Türkiye Sosyal Ekonomik Siyasal Araştırmalar Vakfı'nın (TÜSES) Şişli Belediyesi'nin desteğiyle bugün düzenlediği “Erdal İnönü Anma Konferansı: Cumhuriyetin İkinci Yüzyılında Kutuplaşmayı Nasıl Aşacağız” konferansında ilk oturum tamamlandı.
Grand Cevahir Otel’de 10.00-14.00 saatleri arasında yapılan oturum Şişli Belediye Başkanı Muammer Keskin ve TÜSES Vakfı Başkanı Celal Korkut Yıldırım’ın konuşmalarıyla başladı.
İlk oturumda araştırmacı ve yazar Bekir Ağırdır, siyaset bilimciler Bilgi Üniversitesi'nden Prof. Dr. Emre Erdoğan, Özyiğin Üniversitesi'nden Prof. Dr. Evren Balta ve Marmara Üniversitesi'nden Prof. Dr. Emre Bağçe sunum yaptı.
Ağırdır: Muhalefet sadece iktidara itiraz ederek kazanamaz
Bekir Ağırdır Türkiye'nin Büyük Seçimine Doğru: Seçmenler ve Beklentileri kısmında söz aldı. Ağırdır Türkiye’nin içinde bulunduğu siyasi konjonktürü KONDA'nın yaptığı araştırmalardan elde ettiği verilerle yorumladı. Ağırdır şu verilere dikkat çekti:
“Türkiye’de toplumunun yüzde 40’ının gideri gelirinden yüksek. Toplumun yüzde 50’si iki ay sonrasına dair bir tasarruf yapamıyor. Kıt kanaat geçiniyor. Kalan yüzde 10’luk kısmın geliri giderinden yüksek.”
“Göçmenler ve yurtdışında oy verecek seçmen kitlesi dışında oy verecek 62 milyonluk seçmenin üçte biri genç seçmen. Bu 20 milyonluk genç seçmeninin siyasete güveni yok. Seçmeni seçime götürmek önemli. Muhalefetin birinci görevi seçim katılımını arttırmak olmalı. Muhalefet reformlarla değişimi yapabileceğini seçmeni ikna etmek zorunda. Bu değişimi de şu kadrolarla yapacağız demeli.
“Örneğin yüzde 17-18’lik bir kitle iktidara oy vermeyecek ama muhalefete de oy vermeye ikna değil. Dindar ve iktidardan kopan yüzde 10'luk bir kesim var ve iktidara yanaşmayacak. Bu kesim otoriter ve dini siyasete malzeme yapan bir iktidardan uzaklaşmış durumda. Ama muhalefete de oy vermiyor.
“Kürt seçmenin de tavrı değişti. Her 10 Kürt seçmenden 8'i AKP’ye oy vermiyor. Yıllar önce her 10 Kürt seçmenden 5'i vermiyordu. Şu an 10 Kürt seçmenden 8'i iktidar karşıtı.
“İktidarın kaybedeceği kesin ama muhalefetin kazanacağı kesin değil. Toplum bir dönüşüme hazır. Sadece iktidara itiraz eden bir muhalefet seçimi kazanamaz. Karanlığa teslim olmamalıyız ama karanlıkta siyaset yaptığımızı da unutmamalıyız.”
"Halk, iktidar değişiyor diye sevinemiyor"
Kutuplaşmalardan uzaklaşabileceğimize, kimlik siyasetinden uzak durmamız gerektiğine değinen Ağırdır Türkiye’de bugün gri alaların çoğaldığını da söyledi. “Devleti ve cumhuriyeti katılımcı bir şekilde inşa edip edemeyeceğimiz önemli. Zihni sınırları aşamıyoruz. Sokakta bir endişe ve tedirginlik var. Halk, iktidar değişiyor diye sevinemiyor. Bu zihniyetin kalması bizi tedirgin ediyor.” dedi.
Balta: Negatif parti kimliklenmesi AKP'ye döndü
Oturumunda Özyeğin Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Prof. Dr. Evren Balta, Kutuplaşmaya Panzehir: Demokrasi ve Uzlaşı Kültürü başlıklı bir sunum yaptı. Balta özetle şunları söyledi:
“Her dönem çeşit çeşit bölünmeler kullanıldı ve bunlar araçsallaştırıldı. Dönem dönem bu kutuplaşmalar kesişti. Bu kutuplaşmalar iyiler ve kötüler arasında bir savaş olarak görüldü. Uzun yıllar Türkiye’de tekçi bir yaklaşım benimsendiği için iktidar halkın çıkarlarını temsil eden yegane aktör olarak gördü kendini.
“Yıllardır yaptığımız araştırmalarda kutuplaşma özelinde negatif parti kimliklenmesi üzerinde çalışıyoruz. Negatif parti kimliklenmesi 'asla o partiye oy vermem' söylemine dayanıyor. Seçmen oy vermediği partiyle de bir ilişki kuruyor. Oy veren seçmen hayatta o partiye oy vermem deyip geri kalan partiler içinde bir partiyi kötünün iyisi olarak değerlendirip ona oy veriyor.
