Sivas katliamı ülke tarihine kara bir yara olarak kazındı. Hesabı sorulamadıkça da en ufak bir savma belirtisi göstermeden daha derine, daha bir acıtarak kanayacak. Devletin yol vermesiyle, her günahlarından “mağdur” olarak çıkan dili, sözü, ufku, muradı karanlıklar, diri diri yaktılar bir toprağın bin bereketini.
Yakarak öldürmek, düşünmekten, kurcalayan, arayan sözden tahrik olmak, onların engin hoşgörüsünün eyleme geçmiş hâli olagelmiştir! Bugün asrın deccalı IŞİD'le simgelenen; yaşam, sevinç ve umut düşmanlığındaki bu dehşet verici simsiyah durum ve gidişat, o gün Sivas'ta sahnelemişti mazlum iniltilerinden “zafer” damıtan şedîd oyununu.
Daha önce Maraş'ta, Çorum'da. Sonra Gazi'de. Önce ve sonra dünyanın birçok yerinde. Mesela İkrime'de ya da bir Dürzî evinde, Şiî mahallesinde, Süryanî kilisesinde, Kürt köylerinde ve Sünnî ve Arap aşiretleri üzerinde de... Mesela işte bugün Suriye'de...
Bu yobaz kin ve kan müstahsili korkunçluk hedefine hep Alevîleri ve dünyanı diğer “Alevîler”ini aldı.
Yaktı, yıktı, vurdu, kafa kesti, kuyulara doldurdu...
Sivas-Madımak'taki o vahşet bu tarihten çığlık dolu bir yaprak, bir yeniden kaçıncı Kerbela.
Ve o gün Metin Altıok'a, şâir bir dostu “olaylar büyür de birimize bir şey olursa ne yaparız?” diye sormuş. Altıok da “Kalanlar ölenler için şiir yazar” demiş.
Şiirler yazıldı, çokça da şarkı söylendi arkalarından.
Bunların hepsi bir kederi en sahici biçimde haykıran şarkılardır, biz de bunlardan beşini seçtik .
Gün Tutuşur / Grup Yorum
Katliamla aynı yıl, 1993 yılında çıkan Hiç Durmadan albümünden bir şarkı. Yorum'un klasikleşmiş onlarca güçlü eserinden biri.
yumrukluyorum duvarları, yumrukluyorum kara gecenin bedenini
ellerim kan içinde, nehirler taşmış yanaklarımda
otuz yedi can, otuz yedi gül, çatlamış susuzluktan Sivas'ın içinde
nasıl uyku tutar gözlerimi?!
döne döne semâha duranlar tutuştu önce
sonra türküler, sonra da şiir çığlıksız düştü türkülerin
yanı başına.
Sivas!.. Sivas!.. yiğitlik midir emanet cana kıymak?!
yiğitlik midir bir tutam ışığı kör bıçakla güneşten koparıp
karanlığa kuban etmek?!
söyle hangi kitapta vardır elleri kolları bağlıyı yakmak?
var mıdır kardelen akınında bir avuç inciyi ateşte tutmak looo!
böyle garip düştüğüme bakma, böyle mahsun durduğuma
varsın ateşim suskunlukla beslensin
benim de yüreğim gençliğini almış yanına yürür başı dik!
senin de dağların var Sivas!.. senin de dağların!
dağlarında Şahanların!
Şarkı, sonunda dağlardakilere selâm eden bu şiirle başlar. Şiir hem sitemini; hem de sorulacak hesabı söyler. Şiir sürerken, ayrıca enstrümantal olarak da düzenlenmiş olan olan etkileyici bir intro şarkının sözlerini öfkeyle tutuşturur:
gün tutuşur canım gece tutuşur
yangınlarda tutsak canlar tutuşur.
külüm toprak olur yele karışır
yürür gelir canlar yollar tutuşur.
Sivas ellerinde sazım tutuşur
söz tutuşur canım türkü tutuşur.
teller bizi söyler diller yarışır
özgürlüğü yazan kalem tutuşur.
canlar can olur da eller tutuşur
dost evinde canım sevda tutuşur.
Pir Sultanlar ölmez binler yetişir
akar gelir canlar tarih tutuşur.
Gittin Gideli / Mazlum Çimen
Çoğumuzun “aşk şarkısı” diye, sevdiğimizi düşünerek ya da ona sarılarak dinlediği bu şarkıyı Mazlum Çimen, Sivas'ta yakılan babası Nesimi Çimen için yazmıştı. Şarkıyı Edip Akbayram 1994'te çıkardığı Türküler Yanmaz'da, eserin sâhibi Mazlum Çimen ise bir sene sonra Çimen Türküleri'nde seslendirdi. Şarkının her iki sesten hâli de, sözlerin “asıl derdi” bilinmeden de olsa geniş kitlelere ulaşıp, beğenildi. Mazlum Çimen'in bu “ağır” şarkısının hikâyesini bilenlerin çoğu -muhtemeldir ki bilenler hâlâ azınlıktadır- gerçeği Sanatımızın Hatıra Defteri adlı belgeselden öğrenmiştir, şarkı öyküyü bilenler için böylece daha da ağırlaşmıştır.
