Perinçek ailesinin avukatlarından İHD Diyarbakır Şube Başkanı Selahattin Demirtaş, olay yeri keşfi yapılırsa davanın bir sonraki celsede biteceğini söyledi.
18 Temmuz' da yedinci duruşması yapılacak davada, mahkeme heyeti müdahil avukatlarının keşif talebine ilişkin karar verecek.
Olayla ilgili Adana 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nde, iki polis hakkında "kötü muamelede bulunmak" bir polis hakkında da "kastı aşan şekilde adam öldürmek" suçlamasıyla açılan dava, Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Türkiye Masası direktörü Matthias Ruthe tarafından da incelemeye alınmıştı.
Tek kurşunla öldü
Adana Seyhan ilçesindeki Türkkuşu kavşağında 28 Mayıs 2004 günü meydana gelen olayda Perinçek, sonradan PKK üyesi olduğu açıklanan Mehmet Nurettin Başçı 'nın kullandığı motosikletle giderlerken yanlarına yanaşan sivil bir otomobilin kapısı açılarak çarpması sonucu yere düştü.
Görgü tanıklarının ifadesine göre Başçı yaya olarak kaçarken, düşme sonucu başını yere vuran ve yerden kalkamayan Perinçek ise otomobilden inen bir polisin yanına gelip silahını dayayarak ateş açması sonucu ağır şekilde yaralandı.
Başçı kendisini takip eden polisler tarafından yakalanırken, Perinçek ise yaklaşık 20 dakika sonra gelen ambulansla hastaneye kaldırıldı ancak sol koltuk altından girip sırtın sağ bölgesinden çıkan tek kurşunun iç organlarını parçalamasıyla ağır yaralanan Perinçek 30 Mayıs günü öldü.
Sağ yakalanana işkence iddiası
Olay sırasında polis telsizlerinden "kapkaç yapan iki kişi ile çatışmaya girildiği" yönünde anons yapılmasına karşın daha sonra Emniyet Müdürlüğü'nden yapılan açıklamada "polislerle Kongra-Gel militanları arasında çatışma çıktığı" iddia edildi.
Açıklamada ise PKK/Kongra-Gel üyesi olup Adana'ya eylem yapmak üzere geldikleri öne sürülen Perinçek'in çıkan çatışmada öldüğü, Mehmet Nurettin Başçı, Mehmet Kahvecioğlu ve Murat Durmuş adlı kişilerin de gözaltına alındığı belirtildi.
Sağ yakalanan sanıklar tutuklanarak cezaevine konulurken, müvekkilleriyle görüşen avukat Hüseyin Kılıç, Başçı'nın "askıya alınma, üzerine basınçlı su sıkılma, aç susuz bırakma, uyutmama, ölüm tehdidi, yalancı infaz" gibi işkencelere maruz kaldığını iddia etti.
Tanık İHD'ye başvurdu
İHD Adana Şube Başkanı Hüseyin Göral ve avukat Hüseyin Kılıç, 3 Haziran 2004'de, Perinçek'in öldürülmesinin "yargısız infaz" olduğu ve tutuklu sanık Başçı'ya gözaltında işkence yapıldığı iddiasıyla polisler; tıbbi yardımın geç yapıldığı iddiasıyla da Adana Devlet Hastanesi'nde görevli hekimler hakkında suç duyurusunda bulundu.
Suç duyurusunda, dernek binasının hemen karşısında, çok sayıda kişinin gözü önünde meydana gelen olaydan sonra İHD'ye başvuran bir görgü tanığının ifadeleri de yer aldı.
Sözkonusu tanık kırmızı bir motosikletin üzerinde iki kişinin D-400 karayolunda Mersin istikametine doğru gittiklerini belirterek, "Onları takip eden kurşuni renkli Wolksvagen marka bir araba hızla kapıyı açıp motora çarptı. Motorun üstündekiler yere düştü. Birisi kalkıp kaçmaya başladı diğeri ise yerde yatıyordu.
Araçtan inen ve sonradan polis olduğunu öğrendiğim uzun boylu, zayıf, gri tişört ve siyah kot pantolonlu genç biri, yerde yatan şahsın sırtına basarak ateş etti. Daha sonra da boş kovanı alıp cebine koydu.
Kaçan kişiyi kovalayanlar ise kısa sürede yakalayıp arabaya bindirerek hızla olay yerinden uzaklaştılar. Yaralı da yaklaşık 20 dakika bekledikten sonra ambulansla götürüldü" şeklinde anlatımda bulundu.
