Sırrı Süreyya Önder: Kılıçdaroğlu'na güç vermemiz gerekiyor
14 Mayıs seçimlerine iki gün kala, güncel gelişmeleri bianet’e değerlendiren Yeşil Sol Parti İstanbul Milletvekili adayı Sırrı Süreyya Önder, Kılıçdaroğlu’nu “sağcılığın olmayan vicdanına terk etmeme” çağrısında bulundu.
* Video: Ali Dinç ve Wouter Massink, Kurgu: Wouter Massink / bianet.
Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (Yeşil Sol Parti) İstanbul 1. Bölge Milletvekili adayı Sırrı Süreyya Önder, Muharrem İnce'nin cumhurbaşkanlığı yarışından çekilmesini, Sinan Oğan'ın konumunu ve partisinin "100 milletvekili" hedefini bianet'e yorumladı.
"Sayın Kılıçdaroğlu omuzlarına tarihi bir sorumluluk aldı, önemli niyet ve irade beyanlarında bulundu. Bu irade beyanı demokratik bir dönüşüme yönelme kararlılığını sürdürürse, Kılıçdaroğlu'na güç vermemiz gerekiyor. Kılıçdaroğlu'nu sağcılığın olmayan vicdanına, fırsatçılığına, pazarlıkçılığına terk etmemek gerekiyor," diyen Önder, partisinin yarınki (13 Mayıs) İstanbul mitingine de çağrı yaptı.
"Muharrem İnce Vakası"
Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce, dün cumhurbaşkanlığı yarışından çekildiğini duyurdu. Sizce bu gelişme yarışı nasıl etkileyecek?
"Muharrem İnce Vakası"nı, ele alınış biçimini baştan beri sorunlu buluyorum. Daha önce bu konudaki düşüncelerimi "selde kütük" olarak özetlemiştim. Ne demek bu? Bir doğrultusu, bir iradesi yok. Gelişmelerin yönlendirdiği yere göre, çarpa çarpa, kıra döke gidiyor.
Bütün siyasi bakışların bu konuda tabiri caizse şavulladığını düşünüyorum. Çünkü bütün bakışlar apolitik gibi. Burada önemli ve aslolan Muharrem İnce'ye değil, bir ara sonuçlarda çıktığı söylenen yüzde on seçmen desteğine odaklanmak olabilirdi.
Politik ve doğru bakış ancak böyle bir şeyle mümkündü. Kimse bunun sosyolojisine, kimyasına dönük bir merakın içerisinde olmadı. Muharrem İnce'nin kendisi bir vaka olarak önemli değildir; ama onun olduğu söylenen ve bir arada gözlemlenebilen bu kitle önemlidir.
Bu da her seçim olabilecek bir kümeyi temsil eder aslında. Bugünlerde artık çok rağbet görmeyen, lümpen proleterya dediğimiz, üretim süreçlerine fazlaca dahil olmayan, gündemle bire bir sıcak bir alışveriş içinde olmayan bir kitle bu. Doğru, politik yaklaşımlarla bu kitlenin bir kısmı kazanabilirdi. Hâlâ da kazanılabilir.
Buradan kopan kitle ne olacak?
Buradan dağılan kitle muhtelif yerlere gidecek, kimse bundan beklediği hasılayı elde edemeyecek.
Bekçi kadrosu
Oğan'la ilgili ne düşünüyorsunuz? Anketlerde oy oranı İnce'den her zaman daha yüksek görünüyor son bir aydır.
Orada İnce'nin tabanından daha farklı bir sosyoloji söz konusu. Yabancı düşmanlığı ve bayağı nefret söylemi sınırları içerisinde gezen, dünyada da bir karşılığı olduğu bilinen bir siyasal çizgi. Siyaseten mahkûm edilmeli. Ama Oğan, çekilmeyeceğinin gerekçesini söylerken çok ilginç bir cümle kullandı.
Gözlerden belki kaçtı o: "HDP'nin anahtar parti olmasını engellemek için burada durmak zorundayız," dedi. Bunu dünyada herkes söyleyebilir. Ülkede de herkes söyleyebilir. Sadece bir siyasal parti temsilcisi bunu söyleyemez. "Sen kimsin? Neyin bekçisisin? Haddin ne, hududun ne" diye sorarlar insana. İşte böyle kendine direkt bekçi kadrosu ihdas eden yüz binlerce lüzumsuz insanla uğraşmak zorunda bu ülke.
