Tıp Bayramı olarak bilinen 14 Mart'ı takiben Mayıs ayında Ebeler, Psikologlar, Hemşireler, Eczacılar Günü (sırasıyla 5, 10, 12, 14 Mayıs) kutlanır.
"Türkiye'de Sağlık Eğitimi ve Sağlık İnsangücü Durum Raporu" (Şubat 2014) kamuoyuna sağlık alanındaki meslekler için "özel" olan günler arefesinde yansıdı. Bu günlerin yararı/anlamı tartışılabilir elbette; ama bu "vesileyle" ebeleri ve ardından da hemşireleri rapordaki veriler eşliğinde "gündeme" alabiliriz.
***
Doğrusu insan ebeleri en fazla Başbakan'ın gündem yapmasını bekliyor.
Neden?
Çünkü Başbakan'ın, Hükümet'in, Sağlık Bakanı'nın hassas göründüğü meselelerinin başında çocuk sayısı, doğum, sezaryen geliyor. Bu durumda sağlıklı doğum, anne ve bebek sağlığının da öncelik olması doğal ve beklenen bir sonuç. Bu sürecin vazgeçilmez insan/emek gücü ise ebeler.
Ebeler, Türkiye'de sağlık alanında tanımlı meslekler içerisinde sayı olarak üçüncü sıradalar, hemşire ve hekimlerden sonra geliyorlar. Ancak Avrupa ülkeleri arasında hekim ve hemşire sayısı açısından Türkiye en sonlarda, ebe sayısı açısından ise en üstlerde yer alıyor. Bir başka ifadeyle Türkiye'de 100.000 kişiye düşen ebe sayısı hem Avrupa Birliği üyesi ülkeler ortalamasından hem de Avrupa bölgesindeki ülkeler ortalamasından daha fazla. Aralık 2013 itibariyle Türkiye'de toplam 52.351 ebe aktif olarak çalışıyor*.
Sadece sayı ve oranlara bakarak yürütülen tartışmaların yanıltıcı olabileceğini, daha ötesi arzu edilen sağlık çıktısı açısından sağlığın ekonomik, sosyal ve siyasal bileşenlerinin düzeltilmesinin gerekliliğini ve öncelik taşıdığını biliyoruz. Bu bilgiler ışığında yine de bu önemli emek gücünün doğru yerde, iyi ve sürekli eğitimle, tatminkâr özlük haklarıyla sağlık açısından çok kritik bir işlev göreceğini, gördüğünü de ısrarla söylüyoruz.
Peki bu birikimden yararlanıyor muyuz?
Ebeler Derneği Başkanı Nazan Karahan'ın yaptığı açıklama aksini söylüyor:"..ülkenin anne ve çocuk sağlığına yönelik politikaları konuşulurken, dünyanın ve Türkiye’nin de imza koyduğu uluslararası deklerasyonların tersine ebeliğin gündeme gelmemesi şaşırtıcı ve bir o kadar da acıdır.....doğum politikaları, sezaryenin azaltılması, gebe eğitimi vb konular ülke gündemini sürekli meşgul ederken, ebeliği güçlendirmeye ve mesleki sorunların çözümüne yönelik çalışmaların yeterince yapılmaması son derece düşündürücüdür." Kuşkusuz bu cümledeki "çalışmaların yeterince yapılmaması" ifadesini bir açıklamanın diplomatik dili ve nezaketi olarak görmek doğru olacaktır. Sadece aldıkları ücretin yoksulluk sınırının altında ve açlık sınırına yakın olduğunu belirtmek yeterli olsa gerek. "Ücrete takılmayalım" diyenler için ebelerin kendi meslekleriyle ilgili olmayan görevleri yaptıklarını da belirtebiliriz. Bu aile sağlığı elemanı ya da laboratuvar çalışanı vb olabilmektedir. Mevcut sistemde kendi mesleklerini yapmayı özendirecek özlük haklarının ve hak ettiği değerin verilmemesini de gerekçe olarak söyleyebiliriz.
Bu durum yani mesleklerini yap(a)mamaları açıklamada dile getirildiği gibi sadece ebelere değil "ülkemizin kadınları, bebekleri ve aileleri için son derece önemli bir haksızlıktır."
Açıklamanın devamında “Hizmetlerimizin görünür kılınmasını, mesleğimize dikkat çekmeyi hedeflemekteyiz.Öte yandan mesleğimizin ülkemizdeki durumundan duyduğumuz üzüntüyü de tüm halkımıza göstermek istiyoruz”... diyerek 5 Mayıs'ta formalarının/kıyafetlerinin üstüne siyah kurdela takacaklarını duyurdu Ebeler Derneği.
Siyah kurdela protesto yanısıra ölüm, yas tutma anlamı da taşır. Doğum sürecinde, yaşamın insan yavrusu için sağlıklı, sağlıkla başlamasına çaba harcayanların "ölüm, yas" simgesi siyah kurdelayı farkındalık kampanyasında "dikkat çekmek" için seçmesi!
