Avrupa Birliği (AB) tarafından desteklenen TACSO Sivil Toplum Kuruluşları İçin Teknik Destek Programı, 2009 yılından beri Batı Balkanlar ve Türkiye’de sivil toplum kuruluşlarının teknik kapasitelerinin gelişmesi ve demokratik sürece katılımlarını katkıda bulunmak için çalışıyor.
Ağustos ayında çalışmalarının dört yıllık uygulama dönemini bitirecek olan TACSO, bu süreçte destekte bulunduğu tüm sivil toplum kuruluşlarının toplandığı bir ‘Yaşayan Kütüphane’ düzenledi. Yaşayan Kütüphane normal bir kütüphane gibi çalışıyor; kitapları, kitapların katalogları, okuyucuları ve kütüphanecileri var. Tek fark, kitapların insan olması.
“Yaşayan Kütüphane” nedir?
Yaşayan Kütüphane fikri ilk olarak 2000 yılında Danimarka’da şiddet karşıtı bir gençlik örgütü tarafından Roskilde Festivali’nde uygulandı. Ondan itibaren her yıl Avrupa Konseyi’nin desteğiyle başka Avrupa ülkelerinde gençler tarafından uygulandı. Türkiye’deki ilk Yaşayan Kütüphane uygulaması ise Toplum Gönüllüleri Vakfı ve Gençlik Çalışmaları Birimi tarafından 2007 yılında Barışarock Festivali’nde uygulandı.
Boğaziçi Üniversitesi Mezunlar Derneği’nde düzenlenen TACSO Yaşayan Kütüphane etkinliğinde okuyucular, okumak istedikleri kitaplar ile yarım saat sohbet etme şansı buldular. Kitap olan her kişi, temsil ettiği örgütün çalışmalarından kısaca bahsetti. Etkinlik, kütüphanede kitap olarak da bulunan Sulukule’li gençlerin kurduğu hip-hop grubu Tahribad-ı İsyan konseriyle sonlandı.
Etkinlik sırasında okunmak için bekleyen “kitap”lardan bazılarıyla bianet olarak konuştuk. Temsil ettikleri sivil toplum örgütleri ile TACSO arasında nasıl bir etkileşim ve yardımlaşma olduğunu sorduk.
Asker Hakları İnisiyatifi: “TACSO, Asker Hakları İnisiyatifi’nin hazırladığı raporun fonlanmasına destek verdi. TACSO’nun desteği ufak çapta mali bir destekti. Bizim 2011-2012 döneminde zorunlu askerlik sırasında yaşanan hak ihlallerini belgeleyen bir yıllık raporumuz yayımlandı. Bunun yayımlanması da TACSO’nun sayesinde oldu. Aynı zamanda yine TACSO’nun desteği kapsamında biz meclise birtakım ziyaretler yaptık. TBMM İnsan Hakları Komisyonu ile buluşup raporu sunduk, bulgularımızı paylaştık. Yaptığımız bu toplantı medyada kendine yer buldu ve biz o toplantı sayesinde medya görünürlüğümüzü önemli ölçüde artırdık çünkü o toplantıda TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Ayhan Sefer Üstün bizim için çok önemli ve medyanın da ilgisini çekeceği türden bir açıklama yaptı. ‘Son 10 senede şehit olan askerden daha fazla asker intihar etti’ dedi. Bu açıklamayı TACSO’nun desteklediği toplantımızda yaptı. O açıklamadan sonra medya bu cümleyi çok gündeme getirdi, manşete taşıdı.
“Bunun ardından biz İstanbul’da pek çok canlı yayına katıldık, konu Genelkurmay Başkanlığı’nın tepki verme ihtiyacı hissedeceği noktaya geldi. Genelkurmay Başkanı kendisini ilk kez bu konu hakkında savunmak zorunda kaldı: ‘İntiharın sebepleri normal askerlik dışı sebeplerdir. Askere gelinmeden önce sahip olunan sosyal sebeplerle paraleldir’ dedi. Biz de karşı çıktık; Türkiye İstatistik Kurumu’ndaki rakamlar ortada, askerdeki rakamlar ortada. Oranladığınız zaman askerde iki buçuk katı daha fazla intihar görüldüğünü belirttik. Bu tartışma bizim için sürekli kamuoyunda görünürlük olanağı sağladı. TACSO’nun desteği çok küçük bir mali destek gibi gözüküyor ama bizim için çok katlayıcı bir etkisi oldu. O rapor bizim için çok önemliydi; ne olursa olsun insanlar güvenilir bir referans olarak o tip bir rapora ihtiyaç duyuyorlar. Mevzu nedir, konu nedir çok fazla konuşmaya gerek kalmadan insanlara raporu gösterebiliyorsunuz. Destek sayesinde format, grafik açısından da çok güzel hazırlandı, bizim de daha ciddiye alınmamızı sağladı.”
Helsinki Yurttaşlar Derneği: “Helsinki Yurttaşlar Derneği, TACSO’nun danışma kurulu üyesi. O anlamda bence TACSO’nun Türkiye’de teknik destek verme konusunda doğru örgütleri ve kendine faydalı bir yer bulmasında çok doğru işler yapmasının payı var. Danışma Kurulu’nu doğru örgütlerden seçti, doğru örgütleri buldu. Onlara ufak destekler vermesine rağmen aslında TACSO’nun etkisi öngörülenden daha büyük oldu. Bu da TACSO çalışanlarının Türkiye’de neyin nerede bulunacağını bilmesiyle alakalı.”