"Planları olduğunu düşünmüyorum"
Anket sonuçlarında Kılıçdaroğlu'nun önde olduğunu görüyoruz. Ama Erdoğan ve Soylu'nun "darbe" açıklamaları da sürüyor. Kılıçdaroğlu'nun kazanması halinde Erdoğan'ın tutumunun ne olacağını düşünüyorsunuz?
Ben "Bu kadar sessiz duruyorlar, bir planları vardır, bir bildikleri vardır, niye bu kadar rahatlar?" gibi soruların iki kaynağı olduğunu düşünüyorum. Birincisi, bu soruları dolaşıma kendilerinin bizzat soktuğu. Çünkü herhangi bir planlarının olmadığını düşünüyorum. Niye? Bunun müstenidi neresi? Şurası: Tekli bir iktidar odağı yok.
AKP dediğimiz, şu an güçler savaşının had safhada yürüdüğü bir yapı. O kadar çok kümeler var, içeride o kadar çok birbirleriyle didişme ve çatışma halindeler ki, burada tekcil bir plan yapmanız mümkün değil. Uygulamanız hiç mümkün değil.
Fotoğraf: Aren Yıldırım / bianet.
Kartel
Kolluğu başka bir telden çalıyor, kolluğun başka kesimleri başka bir yaklaşım içerisinde. Siyasileri desen, beş dakika geçmiyor ki birinin dediğini diğeri yalanlamasın. Bu, bu yönüyle birinci müstenit. İkincisi, yerel seçimlerde gördük ki, bunların gitmesini isteyen demokratik irade, yani seçmen iradesi bunları destekleyen iradeden çok daha yüksek ve kararlı. Burası bir kartel gibi çalışıyor. Kâr dağıtmadığı zaman ortada kartel falan kalmaz.
Bunların gitmesini isteyenlerin çok katmanlı talepleri var. Bunun önünde durmak, bu değişim arzusuna ket vurmak mümkün değil. Böyle olunca alttan alta bu söylentileri dolaşıma sokuyorlar ya da gereksizin biri söyleyince onu köpürtmeye çalışıyorlar.
Partinizin parlamentodaki çoğunluğu sağlamasına dair pek çok çağrısı var ve 100 milletvekili hedefiniz var. Bununla ilgili ne söylemek istersiniz?
Bu ciddi bir hedef ve biz de bu hedefe odaklı bir çalışma yürütüyoruz. Millet İttifakı biraz sağ karakterli bir ittifak haline dönüştü. CHP'yi bir parça bunun dışında tutarsak orada sağ düşüncenin temsiliyeti baya yüksek. Sayın Kılıçdaroğlu omuzlarına tarihi bir sorumluluk aldı, önemli niyet ve irade beyanlarında bulundu.
Bizim bu irade beyanı demokratik bir dönüşüme yönelme kararlılığını sürdürürse, Kılıçdaroğlu'na güç vermemiz gerekiyor.
Hem anahtar hem kilit
Kılıçdaroğlu'nu sağcılığın olmayan vicdanına, fırsatçılığına, pazarlıkçılığına terk etmemek gerekiyor.
O anlamda bizim sayısal gücümüz çok önemli ve tarihsel bir işlev görecektir. Diyelim ki bu böyle olmadı ve tekrar müesses nizamın aynen devam etmesi yönünde bir sonuç ortaya çıktı. Bunu yerinde sayma bile değil, geriye gidiş olarak değerlendiririz. O zaman da sayısal çoğunluğumuz bu geriye dönüşün kapısını kapalı tutmaya yarayacak bir anahtar işlevi görecek. Bundan dolayıdır ki kendimizi hem anahtar hem kilit metaforuyla açıklıyoruz.
Seçime sadece iki gün kaldı ve herkes çok heyecanlı. Siz ne hissediyorsunuz?
