İstanbul'daki buluşmamızın ardından apar topar Mardin ve Diyarbakır'a gittiler. Dönüşlerinde bölgeye dair izlenimlerini de konuşma fırsatı bulduk. Buluştuğumuzda, kadın hareketi, Avrupa Birliği (AB), militarizm ve kendi çalışmaları üzerine söyleştik.
"Siyahlı Kadınlar"ın oluşum sürecini ve amaçlarınızı anlatır mısınız?
Nadia Cervoni: Yolumuz feministtir. Çalışmayı ilk olarak İsrail - Filistin savaşı döneminde İsrail'de önümüze koyduk. Savaş döneminde barış için çalışmaya başladık. İntifada'nın olduğu dönemlerdi. 6 Ocak 1998'de (İsrail - Filistin diye ikiye ayrılan bölgenin) İsrail tarafında kurulduk.
Neden siyah?
Siyah suskunluk demek ve siyahlar giyerek vücudumuzu gösteriyoruz. Vücudumuzu savaşı protesto etmek ve barış mücadelesi için kullanıyoruz. Bu biçim İsrail'de çok etkili oldu. İsrail'de barış için mücadele edenlerin arttığını ve politikaların değiştiğini gördük...
90'lardaki Irak savaşı başlamadan önce İtalya'ya döndük, çünkü İtalya hükümeti Irak savaşından yana tavır aldı. Biz de bunun üzerine siyahlar giyerek sokağa çıktık. Böylece tüm vücudumuzla bu savaşa karşıyız dedik.
91'de Balkanlar'da kadın - erkek konvoyu oluşturduk. "Siyahlı Kadınlar" olarak kadınlar için Saraybosna, Belgrat vb. yerlere gittik. 4 Ekim'de döndük. Döndükten sonra çok fazla faks ve telefonlar aldık, kadınlar çalışmamıza katılmak istiyorlardı. Gittiğimiz şehirlerde "Siyahlı Kadınlar"a katılan kadınlar olduğunu gördük. Bu şekilde uluslar arası bir kurum haline geldik.
Zorluk çekilen yerlerde, çatışmanın olduğu yerlerde vücudumuzla tavır koyuyor ve savaşa karşı çıkıyoruz. Çatışmanın olduğu yerde iki karşı taraf arasında köprü oluşturmaya çalışıyoruz.
Türkiye'ye yönelik nasıl bir çalışma yürütmeyi düşünüyorsunuz?
Giannina Dal Bosco: Türkiye'de hem Türk feministlerle hem de Kürt kadınları ile bir köprü oluşturmak istiyoruz. Bu doğrultuda çalışmalar yapıyoruz. Leyla Zana için çalışmalar yaptık. Çatışma olan yerlerde iki tarafla da görüşüyoruz. Farklılıkları bir araya getirip beraber çalışma yapacağız. Çalışmalarımızı farklılıkları ayıran değil birleştiren bir noktadan yürütüyoruz.
Geçen sene yapılan kadın konferansı önemliydi. Kürt, Türk, Ermeni kadınları ile bir arada olmak çok anlamlıydı. Ordu ile talepleri olanlar arasına bu çalışmalarla giriyoruz. Kürtlerin durumu iyi değil. Yargıda bulunmak istemiyorum, ama Kürt halkı açısından iyi bir durumdan bahsetmek mümkün görünmüyor.
Nadia Cervoni: Kürt halkının da kafasının net olmadığını düşünüyorum; beraber yaşamak isteyenler ve Kürdistan'ı isteyenler; bunlar arasında çelişki var. Dolayısıyla Türkiye Cumhuriyeti bu çelişkileri biliyor ve bunları gerekçe göstererek yapılan reformları uygulamaktan kaçınıyor.
Şu an hangi ülkelerin kadınları ile çalışıyorsunuz ve çalışmalarınız hangi boyutta yürüyor?
Afganistanlı, Filistinli, İsrailli ve Kürt kadınları ile ilişkilerimiz var. Iraklı kadınlarla ilişkilerimiz yok, kaçırılan iki İtalyan gazeteci ile ilişkilerimiz vardı, ama Iraklı kadınlarla yok.
Filistin ve İsrail'de çalışmalarımız var. İntifa zamanı İsrailli kadınlar da savaşa karşı çıktılar. Filistin için Cenin'de belli projelerimiz var. Okul için mecburi vergi, mikro kredi çalışmalarımız var. Hem Filistinli, hem Afgan kadınlara mikro krediler vererek onların ekonomik bağımsızlığını sağlamak yönünde çalışmalarımız var. Kadın kooperatifleri oluşturarak el sanatları vb. ürünler üretip satarak hem kredi ödemeleri hem de yaşamaları için gerekli parayı temin etmelerini sağlamış oluyoruz.