Tıpkı Ezginin Günlüğü'nün Can Yücel şiirinden bestelediği “Dargın mıyız?” şarkısı gibi.
öyle ağırım ki kendime
sen benden gittin gideli.
terim küs olmuş tenime
sen benden gittin gideli.
öyle bıkmışım ki kendimden
kurudum düştüm dalımdan.
sanki ruhum çıktı canımdan
sen benden gittin gideli.
bir cefam var idi bin oldu
aktı gözüm yaşı sel oldu.
yaz baharım döndü kış oldu
sen benden gittin gideli.
Issızlığın Ortasında / Moğollar
Dev bir müzik grubunun, dev şarkısı, bir efsanenin toplumsal hafızanın tam ortasına zerk ettiği ezgili bir şifre, bir kavil, bir çığlık. İşitilen ilk sesten itibaren insanı bütün ruhuyla içine doğru çeken bir eser: Issızlığın Ortasında. Büyük bir boşluğun en aşikâr yerinde, tek başına ve öfkeli kalakalma hissini, tüm sarsıcılığıyla etinde hissettiren bir drama.
Moğollar '94 albümünden.
bir düş gördüm geçenlerde
görmez olsaydım ah olsaydım.
içime seytan girdi sandım
keşke hiç uyumasaydım.
birdenbire
ateş ve duman
feryad-ı figan
sanki elele
geliyor habire!
üstümüze, üstümüze!
canlar, sazlar
kan oldular
kesildi teller
durdu nefesler
ama hâlâ
dimdik ayakta!
ayaktalar!
çığlık kalleş!
sessizlik mi dost?!
ateş ve duman
hain düşman!
ıssızlığın ortasında!
ıssızlığın ortasında!
Türküler Yanmaz / Edip Akbayram
Söz ve müziği Alaaddin Us'a ait olan, Akbayram'ın aynı adlı albümünde seslendirdiği yarına kalacak şarkılardan biri. Sözleriyle kuvvetli, yürüyüşüyle hüzün ve isyan duyguları arasında inişli çıkışlı olan şarkı, Edip Akbayram'ın yorumuyla kendine “ta kendisi” bir ses bulup, gericilere hesap gününden, dosta ise acıdan söz ediyor.
güneşin ak yüzüne bir duman çöktü
bir türkü çığlıkla ateşe düştü.
kuytu bir köşede bir çiçek küstü
büktü yaprağını boynunu büktü.
şu Sivas'ın elinde sazım çalınmaz
güllerim yandı yüreğim dayanmaz.
kararmış yüreğin hiç ışığı olmaz
bilmez misin ki türküler yanmaz!
günü gelir sanma hesap sorulmaz
dayanır kapına pir sultan ölmez!
şu Sivas'ın elinde sazım çalınmaz
güllerim yandı yüreğim dayanmaz.
Sivas Ağıdı / Ozan Emekçi
Devrimci müziğin “geleneksel” ya da “halk müziği” denilebilecek ekolünde güçlü bir yeri olan sembol isimlerinden Emekçi'nin Alevîliğe yoğun atıflarla ördüğü bir “tarih manzumesi” ve bir ağıt. Şarkı belki “çağdaş kulaklar”ın tümüne hitap edebilecek bir tarzda değildir ama beş şarkıdan ibaret böyle bir yazıyı Kızılbaş dünyasından bir sese kulak vermeden kapatmak olmazdı.
Belki “çağdaş kulaklar”ın da dikkatini Ozan Emekçi'ye çekebilmek için Mazlum Çimen'in seslendirdiği ve pek çok âşığın dertlenerek dinlediği “Feryad-ı isyanım/Feryad u İsyan” (Kayıp Destanı) adlı yapıtın da bu sanatçıya ait olduğunu söylemek işe yarayabilir (sanatçının derinliğiyle tanışmak için destanının tamamının okunmasını tavsiye ederim. Ayrıca gerçekten çok enteresan dizelere de sâhiptir).
Emekçi'nin Sivas'a ağıdının sözleriyse şöyle:
iki temmuz sıcağında
ben yanarım Sıvas yanar
Pir Sultan'ın ocağında
ben yanarım Sıvas yanar.
ya dost derim yana yana
şavkım vurur Xorasan’a
canım kurban Pir Sultan’a
ben yanarım Sıvas yanar.
ben Hallaç’a âşık oldum
Nesimi’ye beşik oldum
kör gözlere ışık oldum
ben yanarım Sıvas yanar.
musahip oldum ölüme
dostlar dil sürer külüme
dulda etmeyin yelime
ben yanarım Sıvas yanar.
Koçgiri’de girdim ize
kaşanlı’da döndüm köze
anlar beni Seyid Rıza
ben yanarım Sıvas yanar.
pirim Pir Sultan adında
erler cem tutar odunda
insanlığın hududunda
ben yanarım Sıvas yanar.
eski dostuz Musa ile
sohbetim var İsa ile
cenkteyim yarasa ile
ben yanarım Sıvas yanar.
bir yanım hayalde düşte
bir yanım alıcı kuşta
bir yanım ağlar Maraş’ta
ben yanarım Sıvas yanar.
Emekçi'den gelen çağrı
hicranımı kusar ağrı
giderim pirime doğru
ben yanarım Sıvas yanar. (İGY/ÇT)