Ermenistan, Gürcistan, İran ve Türkiye'den sanatçıların coğrafyaya dair eserlerinin sergilendiği "Sınır Tanımayan Sanat/Art Without Borders" isimli serginin açılışı dün akşam (21 Kasım 2007) Karşı Sanat Galerisi'nde yapıldı.
Küratörleri sergiyi şöyle anlatıyor:
"Sınırları Tanımayan Sanat, kültürel değişimin ortak tarihin yarattığı keskin köşeleri yumuşatabileceğine ve çatışmaların milletlerin insani yönlerini ortaya çıkarak yok edilebileceğine dair inançla oluştu. Serginin düzenleyicileri ve katılımcıları, insanlar arasındaki yakın ilişkilerin şiddet ve intikam hislerinin yok olmasına yardımcı olacağına ve her ne kadar insan genelde yanlış yolu seçse de, düşmanlık yerine barışa adım atmanın mümkün olduğuna inanıyor.”
"Barış dolu bir küresel köy için"
Sergi daha önce Erivan, Tiflis, Tahran'da sergilendi. İstanbul sergisi Anadolu Kültür, Karşı Sanat Çalışmaları ve Chrest Foundation desteği ile gerçekleştiriliyor.
Sergide altı Ermenistanlı, beş Gürcistanlı, yedi İranlı ve yedi Türkiyeli sanatçının eserleri bulunuyor. Sergideki işlerin çoğu sosyal ve politik içerikli. Sergideki bazı eserler akıllıca taşlamalarla politik ve sosyal olayları yargılarken, bazı işleri de "karanlık" ve "acı" olarak nitelemek mümkün.
Sergide dijital röprodüksiyonlardan klasik resimlere, video arttan fotoğrafa, yerleştirmelere ve karışık medya kullanımına kadar pek çok farklı teknik kullanıldı.
"Sınırları Tanımayan Sanat”, Ermenistan Çağdaş Deneysel Sanatlar Merkezi kurucusu ve sanat direktörü Sonia Balassanian küratörlüğünde, David Kareyan ve Eva Khachatarian tarafından gerçekleştirildi.
Kareyan soruyor: Şiddetsiz kültür mümkün mü?
Ermenistanlı Kareyan'ın video-yerleştirme çalışması dikkat çekici. Kareyan "Ben insanı anlamaya çalışıyorum. Şiddetsiz yaşam mümkün müdür? İnsanın ortamı nedir? Neden bir telafi mekanizması olarak kültür insanın kendini doğal ortamında hissedeceği sınırları belirleyemiyor? Neden insana orman ya da deniz doğal ortamı gibi geliyor?" diye soruyor.
8 Aralık'a kadar Karşı Sanat Galerisi'nde izlenebilecek serginin organizatörleri katalogda sergiyi şu sözlerle anlatıyorlar:
“Kafkas halklarının komşuları İran ve Türkiye ile oldukça eski bir tarihleri var. Medeniyetin en eski beşiklerinden biri olan bölge, hem tarih boyunca başarılarla anılmış, hem de ne yazık ki şiddet ve trajedilerle… Şimdi, bu bölgenin yaratıcı ve gayretli insanları bu geçmişi de unutmadan birlikte, omuz omuza yaşamanın yollarını bulmalılar. Halklar sorunlarını ve çatışmaları konuşarak, insani ilişkilerle ve karşılıklı iletişimle çözmeliler. Bu proje bu amaca doğru belki küçük ama önemli bir adım; barışçıl bir birliktelik ve barış dolu bir küresel köy için…” (EZÖ/NZ)