Arap - İsrail çatışmasında askerlik yapmaya gitmeyenlere destek veriyoruz. "Vicdani ret"te bulunanları destekliyoruz. "Vicdani retçiler" askerliğini yapıyor, ama Filistin ile ilgili kısma katılmıyorlar. Onlara karşılaştıkları baskılarla ilgili hukuki destek sunuyoruz.
Kürt ve Türk kadınları için nasıl bir çalışma yürütüyorsunuz?
İlişkileri sağlamlaştırmayı düşünüyor ve bunun için çalışıyoruz. Kadın belediye başkanları ağı oluşturmaya çalışıyoruz. Son seçimlerde 17 belediye başkanlıklarını kadınlar kazandı. Bunlardan sekizi Türk, dokuzu ise Kürt kadınlardan oluşuyor.
Kadın belediye başkanlarının daha fazla dayanışmaya ihtiyaçları olduğu pratik içinde açıkça ortaya çıktı. Çünkü patriyarka, belli farklılıklar olsa da kadınlara karşı aynı politikaları uygulamakta. Bunlar da gösteriyor ki, daha fazla dayanışmaya ihtiyaç var. Biz bu konuda çalışma yürütüyoruz.
Örneğin, Doğubeyazıt Belediye Başkanı ile bir inisiyatif oluşturmaya çalışıyoruz. Bunun dışında, bir Kürt ve bir Türk kadın belediye başkanını, Roma'ya çağırıp bir köprü kurmaya çalışacağız. Ayrıca barışın sağlanması ve özgürlükler için bir gerilla annesi, bir de asker annesini buluşturup bir diyalog, bir köprü oluşturma yönünde çalışmalar yürüteceğiz.
AB ile ilgili ne düşünüyorsunuz, özellikle kadınlar açısından AB'nin kadınların taleplerine yanıt olduğunu ve olabileceğini düşünüyor musunuz?
Gianniana dal Bosco: AB'ye olumlu bakmıyoruz. Bizim anladığımız Avrupa, "yurttaşlar Avrupası"dır. Antlaşmalar var ama yaşama geçirilmiyor. Örneğin, İsrail insan haklarını ihlal etmeye devam ettiği için bütün ekonomik ilişkiler askıya alınacaktı, ama bu sadece üç gün sürdü.
Biz AB'ye girdiğimizde kadınlar açısından geriledik. Çünkü girmeden önce oldukça ileri bir anayasamız vardı. Ama girdikten sonra AB Anayasası'na tabi olduk ve bu bizim anayasamızdan geri bir anayasa idi. Ama Türkiye açısından tam tersi olduğunu düşünüyorum. Türkiye anayasası geri, üstelik darbe anayasası. Bunun yerine, ona göre daha gelişmiş olan AB anayasası daha olumlu bir durum yaratacaktır diye düşünüyorum. Bunun kadınlara da iyi olanak sağlayacağını düşünüyorum.
Kürt ve Türk kadınları açısından AB'yi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Patriyarkal sisteme gelince bu bir kültür sorunu. Erkek egemen sistemi yıkmak lazım. Şiddete uğrayan kadınlar için evler gerekiyor. Türkiye AB'ye girerse bunlar rahat oluşturulur ve bu evleri devlet değil kadınlar idare eder o zaman. Çünkü Avrupa'da kadınlar idare ediyor sığınma evlerini, devlet karışmıyor.
Kürdistan ve Türkiye'de işsizlik oldukça fazla. Ama AB sürecinde bunu aşmaya yönelik yerel yönetimlerin yetkileri artırılıyor. İş imkanlarının oluşturulması için fonlar aktarılıyor. Bu fonlar özellikle kadın ve gençlere yönelik kullanılmak üzere veriliyor. Bu şekilde, yıllardır birikmiş sorunlar çözülmeye çalışılıyor.
Türkiye'nin AB'ye ancak 2014'te alınacağını düşünüyorum. 2006 yılında Kürt politikacıların parlamentoya girmeleri, AB sürecinde açılım sağlayabilir.
Diyarbakır ve Mardin'e gidip geldiniz, izlenimlerinizi anlatır mısınız?
Gianniana dal Bosco: Kürdistan'a gitmek çok heyecan duyduğum bir şey. Yolculuğumuz Sürgüç'eydi. (Sürgüç, Mardin'in Savur ilçesine bağlı bir belde) Sürgüç'e daha önce seçimler zamanında gitmiştik ve seçimlerden dolayı beldeyi çok iyi tanıyamamıştık. Ama şimdi iki gün oldukça yoğun geçti ve daha iyi oldu.
Rita Milizia: "Siyahlı Kadınlar" olarak altı belediye başkanı ile diyalogumuz var. Üçü Diyarbakır'da diğer üçü Mardin'de. Biz Sürgüç Belediyesi ile daha fazla ortak çalışmayı düşünüyoruz.
Neden Sürgüç belediyesi?
Başkanları kadın olan belediye başkanları arasında herşeyden en çok yoksun bırakılanı Sürgüç. Bu nedenle biz Sürgüç'ü seçtik. Diğer bir neden ise, belediye başkanının somut ve çok güvenilir şeyler sunmasıydı.
