Köker, "sine-i millet" tartışmaları için "Amaç bugünkü konjonktür içinde seçimlerin yönlendirilmesi için bir baskı oluşturmaksa, mevcut seçim sistemiyle, seçim barajları kalkmadan yapılacak her seçim aynı tartışmayı yine gündeme getirecek" diyor.
Önce erken seçim, ardından da yeni Cumhurbaşkanı'nın erken seçime göre oluşacak parlamento tarafından seçilmesini isteyen siyasi partilerin hiçbirinin 12 Eylü darbesinin ürünü Anayasa'yı ya da seçim yasasını değiştirmek gibi bir niyet açıklamadığına dikkat çeken Köker, "Mevcut sistemde hiçbir değişiklik yapılmaması üzerine bir siyasi iktidar kavgası"yla karşı karşıya olduğumuzu söylüyor.
"Fırsat bu fırsat yaklaşımı bu. Sonuçta bu sistemle yapılan bir erken seçimde de değişen bir şey olmayacak. Seçim sisteminin demokratikleşmesini istemeyenlerden hangisinin dümende olacağı kavgası bu."
Mevcut seçim sistemindeki yüzde 10'lu ülke barajı şartı nedeniyle, ülke genelinde yüzde 10'un altında oy alan bir siyasi parti, seçim bölgelerinde ne kadar oy almış olursa olsun Meclis'e milletvekili sokamıyor.
Hatta bunun da ötesinde, özellikle Demokratik Toplum Partisi'nin bağımsız adaylarla Meclis'e girmesini engellemek için bağımsız adaylara da ülke barajı getirilmesi, Adalet ve Kalkınma Partisi'nin gündeminde.
Köker: Sorun meşruiyetse, ne Meclis meşru ne de Cumhurbaşkanı
Takvime göre, Cumhurbaşkanlığı seçimi Mayıs 2007'de, genel seçimler de Kasım 2007'de gerçekleşecek.
"Eğer" diyor Köker, "mevcut Meclis'in seçeceği bir Cumhurbaşkanı'nın meşruiyetinin olmayacağı iddia ediliyorsa, bir erken seçimle oluşacak yeni Meclis'in seçeceği Cumhurbaşkanı'nın da meşruiyeti sorunlu olacak.
"Çünkü seçim sisteminin barajları nedeniyle birçok oy temsil edilemiyor. Sistemin temsil kapasitesi bakımından eksiklikleri var. Dolayısıyla, bu bakış açısıyla ne bu Meclis, ne bundan öncekinin seçtiği Cumhurbaşkanı, ne yeni Meclis ne de onun seçeceği Cumhurbaşkanı meşru."
Ara rejim sözünün kendisi bile tehlikeli
Milliyet gazetesinin haberine göre, Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "Makul olan erken seçimi yaparak, oluşacak yeni Meclis'te cumhurbaşkanı seçimini yapmaktır. Bir ara rejim gölgesi veya korkusuyla bir seçimin yapılmasını önlemek için, seçim erkene alınmalıdır. Cumhurbaşkanı ile aynı düşünceleri paylaşıyoruz" dedi.
Köker'se "Parlamento dışı başka güçler varsa, onlara mı göz kırpılıyor acaba?" diye soruyor. "Büyük bir gerilim olduğundan, 'ara rejim tehlikesinden' söz ediliyor. Bu, her türlü hukuki mekanizmayı askıya almaya hazır bir zeminden söz etmektir ki, bu sözün kendisi tehlikeli."
"AKP'nin üstünlüğü sürerse, her Cumhurbaşkanı kabul mu edilecek?"
Köker, tartışmaların ilkelerle ilgili değil, iktidar oyunu etrafında şekillendiğini saptıyor ve açıklıyor.
"Diyelim bir erken seçim yapıldı. Eğer bu seçimde AKP'nin üstünlüğü sürerse, bu yeni meclisin çıkaracağı her türlü cumhurbaşkanını kabul mu edecekler? Şu anki savlar, erken seçimden kazançlı çıkılacağı varsayımı üzerine kurulu. Ama belki de AKP daha çok milletvekiliyle parlamentoya girer. O zaman ne yapacaklar?"
