Sky Türk televizyonunda 55 medya çalışanının işine "ciddi bir ekonomik kriz içerisindeyiz" denilerek son verildi.
Mehmet Emin Karamehmet'in başında bulunduğu Çukurova Grubu'na bağlı Sky Türk'te 180 kişi çalışıyordu. Grubun diğer bir yayını olan Akşam gazetesinden de geçtiğimiz günlerde 40 medya çalışanının işine son verilmişti.
Büyük boyutlu bir işten çıkarma olduğunu işveren temsilcilerinin 24 Ekim Cuma günü yapılan bir toplantının ardından çalışanlara bildirdiğini açıklayan Ayşe Yazıcıoğlu, 4,5 yıldır çalıştığı Sky Türk'te haberi, Dış haberler servisine geçtikten kısa bir süre sonra aldığını söylüyor.
"60 kişinin çıkarılacağını Haber Merkezi'ndeki bir toplantıda öğrendik. Ben hayatımda ilk kez böyle bir şey yaşadım. Herkes huzursuz, birbirine bakıyor. Birbirinin yüzüne bakmak, 'sen mi gideceksin, ben mi gideceğim?' demek gibi bir şeydi. Bir utanç, bir üzüntü...İnsanları o kadar demoralize oldular ki. İdamı bekleyen mahkumlar gibi olduk, çok çaresiz bir durum"
İşten çıkarılanların sayısının daha sonra 55 olarak açıklandığını ifade eden Yazıcıoğlu, bianet'e bu zorlu süreci anlattı.
İşten çıkarılmanız nasıl gerçekleşti?
Büyük boyutlu bir tensikat olduğu 24 Ekim'de yapılan toplantıyla açıklandı. Ancak biz bir süredir bir huzursuzluk seziyorduk çünkü Akşam gazetesinde tensikat başlamıştı. Ama yine de, Sky Türk, Akşam'a göre biraz daha ayrı ve küçük diye düşünüyorduk.
Zaten maaşlar bir süredir aksıyordu, ardından özel sağlık sigortası ödemeleri aksamaya başladı. Normalde dünyada ve Türkiye'de Eylül'de başlayan ekonomik kriz Sky Türk'te Ağustos'ta başladı. Aslında ondan önce de "yaz kötü geçecek" deniliyordu. 1 Ağustos'tan sonra iki aya yakın maaş alamadık. 25 Eylül'de küçük bir meblağ ödediler, maaşı da Bayramdan önce tamamladılar.
24 Ekim Cuma günü yapılan toplantıda, işten çıkarmaların Pazartesi günü yapılacağını söylediler. Bu bir yandan çok iyi oldu, söylediler, ama diğer yandan biz bir hafta sonunu karın ağrısıyla geçirdik. 180 kişilik bir kanalda 60 kişi çok önemli. Gerçi aralarında telifle çalışanlar da vardı ama. Ardından bu rakamın 55'e düşürüldüğünü söylediler.
Sonunda yıl sonuna kadar sigorta primlerimizi yatıracaklarını, Ocak ayında da tazminatlarımızı ödeyeceklerini açıkladılar...
İşten çıkarılanların sonradan bir girişimi oldu mu?
Hayır, çünkü çok çaresiz bir durum. Kanalın durumu çok ortadaydı, maaşlar zaten ciddi şekilde aksıyordu. İşten çıkarıldığımı söyleyen müdürümü ben avuttum. Kanalda 4,5 yıldır çalışsam da Dış Haberler departmanına en son gelen bendim. Zayıf halkanın ben olduğumu görüyordum, ben kendimi bekliyordum zaten. Müdürüme Nazım Hikmet'in söylediği gibi, "Asıl olan hayattır, beni unutma Hatçem" dedim. Denecek bir şey yok.
Neredeyse şanlıyız, çünkü müdürümüz bizi çağırdı, söyledi. Basın sektörü öyle acımasız ki, atıldığınızı bir İnternet sitesinden de öğrenebiliyorsunuz, ya da gidersiniz işyerinize giriş kartınız kapıda çalışmaz. Biraz daha insani bir işten çıkarma yaşadık diyebilirim.
İşten çıkarılanlar kimlerdi?
Dış programları kaldırıp stüdyo içi programlara ağırlık vermeye başladılar. Kuaförlük de yapan üç tane makyözümüzü gönderdiler. Şimdi ekrana çıkan arkadaşlar da, gelen konuklar da kendi makyajını kendileri yapıyor.
Canlı yayında çalışan ışıkçıları ve başka birimlerden, nereden kesebiliyorlarsa gönderdiler. Yazı işlerinde bildiğim kadar kimseyi çıkarmadılar. Sabah erken geldikleri ve servis araçlarına ihtiyaç duydukları için, maliyetleri azaltmak için sabah programını hazırlayan ekibin işine son verildi. Sabah haberleri 9'a alındı. Akşam haberlerini hazırlayan Saynur Tezel ve ekibinin işine son verildi.
Medya sektörü nereye doğru gidiyor?
NTV de 20 kişiyi çıkarıyormuş diye bir haber gördüm dün. Doğuş Grubu gibi sağlam duran kuruluşlardan bile insanlar çıkarılıyor. Olabildiğince en az personelle devam edecekler. Bir posttan bir sürü post çıkararak. Bu iş böyle devam edecek...
Peki, bu ilişki ileride kalıcı hale gelebilir mi?
Mutlaka. Zaten sendikasızlaştırmayla birlikte, bu yapı Türkiye'de kurulmuş durumda. Ekonomik krizle birlikte daralmaya gidilecek ama basın işi bir ekip işi. İşler düzeldiğinde eleman alımlarına geri dönülecektir.
Ama bu ilişki o kadar zayıf ki, bugün varsınız yarın yoksunuz. Hiç önemli değilsiniz çünkü sizin yarı maaşınızla o işi yapacak çok insan var. Kalite kimin umurunda, bir iki kuruluş hariç. Sendikasızlaştırma zaten bu işin omurgasını oluşturuyor. En büyük sorun o.
TGS'nin bazı işyerlerindeki girişimleri umut veriyor mu çalışanlara?
Boğaziçi Üniversitesi'nde yüksek lisans da yapıyorum. Prof. Dr. Ayşe Buğra'dan da ders almıştım. Sky Türk'te "basında sendika" konusunda bir anket yapmıştım. Basında çalışan bugünkü genç kuşak,sendikayı hiç görmediği için sendika ve siyasetten çok uzak. Sendika ne işe yarar bilmiyorlar.
Bugün 20-25 yaşlarında çok ciddi bir kitle içinde, haber hazırlayan, inisiyatif alan bir kadro var. Ancak bu bilinçle yetişmediği gibi işi kaybetme korkusuyla da yaşıyor. Bir tek Avrupa Birliği sürecinin insanlar altını çiziyor. Medyanın durumu ilişkilerde bir kalem çünkü. Gerçi bu ekonomik krizle birlikte oradaki durumda zora giriyor. (EÖ)
* Fotoğraf: Bawer Çakır