Belediye Başkanı, halkın içinden çıkan, gerçekçi talepleri olan bir kadın. Su yolunun yapılmasını, evlere su getirilmesini istiyor. Kadınlar dışarıdaki çeşmeden su getiriyorlar ve su bakraçlarını omuzlarında taşıyorlar. Bu, kadınları zorlayan bir durum, özellikle sağlıkları açısından. Başkan ortak bir çamaşırhane yaptırmak istiyor. Kadınlar kışın soğukta buzları kırarak çamaşır yıkıyorlar çünkü. Bunların dışında, sosyal talepleri içeren şeyler de yapmak istiyor belediye başkanı.
Önemli olan bir konu da yalnız yaşayan kadınlar...
Beldede oldukça fazla yalnız yaşayan kadın var. Bunların bir kısmı eşlerini ve çocuklarını kaybetmiş kadınlar, yaşlılar ve genç kadınlar. Köyün erkekleri bu kadınların özellikle genç olanları ile evlenmiyorlar. Erkekler çalışmak için şehirlere gidiyor ve oralarda evleniyorlar. Dolayısıyla, yalnız yaşayan bu kadınların kira ödemeden, rahatça kalabileceği yerlere ihtiyaçları var.
Belediye başkanı, bu kadınlar için bir ev yapmak istediğini söyledi. Bunlar gerçekçi ve yapılabilecek şeyler. Biz de "Siyahlı Kadınlar" olarak bu projeler doğrultusunda onlarla birlikte çalışma yürüteceğiz.
AB sürecinin kadınlara ve bölgeye yansımaları konusundaki gözlemleriniz nelerdir?
Mardin'de öldürülen 11 yaşındaki çocuk ve babasının evini ziyaret ettik.
Terese Quattrociocchi: Evde korkunç bir hava vardı. Bu aslında Türkiye yurttaşlarının demokrasi içinde yaşayıp yaşamadığını gösteriyor. AB bu olay karşısında ağırlığını gösterebilecek mi? Demokrasi için ağırlığını koyması çok önemli.
Neden anlamlı olduğunu açıklayayım; birincisi, öldürülen baba ve çocuk Kürt halkının üyeleriydi. Türkiye'nin Kürt halkını koruması için adım atması gerekiyor. İkincisi; o iki insanı öldüren silah Türkiye'nin resmi silahıdır. Yani hükümetin adamlarının, devletin resmi güçlerinin silahıdır. Üçüncüsü ise; Adli Tıp raporuna göre, 50 cm uzaklıktan 13 kurşun sıkmak, öldürmek için, bilinçli yapılmış bir harekettir. Çocuğa yaklaşılarak öldürülmüş. Ailenin anlattıkları, komşuların söylediklerinin dışında, bunlar resmi olgular.
AB'nin bu olayı dürüstlükle ve dikkatle sonuna kadar izlemesi gerekiyor. Burada dürüstlük çok önemli. Türkiye hükümeti AB'ye ekonomik nedenlerden ötürü girmek istiyor. Oysa biz AB yurttaşları olarak, özellikle "Siyahlı Kadınlar" olarak temel haklara saygı gösterilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Ve bunun için kampanyalar yürütmek gerektiği kanaatindeyiz.
Biz Mardin'deki acıya dokunduk ve bu da bize sorumluluk yüklüyor. Tüm bunların ordunun işi olduğunu düşünüyoruz. Bu nedenle de özellikle ordunun etkin olduğu yerlerde, militarizme karşı çalışmak istiyoruz.
Gianniana dal Bosco: 10 Aralık'ta militarizme karşı eylemler yapacağız. Militarizme, patriyarkaya karşı barışçıl bir mücadele sürdürüyoruz. Irak savaşı çıktığında silah taşıyan bir çok Amerika Birleşik Devletleri (ABD) üssünün önünde eylem yaptık. Trenlerin önüne yattık. Silahla değil, vücudumuzla eylem yapıyoruz. Barışçıl eylem yapıyoruz. Biz Kürt ve Türklerin birlikte gösteri yapmasını çok önemli buluyoruz.
Nasıl bir mücadele?
Dünyada sorunlar yaşanıyor. Sorunların sorumlusu sol. Ne zaman kadınlar iktidarı alırsa o zaman çözüm olacak. Kadınların çözüm bulma yöntemlerinin ilginç ve başarılı olduğunu düşünüyorum. İtalya'da faşizmin yaşandığı dönemlerde, faşizme karşı partizan hareket oluştu ve kadınlar zor koşullarda oldukça yaratıcı mücadele yöntemleri geliştirdiler. Askeri kışlalarda çalışmak zorunda bırakılan kadınlar Alman askerlerini rehin alıp politik tutukluların serbest bırakılarak kaçmalarını sağlamışlar. (MY/BB)