Meclis-Cumhurbaşkanı sorunu
Köker, "sine-i millet" savlarından birinin de mevcut parlamentonun yeni cumhurbaşkanını seçmesi halinde, kasımdaki genel seçimlerin sonucunda oluşacak parlamentoyla Cumhurbaşkanı'nın ilişkilerinin zorlanması olduğuna işaret ediyor.
"Ama bu da bir sonraki seçimde telafi edilecek bir şey. 5 yıl sonraki seçimde, yeni bir parlamento oluşacak."
Türkiye'de yasada yazmasına karşın hiç beş yılda bir seçim olmadığına da dikkat çeken Köker, "Türkiye'de siyasi hayatın eğilimi gerçekleşecek olsaydı, 2006 Kasım'ında bir erken seçim olmalıydı" diyor ve ekliyor: "Eğer erken seçim isteyenler bu savdan hareket ediyorlarsa, 'teamülümüz böyle' diyorlarsa, bunun anlamlı olması için önce 'barajları kaldıralım, seçim sistemini demokratikleştirelim' demeleri gerekiyor."
Köker bu tartışmada cumhurbaşkanlığının belirleyiciliğine de anlam veremediğini söylüyor. "Niye bu kadar sorun olduğunu çözebilmiş değilim. Cumhuriyetin sembolleri açısından bir kaygı mı ifade ediyorlar?" diye sorduktan sonra da anımsatıyor: "Ama Özal da Cumhurbaşkanı seçildiğinde 'takunyalı'ydı."
Erken seçim, "sine-i millet" tartışması süreci
Cumhurbaşkanı Sezer'in Bahçeli'yle görüşmesi, 13 Aralık'ta gazetelere yansımıştı. Haberlere göre, Sezer, Türkiye'nin Nisan 2007'de bir erken seçime ihtiyaç duyduğunu, yeni cumhurbaşkanının yeni parlamento tarafından seçilmesi gerektiğini, seçim barajının da yüzde 7 veya 8'e düşürülmesinin yararlı olacağını söylemişti.
Başbakan Erdoğan'sa, AKP İl Sosyal İşler Teşkilatı toplantısındaki konuşmasında, "Bu parlamento, cumhurbaşkanlığı seçimini ve genel seçimi zamanında yapacaktır. Dışarıda, bana, 'Erken seçim talebinde bulunanlar var' denildi. Aç tavuk kendini buğday ambarında sanırmış. 1 yılda seçim, 3 yılda seçim, buna alışmışlar. Hayatında, affedersin, iki koyun gütmemiş olanlar, artık diyorlar ki, erken seçim. Hani siz yasalara, Anayasa'ya sadıktınız? Ne oldu, şimdi niye sadakatinizi ayaklar altına alıyorsunuz" diye konuştu.
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Deniz Baykal'sa şunları söyledi: "Herkes tedirginlik içinde. Herkes Başbakan Erdoğan'ın bugünkü Meclis çoğunluğunu esas alarak uzlaşmaya gitmeden, cumhurbaşkanı olacağı kaygısını taşıyor. Bunun kaynağı ne? Başbakan'ın Anayasa ile ciddi sorunu var, bunu herkes biliyor. Cumhurbaşkanlığı bunun eline verilirse gerilim artar düşüncesi var. Başbakan tüm devlet kurumlarıyla, hatta vatandaşlarla kavgalıdır. Şimdi herkes çare arıyor. Bizim önerimiz de erken seçimdir. Bunu yaparsak cumhurbaşkanlığı seçimi diye bir sorun kalmaz, telaşa, kaygıya gerek kalmaz."
Anavatan Partisi Genel Başkanı Erkan Mumcu da " "CHP, bizimle beraber cumhurbaşkanını halkın seçmesi yönünde Anayasa değişikliği teklifi versin. Eğer AKP Anayasa değişikliğine gitmiyorsa, sine-i millete gidelim" dedi. (TK)