“Geçtiğimiz yerel seçimlerde bu negatif parti kimliklenmesi CHP’nin lehine bir biçimde azaldı. Yapılan araştırmalarda negatif parti kimliklenmesi AKP’ye döndü. Asla AKP’ye oy vermem diyenlerin oranı yüzde 25’den yüzde 40'lara çıktı. Biz seçmenin bu davranışını AKP’ye kulaklarını kapamak şeklinde yorumladık.
Yine yapılan araştırmalarda seçmenin en çok negatif his duyduğu parti yüzde 60 oranıyla HDP oldu. Altılı Masa’daki partilerin içinde bu oranlar birbirinden farklı. CHP’de HDP’ye negatif his duyanların oranı diğer partilere göre ve ülke ortalamasına göre azken İYİ Parti’de bu oran ülke ortalamasının da üzerinde nerdeyse MHP’nin oranıyla eşit. Oysa çatışma dönemlerinde bile yüzde 40-45’lik bir kesim Kürt meselesinin çözüme olumlu yaklaşıyordu.
“Muhalefet ekonomik dağıtımı nasıl yapacağını halka açıklamalı”
“Muhalefet kendi tabanına kulak verdiği gibi, kendi tabanı olmaya tabanlara da siyasal söylemini iletmeli ve onları dinlemeli. CHP 2019 yerel seçimlerinde bunu başardı. Bunu nasıl başardı dersek iktidarla dolaylı bir hesaplaşma içindeydi. Kutuplaşma siyasetinden uzak durdu. Şu anda yapması gereken de bu. Seçim sonrası ekonomik olarak yeniden dağıtımı nasıl yapacağını halka açıklamalı.
Erdoğan: Kutuplaşma küresel bir tehdit
Evren Balta'nın ardından Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Emre Erdoğan söz alarak Küresel bir hastalık: Kutuplaşma başlıklı bir sunum ve konuşma yaptı. Erdoğan şunları söyledi:
“Kutuplaşmanın birçok türü var. İdeolojik kutuplaşma, konuların kutuplaşması ve duygusal kutuplaşma. Bireylerin yaşadığı duygusal kutuplaşma. Biz yaptığımız anket ve araştırmalarda da bunu görüyoruz. 'Diğer partiden biriyle komşu olmak ister misin?' dediğimizde yüzde 70’lik kesim bunu istemediğini söylüyor. Aynı şekilde diğer partiden birinin çocuğuyla çocuğunun oynamasını istemeyenlerin oranı yüzde 75.
"Kutuplaşma küresel bir hastalık ve küresel olarak da bizi tehdit ediyor. Demokrasinin gerilediğini ve otoriterliğin yükseldiğini görüyoruz. Hangisi hangisinin sonucu kestirmek zor. Dünyada demokrasinin kalitesi düştü. Putin gibi liderin varlığı, diğer yandan Çin usulü kalkınma modeli... Dünya için de halklar için de artık paranın gelmesi önemli. Oysa ekonomik kriz ve pandemi bir milyar insanı daha çok yoksullaştırdı.
“Ülkemiz için de başkanlık sistemi kutuplaştırıcı unsurlardan biri. Peki neye geri döneceğiz? Parlamenter sisteme mi? Parlamenter sistem de kutuplaştırmaya hizmet ediyordu. Parlamenter sistemin zaaflarını canlandırmak değil yapmamız gereken, onu daha katılımcı hale getirmeliyiz. Tüm bunlarla birlikte medya da, STK'ler de kutuplaştı. Sosyal medya da kutuplaştırıyor.
"Fail biziz"
“Dezenformasyon kanunu, platform sahipleriyle anlaşmak veya baskı kurmakla kontrol alınabilecek bir durum yok. Çıkış için söyleyebileceğim şey şu: Temas kurmalıyız. Ortak sorunlarımız olduğunu fark etmeliyiz. Katılımcı olmalı ve empati kurmalıyız. Bana hep bu durumun faili kim diye soruluyor. Bugün burada açık bir şekilde diyebilirim ki fail biziz.”
Bağçe: Asgari ahlak yargılarımız kalmadı
Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. H. Emre Bağçe ise yaptığı konuşmada “Şu an içinde bulunduğumuz durumdan bir yüz yıl daha çıkamayabiliriz. Bir pasif daire içindeyiz. Bu dairenin içinde dönüp dolaşıp aynı yere gelmektense dairenin dışında kalıp duruma bakmalıyız" dedi.
Siyasetçilerin birbirlerine ve topluma şiddet uyguladığını söyleyen Bağçe "Biz toplum olarak her gün dayak yiyoruz. Asgari ahlak yargılarımız kalmadı. Doğru, tutarlı ve geçerli kısımlara gelinceye dek dürüstlükten sınıfta kalıyoruz. Tüm ilişkilerimiz patronaj ilişkisine dönüşmüş durumda. Kampımıza göre konuşuyoruz. Medyaya, konuşan insanlara bakınca da bunu görebiliyoruz.” diye konuştu.
Konferansın ikinci oturumu Yüzleşmenin Farklı Yüzleri konusuyla, üçüncü oturumu ise Siyasetçiler Kutuplaşmacı Siyasetten Çıkış Yolunu Arıyor tartışmalarıyla son bulacak.
(ED/RT/HA)