Kadıköy Sinematek/Sinema Evi'nin yeni programı 7 Mayıs’ta Sergey Parajanov imzalı “Narın Rengi” (Sayat Nova, 1969) filmi ile başladı. Gösterimlerin ana programı “Sergey Parajanov ve Ötesi” başlığıyla Parajanov sineması.
Program kapsamında dün akşam (10 Mayıs) yönetmenin “Pirosmani” ve “Pirosmani Teması Üzerine Arabesk Çeşitlemeler” filmleri izleyici ile buluştu.
Gösterimden önce Parajanov’a saygı niteliğinde önce Kadıköy Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Müdürü Alişan Çapan, ardından ise Gürcistan İstanbul Başkonsolosu Aleksandre Jishkariani söz aldı.
Parajanov filmlerinin dünya sinemasının en önemli ve özgün örneklerinden olduğunu söyleyen Çapan, programın düzenlenmesine katkısı olan Gürcistan Konsolosluğuna teşekkür etti. Parajanov filmlerinin izleyici ile buluşmasının kendileri için öneminden bahseden Çapan, Parajanov’un İstanbul’a ve genel olarak Türkiye’ye “yabancı” olmadığını belirtti.
Pirosmani
Gürcistan İstanbul Başkonsolosu Aleksandre Jishkariani de, “Pirosmani” filmine ilham veren Gürcü ressam Niko Pirosmanaşvili (Pirosmani) ve Parajanov’un kendi kültürleri için öneminden bahsetti.
Gürcü sinemasının 1912’de “Akaki Tsereteli'nin Raça-Leçhumi'ye Yolculuğu” filmiyle başlayan uzun soluklu bir hikâyesi olduğunu söyleyen Jishkariani, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“‘Parajanov ve Ötesi’ programında sizleri ağırlamaktan ve Gürcistan sinemasını size tanıtmaktan büyük heyecan duyuyoruz. Bir asırdan fazla süredir Gürcü sineması gelişiyor ve izleyicinin, dönemin ihtiyaçlarına yanıt veriyor. Parajanov hakkında ise uzun uzadıya konuşabiliriz; fakat söyleyeceklerimin yetersiz kalacağını ve onu en iyi filmlerinin anlatacağını düşünüyorum.
“Programın ‘Pirosmani’ filmiyle açılması ise bizim için son derece önemli ve sembolik. Bu filmiyle Gürcü ressamın hikâyesine odaklanan Parajanov, sadece Gürcistan sinemasının değil, dünya sinemasının en önemli isimlerinden biri. Parajanov ve diğer Gürcü yönetmenler vasıtasıyla böyle bir program düzenlenmesinden ve bunun ülkeler ile halklar arasında böyle bir köprü kurmasından hayli memnunuz. Ve elbette Türkiye ve Gürcistan arasındaki ilişkileri daha da geliştirmeyi umuyoruz.”
Konuşmaların ardından Parajanov'un “Pirosmani” ve “Pirosmani Teması Üzerine Arabesk Çeşitlemeler” filmleri gösterildi. Program kapsamında yönetmenin bugün “Âşık Garip” ve 15 Mayıs’ta da “Suram Kalesi Destanı” filmleri gösterilecek. Yönetmenin altı filminin yer aldığı program, 29 Haziran’a dek devam edecek.
Parajanov hakkında
“Olabilecek en kötü hapishane koşullarıyla karşılaştığımda, bir seçim yapmak zorunda olduğumu anladım: Ya dibe vuracaktım ya da bir sanatçı olacaktım.”
Sargis Hovsep Paracanyan ya da bilinen adıyla Sergey Parajanov, 1924’te Tiflis’in Mtatsminda mahallesinde Ermeni bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Dedesi Davit Paracanyan, işlerini kolaylaştırmak için Çarlık zamanında soyadlarını Rusça “Parajanov” olarak değiştirdi.
Ne yeterli ışıklandırması ne rüzgâr makinesi ne de özel efektler kullanma ihtimali varken başyapıtlarından “Narın Rengi” filmini çekti. Tiflis konservatuvarında şan ve keman eğitimi aldı. Aynı dönemde resim ve bale derslerine devam etti. 1946’da Moskova Devlet Sinema Enstitüsü’ne kabul edildi.
1947’de muhalif ve eşcinsel olduğu “suçlamasıyla” tutuklandı. Daha sonra iki kez daha hapse girdi.
1968’de, kendisi gibi Tiflisli bir Ermeni olan şair Sayat Nova'nın hikâyesini anlatmak için Ermenistan’a davet edildi. Moskova, Kiev, Yerevan (Erivan) ve Tiflis’te gösterilen film Sovyet izleyicisinden olumlu tepki almadı ve filmin gösterimi durduruldu. Filmin ardından senaryoları ve projeleri reddedilmeye başlayan yönetmen “istenmeyen kişi” pozisyonuna sürüklendi, filmi ise sansürlendi. Filmden çıkarılan sahneler arasında Sayat Nova ile prensin ilişkisi, Ermenistan’ın işgali, üç narın patlamasıyla büyük Ermenistan haritasının ortaya çıkması vardı.
Film çekmesi Sovyet rejimi tarafından yasaklandı ve yaşamının büyük bir bölümünü Ukrayna'da hapishanede geçirdi, çalışma kampına gönderildi. 1987’de yeni filmi “Âşık Garip”i çekmeye başladı ve film ertesi yıl gösterime girdi.
Ocak 1988’da Yerevan’da Parajanov’un kolajları, bebekleri, seramik ve desenlerinden oluşan bir sergi açıldı. Aynı yıl Rotterdam’da “Pirosmani Teması Üzerine Arabesk Çeşitlemeler” filminin gösterimine katılmak üzere ilk kez SSCB dışına çıkmasına izin verildi. Haziran 1989’da “İtiraf” filmini çekerken hastalandı. Tedavisine Yerevan’dan sonra Paris’te devam edildi, Paris’te durumu ağırlaşınca Yerevan’a dönmek istedi.
20 Temmuz 1990’da, hapishane ve çalışma kamplarının kötü etkileri nedeniyle yakalandığı akciğer kanserinden hayatını kaybetti. Ertesi yıl Yerevan’da adına bir müze açıldı.
Zaven Sargsyan’ın deyimiyle, çok zor bir yaşam sürmesine ve büyük acılar çekmesine rağmen eserleri her zaman güzellik ve iyilikten ibaret oldu. (TY)