Benim kaçıncı seçimim! Tabii ki heyecan var, heyecan olmadan bu işler olmaz. Bunlar gitse iyi olur, bunlar gitsin, bunlar mutlaka gitsin, bunlar gitsin de ne olursa olsun diye diye bu noktaya kadar geldik. Bu değişim arzusunun bir iradeye dönüşmesinin adımlarıdır aynı zamanda. Tümen tümen tren aşağıya doğru öyle bir ivmelenmiş ki, bunun önünde kimse duramaz artık.
Sırrı Süreyya Önder seçimi nerede izleyecek?
Hâlâ bilmiyorum. Muhtemelen 1. Bölge koordinasyon merkezimizde ya da İstanbul İl Binası'nda izleyeceğim.
Gençlere mesaj
Yarın büyük İstanbul mitingi var partinizin. Çağrınız nedir?
Bu son gün büyük mitingleri, o güne kadarki emeğin taçlandırılmasıdır aslında. En azından bizim partimiz ve geleneğimiz için, orada artık siyasi diskuru ya da siyasi bir söylem meselesini bırakıp, alanı bir şölen havasına dönüştürürüz. Yarın hava da bize muhalefet etmezse halaylarımızı çekeceğiz, türkülerimizi söyleyeceğiz, birbirimizin emeğine teşekkür edeceğiz.
Son olarak, hâlâ genç ve kararsız bir seçmenin varlığından bahsediliyor. Gençlere bir mesajınız var mıdır?
Kılıçdaroğlu'nu sağın olmayan vicdanına terk etmemek bahsini, gençliğin çok iyi anladığını ve anlayacağını düşünüyorum. Bir oy Kılıçdaroğlu'na, bir oy da bize verdiklerinde tüm bu dönüşüm programının güvencesini oluşturmuş olacaklar. Onlara söyleyeceğim daha fazla söz, onların zekâsını aşağılamak olur.
Ancak şununla bitirebilirim: Gençliğin öznesi olmadığı hiçbir değişim ve dönüşümün gerçekleştiği görülmemiştir. Bu seçim döneminde de gençlik gerçekten çok öncü, yaratıcı çalışmalar yürüttü. Devletin gençliğe dönük gözaltı ve tutuklama hamlelerinden de bunu anlamak mümkün. Dolayısıyla bir önceki söylemim gençliğe nasihat olarak anlaşılmamalı. Ama gençlik, bu konuda öncü olduğunun bilinciyle daha fazla sorumluluk üstlenebilmeli, üstlenmeli.
bianet LGBTİ+ haberleri editörü. "1 Mayıs 1977 Kayıplarını Yakınları Anlatıyor/1 Mayıs 1977 ve Cezasızlık" dosyasını hazırladı. Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe bölümü mezunu. 2019 yılından...
bianet LGBTİ+ haberleri editörü. "1 Mayıs 1977 Kayıplarını Yakınları Anlatıyor/1 Mayıs 1977 ve Cezasızlık" dosyasını hazırladı. Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe bölümü mezunu. 2019 yılından beri "Küba" isimli köpekle ev arkadaşı.
Cumhuriyet Halk Partisi’nin Cumhurbaşkanı adayı ve görevden alınan İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’na yönelik operasyon sonrası, ülke genelinde protestolar başladı.
Bu protestoların ardından binlerce kişi gözaltına alınırken, yüzlerce kişi tutuklandı. Polis müdahalelerinin sertliği, hem görüntülere hem de ifade tutanaklarına yansıdı.
Gözaltı ve tutuklamalara tepki gösteren isimlerden biri oyuncu Beren Saat’ti.
Saat, paylaşımı şöyle:
"Kapılarda ağlayan anneleri gördükçe içim parçalanıyor; Türkiye’nin en iyi üniversitelerinin öğrencilerinin aileleri onlar. Eğer ülkemiz gelecekte ilerleyecekse, bu gençler sayesinde olacak. Lütfen canlarını yakmayın, taleplerini dinleyin, serbest kalsınlar."
İletişim Başkanı Fahrettin Altun, CHP Genel Başkanı’nın bugünkü açık hava toplantısında medya kuruluşlarına yönelik sözlerine dair X'te paylaşım yaptı.
Altun, açıklamasında CHP liderinin sözlerinin partisinin “ideolojik saplantılarını yansıttığını ve siyasal acziyetini gözler önüne serdiğini” belirtti.
