Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ'ın Hürriyet gazetesinin Suriye'deki kimyasal silah kullanıldığına ilişkin iddiaları manşetine taşımamasını eleştirerek "Türkiye'nin en önemli gazetelerinden biri bu haberi hangi vicdan görmezden gelme talimatı verdi" demesi üzerine Hürriyet de açıklama yaparak "İleri demokrasilerde gazetelerin hangi haberi ne ölçüde kullanacağı kararı asla siyasi otoriteye bırakılmaz" cevabını verdi.
Hürriyet ile Bozdağ arasındaki tartışmayı bianet'e değerlendiren iletişimci İstanbul Bilgi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü öğretim üyesi Doç. Dr. Esra Arsan "Siyasetçinin asıl işinin siyaset yapmak olduğunu, edya eleştirisinin siyasetçilerin değil, medya araştırmacılarının, editoryal kadronun ya da medya ombudsmanlarının (okur temsilcisi) olduğunu" söylüyor.
"Tabii ki bir siyasetçi basın kuruluşunun yaptığı haberi ya da manşetini eleştirebilir, bu siyasetçinin işi değildir. Ancak Bekir Bozdağ'ın işi gazete manşetlerini eleştirmek değil, seçilmiş bir vekil olarak halkın kendisinden beklediği işleri yapmak, kendi görevi sınırındaki konularda yorum yapmak."
Bozdağ'ın eleştirisinin AKP'nin siyaset yapma biçiminin bir örneği olduğunu ifade eden Arsan AKP döneminde iktidarın medyayı gözetleme ve denetleme çabasının arttığını söylüyor.
"AKP'nin üst düzey yönetimi günlük politika yaparken kendilerinin topluma verebilecekleri mesajlardan ziyade, medyanın mesajlarıyla ilgilenmeye başladılar. Bu AKP döneminde Türkiye medyasında gözlemlenen bir şey.
"Sanki bizim bakanlarımız medya hangi olay hakkında ne tepki verdi, neye büyük neye küçük yer ayırdı AKP'yle ilgili ne yazdı, muhalefetle ilgili ne yazdı, bunun gözetleyicisi haline geldiler. Bu bizim işimiz, medya araştırmacılarının işi. Ya da basın danışmanlarının işidir. Basın danışmanları bunu yaparlar ve siyasetçilere rapor sunarlar.
"Siyasetçinin işi Suriye'de kimyasal silah kullanıldı iddiası varsa, bununla ilgili yapacakları açıklamayı düzenlemek, tepki göstermek ya da bununla ilgili basına açıklama yapmaktır.
"Fakat AKP dönemi basına ayar verme, basının mesajlarını kontrol etme konusunda çok titizler, ve bu durum farkında olmadan günlük dillerine de yansıyor. Bundan acilen kendilerini kurtarmaları ve kendi diplomatik, siyaset dillerine, kendi işlerine dönmeleri gerekiyor. Çünkü Hürriyet gazetesinde hangi haberin nasıl yer aldığına ilişkin eleştiriye Hürriyet'ın ombudsmanı ya da editoryal kurulu karar verir. Ancak bu durum AKP içerinde medya gözetimi ve medyaya ayar verme tutumunun ne kadar yaygın olduğunun bir göstergesi."
"Talimatla manşet atılması gibi bir mantalite var"
Bazı medya analistleri tarafından da desteklenen AKP iktidarının medyayı iyi tarayarak, analiz ettiğini belirten Arsan bu şekilde medyaya müdahale edilmeye çalışıldığını söylüyor.
"Basının neredeyse toplamının kontrol altında olması, kendi istedikleri, kendi siyasal görüşleri yönünde yayın yapmasını istiyor ve bunu da kendisini destekleyen entelektüellerle yapıyor."
Arsan Bozdağ'ın "Türkiye'nin en önemli gazetelerinden biri bu haberi hangi vicdan görmezden gelme talimatı verdi" sorusuna da değinerek iktidarın medya gündeminin talimatlarla belirlendiğinin farkında olduğunu söylüyor.
"AKP'nin ileri gelenleri gündemi kendileri belirlemek istiyor ve bunu talimatlarla yapabildiklerinin farkındalar. İstemedikleri bir manşetteyse 'biz bu talimatı vermedik, kim verdi o zaman' diyorlar. Talimatla manşet atılması gibi bir mantalite var. Bu çok sakat bir anlayış, bu talimatı sadece gazetenin editörü, ya da yayın yönetmeni verir."
Ne olmuştu?
Bozdağ'ın Hürriyet'i Suriye'deki kimyasal silah iddialarını manşete taşımamasını eleştirmiş ve "kim bu haberi görmezden gelme talimatını verdi" diye sormuştu. Bozdağ'ı yalanlayan Hürriyet de editoryal faaliyetine yönelik eleştiriye tepki göstererek "Kimse kusursuz ve eleştiriden muaf değildir. Ancak şu ilke de tartışılamaz: İleri demokrasilerde gazetelerin hangi haberi ne ölçüde kullanacağı kararı asla siyasi otoriteye bırakılmaz." Demişti. (EA)