Fotoğraf: Sidney Poitier 2002'de onur Oscarı'yla/Doug Mills/AP
#OscarsSoWhite ve Black Lives Matter hareketlerinden on yıllar önce siyahların eşitlik mücadelesine öncülük eden Hollywood'un ilk büyük Siyah film yıldızı Sidney Poitier 94 yaşında öldü.*
Poitier, 1958'de "The Defiant Ones" ile Akademi Ödülü'ne (Oscar) aday gösterilen ilk siyah stardı. Altı yıl sonra "Lilies of the Field"daki performansıyla en iyi erkek oyuncu Oscar'ını kazanan ilk siyah oyuncu olmuştu.
Tarihsel ödülünü alırken Poitier, çoğunluğu o günün kalburüstü beyazlarından oluşan törendeki konuklara hitaben "bu ana uzun bir yolculuğun sonunda" ulaştığını söylemişti. Ancak Denzel Washington'ın en iyi erkek oyuncu Oscar'ını kazanan ikinci siyah olabilmesi için bir 38 yıl daha geçmesi gerekecekti.
Öldüğü, Bahamalar hükümetince açıklanan Poitier, çifte ABD ve Bahama vatandaşıydı. Amerika'da ırk ayrımcılığına karşı büyük mücadelelerin yaşandığı 1950'ler ve 1960'larda bir dizi çığır açan rolle ana akım sinemada popüler olmayı başarmıştı.
Gişe başarılarını, görev duygusuyla yöneldiği 1967 klasikleri "Guess Who's Coming to Dinner" ve "In the Heat of the Night" türünden bağnazlık ve klişelerle mücadeleye odaklanan projelerle dengeledi.
Poitier, 2002'de beyaz perdedeki "olağanüstü performansları" ve "asalet, tarz ve kavrayış gücü" için onur ödülüne layık görüldü.
Poitier, ödülünü alırken "Bu ödülü, zor yıllarda benim önümden yürüyen ve onların omuzlarına çıkarak gideceğim yönü görebilme ayrıcalığına sahip olduğum kadın ve erkek tüm Afro-Amerikalı oyuncular adına kabul ediyorum." demişti.
Poitier ayrıca, böyle bir tutumun yol açmış olabileceği bütün zorluklara karşın eşitlik davasını savunmaktan korkmayan "bir avuç Amerikalı" yapımcı, yönetmen ve stüdyo sahibinin uzağı gören seçimlerini de övmüştü.
'Hep peşinde olacağım Sidney'
Talihin cilvesi, Poitier'nin Akademi Onur Ödülü aldığı gece Denzel Washington en iyi erkek oyuncu Oscar'ını kazanan ikinci siyah olurken Halle Berry de o güne değin en iyi kadın oyuncu Oscar'ını kazanan ilk ve tek Afro-Amerikalı kadın oyuncu olmuştu.
Washington, ödül konuşmasında yeni kuşak siyah ünlülerin de duygularını dile getirerek, "Hep senin peşinde olacağım Sidney. Her zaman senin ayak izlerini takip edeceğim," dedi.
"Yapmayı tercih edeceğim bir şey yok efendim."
Sidney Poitier 1927'de, Bahamalı domates yetiştiricisi babasının, ürünlerini satmaya geldiği ABD'nin güney eyaletlerinden Florida'da doğmuş ve ailesiyle birlikte yoksulluk içinde büyüdüğü Bahamalar'a dönmüştü.
Sinemayla ilk kez, 13 yaşında okulu terk ederek 15 yaşındaki kardeşi Cyril'in yanına Miami'ye gitmesinden önce bu Karayip adasında tanışmıştı.
Irk ayrımcılığıyla da ilk kez Mimai'de karşılaştı ve bu deneyimi onda silinmez izler bıraktı.
Poitier kısa süre sonra New York'a taşındı, bulaşıkçılık ve komilik yaptı, bu zorlu kentte yoksunluklar içinde tutunmaya çalışırken, uyumak için otobüs terminallerinin ödemeli tuvaletlerinde gecelediği oldu.
Poitier ikinci Dünya Savaşı'na ABD Ordusunda fizyoterapist olarak katıldı. 1945'te New York'a döndüğünde oyuncu olmaya karar verdi.
Poitier, Karayip aksanıyla konuştuğu İngilizcesini Amerikan aksanına çevirmek için çok çaba gösterdi. Bu sayede 1945'te "Days of Our Youth" müzikalinde şarkı söyleyen yıldız Harry Belafonte'nin yedeği olarak ilk sahne oyunculuğu şansını elde etti ve ardından Broadway'de tamamı siyahlardan oluşan "Lysistrata" prodüksiyonuyla ilk kez sahneye çıktı.
Etnik uyum
Başarılı genç oyuncu 1950'de ilk filmi "No Way Out"ta oynamış ve onu "Blackboard Jungle" ve "Edge of the City" gibi klasikler izlemişti.
1957'de Kenya'nın sömürgecilik karşıtı Mau Mau ayaklanmasını tasvir eden "Something of Value"den başlayarak, Chicago'da geçen "A Raisin in the Sun" (1961) ve Mississippi'de geçen gizemli cinayet filmi "In the Heat of The Night " (1967) ile devam eden ırksal uyum temalı yapımlara yöneldi.
1970'lerin sonu ve 1980'lerde Poitier, Gene Wilder ("Stir Crazy") ve Bill Cosby'nin ("Ghost Dad") oynadıkları komedilere geçmeden önce, siyah oyuncuları geleneksel olarak beyazların aldıkları rollerde oynattığı yapımların yönetmenliğini yapmak üzere kamera arkasına geçti.
Poitier, 1988'de polisiye gerilim filmi "Shoot to Kill"le yeniden kamera önüne dönene değin oyunculuğa ara verdi, ancak bundan sonra da beyaz perdede nadiren göründü.
Televizyonda, Güney Afrika'nın ilk siyah başkanı Nelson Mandela ve ABD Yüksek Mahkemesi'nin ilk Siyah yargıcı Thurgood Marshall gibi tarihsel simgeleri canlandırdı.
Ve 1997'de Bahama'nın Japonya büyükelçisi olarak bir diplomatik protokol görevi üstlendi.
2009'da Barack Obama tarafından ülkenin en yüksek sivil şeref madalyası olan ABD Başkanlık Özgürlük Madalyası'na layık görüldü.
Poitier, 1976'dan beri ikinci eşi Joanna ile evliydi ve altı çocuğunun yanı sıra çok sayıda torunu ve torununun çocuğu vardı. (AEK)
____________________________
* Poitier'nin ardından AFP İngilizce servisi tarafından yayınlandı.