Daha önce benzer iddiaların başka kurumlarda da gündeme geldiğini hatırlatan Akço, çok sayıda çocuğun birarada barındırıldığı durumda istismar vakalarının da arttığını söyledi.
Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu (SHÇEK) verilerine göre, 86 çocuk yuvasında 9 binden fazla; 109 yetiştirme yurdunda da 10 binden fazla çocuk kalıyor. Yani kurum başına 100'den fazla çocuk düşüyor.
Türkiye'de, engellilerin, çocukların ve yaşlıların korunmasıyla ilgilenen kurumların yüzde 95'inin hala koğuş sistemiyle çalıştığını belirten Prof. Oğuz Polat, bu ortamda aile sıcaklığını yaşayamayan çocukların topluma uyum konusunda büyük sıkıntılar çektiğini belirtti.
Polat, dünyada korunmaya muhtaç çocuklarla ilgili birçok farklı model uygulandığını ama onlarca çocuğun bir arada tutulduğu koğuş sisteminin hiçbir yerde kalmadığını söyledi.
Urala'daki köyü kuran ve daha sonra yönetimini SHÇEK'e devretmek zorunda kalan Korunmaya Muhtaç Çocuklar Vakfı (KMÇV) Başkanı M. Pınar Aran da, koğuş sisteminin sakıncalarına dikkat çekti ve "Biz yönetimi devretmeden önce dünyanın birçok yerinde uygulanan çocuk köyleri projesini Urla'da uyguluyorduk" dedi.
İstanbul'da bulunan Bolluca Çocuk Köyü'nde halen aynı sistemin başarıyla yürütüldüğünü belirten Aran, "Önemli olan fiziki yapı değil, uygulanacak prensipler ve standartlar. Biz klasörler dolusu bilgiyi Urla'daki yönetime devrettik ama uygulamaya büyük ölçüde konmadı" diye konuştu.
"Kurum bakımı son çare olmalı"
"Devlet kendi verdiği hizmeti kendisi etkili bir biçimde denetleyemiyor" diyen Akço, "SHÇEK hizmet veren kurum olmaktan vazgeçmeli. Bunun yerine standartları koymalı ve hizmet verecek kurumların bu standartlara uyup uymadığını etkili bir biçimde denetlemeli" dedi.
Akço'ya göre ideal olan, çocukların ailelerinden ayrılmadan durumlarının iyileştirilmesi; dolayısıyla öncelikli olarak ailelerin desteklenmesi gerekiyor.
"SHÇEK'in de kabul ettiği gibi, aslında koruma altına alınan birçok çocuğun ailesi bulunabilir. Aileleri ekonomik ve eğitsel anlamda destekleyecek programlar oluşturulabilirse çocukların istismar edilmesi ve ailelerinden ayrılmaları önlenebilir. Çocuğun yüksek yararı bunu gerektiriyor."
Aileleri ile yaşaması mümkün olmayan çocuklar içinse koruyucu aile ve evlat edindirme gibi yöntemlerin denenmesi gerektiğini vurgulayan Akço, kurum bakımının son çare olarak ele alınması gerektiğini vurguluyor.
"Devlet köstek değil destek olmalı"
Şu an için sivil toplum kuruluşlarının ya da yerel yönetimlerin çocukları koruma altına alacak kurumlar açması ve yürütmesi yasal değil; bu görev tamamen SHÇEK tarafından yürütülüyor.
Koruma hukukunun gelişkin olmadığını ve mevzuatın dağınık olduğunu belirten Akço, bunun değişmesi gerektiğini belirtti.
M. Pınar Aran'a göre de devletin hizmet vermekten çok destek olması ve denetleme yapması gerekiyor.
"Çok uzağa bakmaya gerek yok; bu sistem Kuzey Kıbrıs'ta gayet düzgün yürüyor."
Onlara itiraz ise Sosyal Hizmet Uzmanı Kahraman Eroğlu'ndan geldi:
"Şu an yasal olarak tek yetkili SHÇEK zaten. Önüne gelen dernek, vakıf kurum açarsa çocukların, ruhsal, bedensel ve zihinsel gelişmeleri zarar görür. Bu uygun değil."
Urla'daki Köy SHÇEK'in yönetiminde
İstismar iddialarının son olarak gündeme geldiği Urla'daki Barbaros Çocuk Köyü de SHÇEK tarafından yürütülüyor.
1989 yılında Korunmaya Muhtaç Çocuklar Vakfı tarafından kurulan çocuk köyü 1997'de SHÇEK tarafından devralındı.
Sosyal Hizmet Uzmanı Kahraman Eroğlu, SHÇEK'in Vakıf ile bir anlaşma yaptığını söyledi.
Anlaşma gereğince, tüm altyapı ve masrafların vakıf tarafından karşılanıyor fakat yönetim SHÇEK tarafından yürütülüyor.
Fakat Vakıf Başkanı M. Pınar Aran, Barbaros Çocuk Köyü'nde yapılan anlaşma sonrasında tüm personelin SHÇEK tarafından seçilmeye başlandığını ve maaşlarının da kurum tarafından ödendiğini söyledi.
Aran, köyün devredilmesinden sonra kendi uyguladıkları "çocuk köyü" prensiplerinin büyük ölçüde değiştirildiğini belirtti.
"Mesela biz sadece 0-8 yaş arasındaki çocukları kabul ediyoruz çünkü o yaşta çocuk birlikte kaldığı insanlarla anne-kardeş ilişkileri geliştirebilir. SHÇEK yönetimi altında 14-16 yaşında çocuklar köye kabul edilmeye başlandı. Bu yaşta benzer bir duyarlılığın geliştirilmesi çok daha zor.
Sadece işe 'anne'ler almakla her şey çözülmüyor. Biz çalışanlara iki-üç ayda bir eğitimler verirdik, bütün bunlar kaldırıldı".
Aran, Bolluca ile Urla Barbaros köyü karşılaştırılırsa varolan farkların açıkça görülebileceğini söyledi.(EÜ/BB)