Türkiye ile Avrupa Birliği (AB), göçmenlerin haklarını kısıtlayan yeni bir anlaşmaya hazırlanıyor. "Geri Kabul Anlaşması", bazı Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına AB çapında vize muafiyeti sağlanması karşılığında Avrupa'ya Türkiye üzerinden girdiği tespit edilen kağıtsız göçmenlerin Türkiye'ye geri gönderilmesini öngörüyor.
Tüm insanların koşulsuz serbest dolaşım hakkına ve istediği yerde yaşama özgürlüğüne sahip olduğunu, kimsenin bu hak ve özgürlükleri kullanmaktan alıkonulamayacağını savunan Göçmen Dayanışma Ağı (GDA), Geri Kabul Anlaşmasına karşı bir imza kampanyası yürütüyor:
"Başkalarının zorla sınırdışı edilmesi, eziyet ve kahır çekmesi pahasına, bir kesime sağlanacak vize muafiyeti ayrıcalığını kabul edilmez buluyoruz."
Metinde, şu ifadeler yer alıyor:
"Türkiye hükümeti, AB ile bir vize muafiyeti anlaşması imzalamaya çalışıyor. Eğer gerçekleşirse işadamı, işkadını, gazeteci, sanatçı ve akademisyenler AB ülkelerine vizesiz seyahat edebilecek.
Karşılığındaysa AB'nin uzun zamandır Türkiye hükümetine imzalatmaya çalıştığı başka bir anlaşma dayatılıyor. "Geri Kabul Anlaşması" kabul edilirse, AB ülkelerinde belgesiz yakalanan ve Türkiye'den geçtiği tespit edilen göçmenler Türkiye'ye geri gönderilecek.
Binlerce insan daha önce imzalanan Geri Kabul Anlaşmaları ile örneklerini Türkiye-Yunanistan sınırında gördüğümüz insanlık dışı muamelelere maruz kalacak; alıkonma ve geri gönderme merkezlerine, insan haklarına aykırı koşullarda süresi belirsiz bir şekilde kapatılacak.
Bizler, herkesin koşulsuz serbest dolaşım hakkına ve istediği yerde yaşama özgürlüğüne sahip olduğunu, kimsenin bu hak ve özgürlükleri kullanmasından ötürü alıkonulamayacağını veya sürekli sınır dışı edilebilir konumda tutulamayacağını savunuyoruz.
Sunulan ayrıcalıktan yararlanıp yararlanamayacağımıza bakmaksızın, bu ayrımcı uygulamaya karşı çıkıyor ve 'vize rüşvetine hayır!' diyoruz."
İltica hakkı için ısrarcı olmak gerek
Küreselleşme, savaş, kültür, din veya ırk yüzünden baskı altında kalma ve iklim değişikliği gibi faktörlerle hızlanan göç, gelişmiş ülkelerde ve Türkiye'de de bir güvenlik sorunu olarak görülüyor.
Mültecilerin Statüsüne Dair 1951 Cenevre Anlaşması'nı imzalayan Türkiye, sadece Avrupa'dan gelen mültecilere sığınma hakkı tanıyor. Avrupa dışından gelenlere ise 'kalıcı bir çözüm' bulunana dek geçici sığınma hakkı veriliyor.
Sığınma başvurusu yapan mültecilerin Türkiye'de bulundukları 'geçici' süre, iki yıldan 10 yıla kadar uzanabiliyor. Tanımlanan kalıcı çözümler ise, gönüllü olarak kendi ülkelerine geri gönderilmeleri, yerel entegrasyon veya üçüncü bir ülkeye yerleştirilme.
GDA, Cenevre Sözleşmesi'nin zamanı geçmiş bir hukuki metin olduğunu savunuyor; mülteci statüsünün mevcut tanımının yetersizliğine dikkat çekiyor. GDA'dan yapılan açıklamada, "Şimdiki göç akımları önemli ölçüde ekonomik, askeri ya da kültürel, emperyalist baskılardan kaynaklanıyor. Bugünün politik koşullarında iltica hakkı için ısrarcı olmak acil bir zorunluluk taşıyor" deniliyor. (BB/EÖ)