutsal saydığı değerleri aşağılayıcı niteliktedir. Bu durum toplumsal barışı bozabilecek potansiyele sahiptir. Avusturya’nın yasağı demokratik toplumda gerekli sayılabilir.”
(AEK)