CHP’nin, Batılı medya kuruluşları karşısında ilgi arayışı içinde olduğunu savunan Altun, buna karşın “binlerce emekçinin alın teriyle faaliyet gösteren yerli ve millî medya kuruluşlarına karşı kin güttüğünü” ifade etti.
*CHP’nin bugün (29 Mart 2025 Cumartesi) Maltepe’de düzenlediği “Ekrem İmamoğlu’na özgürlük” mitingini NTV, Habertürk gibi kurumlar yayınlamadı. Daha önce de CHP’nin benzer mitingi ve halk buluşmalarını yayınlamamışlardı.
Altun, CHP liderinin “ideolojik kumpanyasına katılmayan her medya kuruluşunu ve yerli firmayı hedef aldığına”dikkat çekerek, bu tutumun toplumu kutuplaştırmaya yönelik bir girişim olduğunu vurguladı. Açıklamasında “Bu çabanın aziz milletimiz nazarında bir hükmü yoktur” diyen Altun, siyaset kurumunun birleştirici olması gerektiğini belirtti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sık sık vurguladığı “siyaset ayrıştırma değil, birleştirme sanatıdır” sözünü hatırlatan Altun, Ramazan Bayramı arifesinde toplumun huzur ve birlik içinde olması gerektiğinin altını çizdi.
CHP'nin Boykot Çağrısı: Medya ve Markalara Tepki
İstanbul Maltepe’de düzenlenen destek mitinginde CHP Genel Başkanı Özgür Özel, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınması ve ardından tutuklanması sürecinde, ana akım medya kuruluşlarının ve bazı markaların tutumunu sert bir dille eleştirdi. Özel, bu süreçte eylemlerini görmezden gelen medya organlarına ve belirli firmalara yönelik boykot çağrısını genişletti.
Özel ve CHP yönetimi, 24 Mart’ta boykot edilecek markaların listesini paylaşmış, ardından 25 Mart’ta boykotyap.comadlı bir internet sitesi üzerinden bu listeyi duyurmuştu. Ancak siteye mahkeme kararıyla erişim engeli getirildi. Bugünkü mitingde konuşan Özel, boykot listesinin genişletildiğini ve yeni markaların eklendiğini açıkladı.
Özel, şu sözlerle medya ve reklamverenlere çağrıda bulundu:
"TRT’yi bir daha asla açmıyoruz. CNN Türk, TGRT, A Haber, Beyaz TV, Demirören ve Turkuvaz Medya’yı asla ve asla açmıyoruz. Bir sözüm de reklam verenlere: Eğer biz TRT, CNN Türk, A Haber, Beyaz TV, Türkiye, Akşam ve Yeni Şafak’ta reklamınızı görürsek o ürünü almayacağız."
Espressolab yetkililerinin kendisine ulaştığını belirten Özel, marka yetkililerinin kendileriyle görüşmek istediklerini ifade ederek şunları söyledi:
"Vakıf üniversitelerinde küçük kafeleri ele geçirip pahalıya satanlar var. Boykot deyince gençler bu ismi bağırdı. Yetkililer bize ulaşmaya çalıştı. Dedikleri şu: 'Görüşelim, ne yapmamız gerekiyorsa anlaşalım.' Eğer üniversite kampüslerinde gençlerin gönlünü yaparsa, oradan çekilirse, Espressolab’leri öğrencilere kantin olarak bırakırsa, öğrenciler de 'biz bunları affettik' derse, o zaman yanıma gelirsin dedim."
Medyaya yönelik boykot listesine yeni eklemeler yapan Özel, şu açıklamalarda bulundu:
"Habertürk ve NTV yayında yoktu. Habertürk yayına geçti ama NTV hâlâ yayın yapmıyor. Bu dakikadan itibaren, NTV düzelip de boykot listemizden çıkana kadar NTV’yi izlemiyoruz. NTV’nin yanında Star TV, Doğuş Grubu, Kral FM… Günaydın Restoran’a gidilmiyor, Nusret’in kapısından geçilmiyor. Ayrıca, Doğuş Grubu'nun sattığı arabaları da almayacağız. Volkswagen, Almanya’da sendikanın güçlü olduğu bir firma. Ama bundan sonra bu bayilik NTV’de durdukça, NTV bize böyle davrandıkça Doğuş Grubu’nun sattığı arabaları almayacağız."