LİSTAG (LGBTT Aileleri Grubu): “LİSTAG, 2008 yılından beri var. Biz çocuğu lezbiyen, gay, biseksüel, trans olan aileleriz. Hem birbirimize destek olmak için hem de toplumda LGBT bireylere yönelik önyargıları kırmak için bir araya geldik. Çocuğunun LGBT olduğunu yeni öğrenen aileler de bize katılıyor ve onların buna alışma sürecine destek oluyoruz. İlk zamanlarda biz de önyargılıydık, bizim kendi çocuklarımıza yönelik önyargımızın kırılması da zaman aldı. O nedenle şimdi gidip pek çok sivil toplum kuruluşu ile görüşüyoruz, sadece duysunlar diye. Çünkü bizi de ötekileştiriyorlar. Benim çocuğuma ‘dönme’ diyen biri beni de ‘dönme annesi’ yapıyor. Biz TACSO’yu daha çok Lambda’dan biliyoruz. Bizim aktivist çocuklarımız daha iyi biliyor bu tür işleri. Dolayısıyla bilinmeyen bir şey değildi, pek çok STK ile içli dışlı olduğumuz için TACSO adını duyuyorduk. Hepimiz aynı merkezde kendimizi ‘ötekiler’ olarak görüyoruz sonuçta. LİSTAG’ın fonlama, rapor yayımlama, mali destek gibi konular için henüz TACSO’ya danışma şansımız olmadı çünkü daha sıra ona gelmedi. ‘Benim Çocuğum’ belgeselinden sonraki süreçte belki bazı projeler için belki yardım isteyeceğiz çünkü Türkiye’nin 16 ili bizi bekliyor. Nefret Suçları Yasasına yönelik çalışmalara ağırlık veriyoruz. Yasa taslağında da bu metinde sadece ‘cinsel’ olarak geçmesin, ‘cinsel kimlik’, ‘cinsel yönelim’ terimleri de eklensin diye ağırlıkla durduk üzerinde.”
Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı: “TACSO’yu galiba Ankara’dan birisi söyledi, öyle duyduk. Daha önce de başka bir sivil toplum örgütü bize TACSO’dan bahsetti. Bir çalıştay düzenlemek için mekan ve ulaşım sağlamakta yardımcı oldular, mekan ve ulaşım masraflarını karşıladılar. Biz kurultay düzenliyoruz ve ani çalıştaylarımız, toplantılarımız olabiliyor bu gibi ani durumlarda ve etkinlik, organizasyon odaklı şeylerde TACSO ile görüşümüz çok örtüştüğü için bize teknik destek için hibelerde bulunuyorlar. Yollarımız sık sık kesişiyor. En son devlet tarafından yeni uygulanmaya başlanan Şiddeti Önleme ve İzleme Merkezleri (ŞÖNEM’ler) ile ilgili hemen kadın örgütlerimizle bir araya gelip toplantı yapmak istedik. O da çok kalabalık bir toplantı olacağı için TACSO’dan teknik destek talebinde bulunduk; ulaşım kalemimizi onlar karşıladı. Bu tür programlarda hem politik, hem sosyal, hem eylemlik alanlarımızın bağımsız kalması önemli. TACSO da bu konuda çok hassas bir kurum olması itibariyle de onlarla çalışmaktan memnunuz.”
Cinsel Eşitliği İzleme Derneği: “İnsan hakları bağlamında feminist izleme nasıl yapılır konusunda bir toplantı yaptık. Bunun için TACSO’dan küçük bir destek aldık ve Türkiye’nin her tarafından yalnızca kadın örgütleri değil, insan hakları alanında çalışan pek çok örgütü çağırdık, beyin fırtınası yaptık. Ankara merkezli bir kurum olduğumuz için bizi oradaki toplantılarına çağırıyorlar, iyi oluyor. Hem kamu politikaları hem yapılan projelerin sonunda sivil toplumu ne kadar dönüştürdüğünü ve uygulama anlamında neye yaradığını anlamak için bir değerlendirme yapılmıyor, bunlar izlenmiyor. Biz bu eksikliği doldurmak için bağımsız kurumsal bir izleme yapısı kurmak isitedik. Hem kamuya, hem sivil örgütleri bu anlamda güçlendirmek istiyoruz. Projeler yapılıyor, yasalar çıkıyor ama hayatımızı ne kadar etkiliyor? İzleme yapan çeşitli kurumlar var ama sistematik ve karşılaştırılabilir olmadığı için çok işe yaramıyor ve biz bu sonuçları politikaya çeviremiyoruz. Biz bunun için çabalayan bir derneğiz. Öncelikli alanımız ise şiddeti izleme. Daha işin çok başındayız; izleme nedir, göstergeler nedir bunları tartışıyoruz. Her alanda göstergeleri belirleyerek bu alanlar için izleme modelleri geliştirmeyi planlıyoruz, bilgiyi ortaklaştırmak için bu gerekli. İki yıllık bir derneğiz. Şimdiye kadar üç, dört toplantı yaptık. Tüzel bir özellik gerektiği için ismimiz dernek, yoksa biz bir platformuz.” (EK/EKN)