Ebeleri gerçek işlevleriyle değerlendiren bir sağlık ekibi, sağlık ekibini önce sağlığı korumak için değerlendiren bir "anlayış", "mesleğinin ülkedeki durumundan üzüntü duymayan", farkını ve fark edildiğini bilen ebeleri de içeren bir sistem mümkün.
Elbette tüm bunlar yaşamın değerini bilen sağlıklı anlayışlarla mümkün.
Hemşire durumu!
Şubat 2014 tarihini taşıyan Türkiye’de Sağlık Eğitimi ve Sağlık İnsangücü Durum Raporu'nun "Hemşire Durumu" bölümünün çarpıcı verileri şöyle:
Yüksek okullardaki hemşirelik programları dahil öğrenim gören öğrenci sayısı 2003-2004 öğretim yılından 2012-2013 yılına kadar üç kat artmış. Lise düzeyinde eğitim veren Sağlık Meslek Liselerinin hemşirelik bölümlerinde yeni kayıt 2005-2006 ve 2007 yıllarında “0”, 2007-2008’de ise 7.749 ile başlayıp 2012-2013’de 22.028’e ulaşmış durumda. Aynı partinin iktidarı altında tutarlı bir politika “seyir” örneği! Aralık 2013 itibariyle 149.012 hemşire aktif olarak çalışıyor.* Hemşirelerin yüzde 70’i Sağlık Bakanlığı’nda (ebelerin yüzde 90’ı) istihdam ediliyor Rapora göre. (Aile hekimliği sisteminde çalışanları her iki meslek içinde kamu olarak kabul etmek ya da genel olarak sözleşmeli olanları Sağlık Bakanlığı bünyesinde olsa dahi ne kadarsa o kadar olan kamu güvencesinde var saymak ayrı bir tartışma konusu).
Hemşirelere ait rakamlar da -hekimlerin sürecinin- daha dramatik olarak geçerliliğini doğruluyor: Niteliğin göz ardı edildiği, giderek kamu güvencesinin yok olduğu, taşeronlaşan bir profil. Daha ötesi meslekte yeni pozisyon: “Başta hemşirelik olmak üzere, bazı sağlık meslekleri alanında lise düzeyinde eğitim, ülkemizin bugün ulaştığı gelişmiş düzeyiyle çelişmektedir. Bu durum Sağlık Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı ve YÖK tarafından ele alınarak çözüme kavuşturulmalıdır. Lise mezunlarının ön lisans ve lisans mezunlarıyla meslekte aynı unvanı kazanması engellenerek, ilgili meslek alanlarında “yardımcılık” gibi unvanlar ihdas edilmelidir.”*** Bu önerinin gelişmiş ülke düzeyiyle çelişme kısmının düzeltilmediğini ama “yardımcılık” kısmının yaşama geçirildiğini biliyoruz.
Durumun, sorunların ne olduğunu bu “özel” günlerde en doğru biçimde mücadele edenler dile getiriyorlar. Bir hekim olarak bana/bize düşen birlikte mücadelenin imkânlarını zorlamak, oluşturmak ve büyüterek sürdürmek.
Geçmiş yıllarda kurumsal olarak yapılan ve yazımını üstlendiğim bir açıklamayı paylaşarak bitiriyorum:
12 Mayıs Hemşireler Günü.
Muhtemel ki bugün herkes konuşacak; önemlerine, vazgeçilmezliklerine ilişkin cümleler söyleyecek, onları kutlayacak.
Hemşirelerin önemini, sağlık hizmetlerindeki yerini en iyi bilen meslek grubu bizleriz, hekimler. Peki ya değerlerini bilebiliyor muyuz?
Bize bugün düşen susmak ve düşünmektir:
Yılın 364 günü boyunca “onlar için”, onlarla beraber, sonuçta daha iyi bir sağlık hizmeti, daha iyi bir ekip hizmeti, hep birlikte daha iyi özlük hakları… için ne yaptığımızı düşünmek. Yaptıklarımız varsa ne güzel. “Aynı amaç uğruna, zor şartlarda, omuz omuza” çalıştığımız hemşirelerle birlikte bizi bizden uzaklaştıran, sopası para olan, piyasalaştırılmış, ticarileştirilmiş sağlık hizmetlerinde yap(a)madıklarımız öyle çok ki.
Bugün daha çok hemşireleri dinlemek, ekip olup hak ettiğimiz özlük hakları ve eşit, ücretsiz, herkesin ulaşabileceği bir sağlık hizmeti sunmak üzere birlikte yapacaklarımız için sözleşeceğimiz bir gün olsun. İşte o zaman ağzımızdan dökülen sözcüklerimizin içtenliği anlaşılır: Hemşireler Günü’n kutlu olsun arkadaşım! (EB/HK)
* Türkiye'de Sağlık Eğitimi ve Sağlık İnsangücü Durum Raporu. Rapor Yükseköğretim Kurulu, Sağlık Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ve Kalkınma Bakanlığı imzasını taşıyor.
** Ebeler Derneği Yönetim Kurulu Adına Genel Başkan;Yrd. Doç. Dr. Nazan Karahan'ın açıklaması
*** Sağlık Düşüncesi ve Tıp Kültürü Dergisi, Haziran-Temmuz-Ağustos 2013; Prof. Dr. Recep Öztürk.