Dava açıldı
Suç duyurusu üzerine başlatılan soruşturma sonunda Adana Cumhuriyet Başsavcılığı Emniyet Amiri Davut Özateş hakkında "kastı aşan surtle adam öldürmek", başkomiser Mesut Gürken ile komiser Erhan Çiloğlu hakkında da doktor raporlarına dayanarak "kötü muamele yaptıkları" iddiasıyla dava açtı.
Olayla ilgili açılan, Davut Öztaş'ın kastı aşan suretle adam öldürme, Mesut Gürken ile Erhan Çiloğlu'nun da kötü muamele iddiasıyla yargılandıkları davanın ilk duruşmasında sanık Çiloğlu'nun üzerinde yasak olmasına karşın silah çıkmıştı.
Bu konuyla ilgili yapılan suç duyurusuna henüz yanıt verilmezken, Perinçek'e atış mesafesinin belirlenmesine yarayacak en önemli delil olan elbiseleri de hala kayıp.
Hastane kayıtlarında ve polislerin savcıya verdiği ilk ifadelerinde Perinçek'in elbiselerinin emniyet görevlilerince alındığının ortaya çıkmasına karşın daha sonra bu reddedilmişti.
Dava sırasında konuyla ilgili dinlenen hastane polisi, elbiseleri, terörle mücadele biriminden polise verdiğini söylemiş ama terörle mücadele birimindeki polisler ise bunu kabul etmemişti.
Sonraki duruşmalarda ise Adana Devlet Hastanesi'nde görevli Kadir Kara ve Durmuş Ali Öztürk isimli polisler ifadelerini değiştirmiş ve Perinçek'in elbiseleriyle birlikte ameliyathaneye götürüldüğünü ve bir daha görmediklerini söylemişlerdi.
Bunun üzerine avukatlar iki polis hakkında, ifadelerini değiştirmek suretiyle delillerin karartılmasına yardımcı olmaktan suç duyurusunda bulundu.
Polisler görevinin başında
İHD Diyarbakır Şube Başkanı Selahattin Demirtaş, son duruşmada mahkemeden olay yerinde keşif yapılması talebinde bulunduklarını belirterek, "18 Temmuzda yapılacak duruşmada, mahkeme heyeti keşif talebine ilişkin karar verecek. Olay yeri keşfi yapılırsa dava bir sonraki celsede biter.
Açık bir infaz olan bu olayda polisler başından itibaren delilleri karartma çabası içinde. Davada yargılanan polislerin tutuklanması yönünde her duruşmada talebimiz oldu ama reddedildi.
Sokak ortasında insanları infaz eden kamu görevlileri hala işinin başında. İşkenceye, insan hakları ihlallerine sıfır tolerans diyenlerin çelişkisidir bu" dedi.
İHD: "Yargısız infaz var"
İHD tarafından oluşturulan bir heyette soruşturmayı yürüten Adana DGM Savcısı, Adana Emniyet Müdürü, Adli Tıp Kurumu Başkanı'nın yanı sıra, hastane personeli, görgü tanıklarıyla yapılan görüşmelere dayanılarak hazırladığı raporda olay yerinin çekilen fotoğrafları ile kamera görüntülerinin incelenmesi sonucunda polislerin iddiasını doğrulayacak herhangi bir silah, mermi ya da boş kovan bulunmadığı kaydedildi.
Raporda emniyet birimlerinin iddialarını kuşkulu hale getiren verilerle karşılaşıldığı belirtilerek, "Perinçek'in Adana Emniyet Müdürlüğü görevlilerince yargısız infaz sonucu öldürüldüğüne dair baskın bir kanaat oluşmuştur.
Üzerinde sadece bir tişört olan ve taşıdığı iddia edilen silahı nereye koyduğunu merak ettiğimiz Perinçek'in ateş edip etmediğini belirleyecek olan svap analiz raporu diye dosyasına konulan rapor bu olaydan yaklaşık 1 ay sonra Maraş'ta bir çatışmada öldürülen ve kod adı Şiyar olarak açıklanan İsmet Temirci isimli örgüt üyesine aittir.
Atış mesafesini tayin edecek en önemli delil olan Perinçek'in giysileri de hastaneden çalınmıştır" denildi.
Raporda, Nurettin Başçı'nın, Perinçek'in yaralanması esnasında yakalanarak gözaltına alınmasına rağmen, hazırlık dosyasındaki sevk tutanağında 28 Mayıs 2004 günü saat 00.30 sıralarında ve vakanın gerçekleştiği yerin çok uzağında bir semtte, Dağlıoğlu mahallesi 23. sokakta yakalandığı şeklinde tutanak tutulduğu da belirtildi.(AŞ/EÜ)