6 Ocak 2021'de ABD Kongre binasına düzenlenen baskının ikinci yılında, Donald Trump destekçileri bina önünde protesto gerçekleştirdi. (Foto: Celal Güneş / AA)
Amerika Birleşik Devletleri'nde (ABD) Cumhuriyetçi Partili eski başkan Donald Trump'ın destekçilerinin 6 Ocak 2021 tarihinde Kongre binasını basmasının üzerinden iki yıldan uzun bir zaman geçti.
ABD siyasetindeki kutuplaşmanın hangi boyutlara varabileceğini gösteren bu baskının yaşandığı günden bu yana geçen süre içinde ise ABD siyasetinde - deyim yerindeyse - sular bir türlü durulmadı.
Son olarak, Kasım 2022'deki ara seçimlerin sonucunda Cumhuriyetçi Parti Temsilciler Meclisi'nde 222 sandalye ile çoğunluğu elde etmiş olsa da Temsilciler Meclisi başkanı 15. oylamada ancak seçilebildi. Bu da yalnızca iki parti ve seçmenleri arasında değil, aynı parti içindeki kutuplaşmanın da hangi boyutlara varabileceğini bir kez daha göstermiş oldu.
Peki, Kongre ara seçimleri öncesinde ve sonrasında yaşananlar ABD toplumu ve siyasetindeki kutuplaşma hakkında bize ne söylüyor? Bu durumu, küresel bir olgu olarak kutuplaşma bağlamında nasıl değerlendirmek gerekiyor? Bu kutuplaşmayı aşmanın yolu nereden geçiyor?
ABD toplumu ve siyasetindeki kutuplaşmayı değerlendiren siyaset bilimci Prof. Dr. Simten Coşar, Demokratların temel ayrışmalar konusunda daha "kamucu" bir yaklaşım sergilerken Cumhuriyetçilerin "radikalleşen bir çizgide yer aldığına" dikkat çekiyor.
Meksika sınır siyasetine de değinen Simten Coşar, "Retorikte Cumhuriyetçilerle Demokratlar arasında bir ayrışma varmış gibi görünse de, özellikle Cumhuriyetçiler bunu propaganda malzemesi yapıyor olsalar da fiilî olarak kayda değer bir ayrışmanın olmadığını söylemek - maalesef - mümkün" diyor.
Prof. Dr. Coşar'a göre, toplumsal cinsiyet ayrımcılığı, kadın ve LGBTİ+ hakları, Siyah karşıtı ırkçılık, beyaz üstüncülüğü ve polis şiddeti toplumsal alanda öne çıkan çatışmalar olarak karşımızda duruyor:
"Proud Boys'un, Oath Keepers'ın sokaklarda, Trump'ın, McCarthy'e zor zaman yaşatan Matt Gaetz ve Lauren Boebert'ın Kongrede yansıttıkları anlam dünyasında ABD'nin ihtişamı, beyaz, erkek, heteroseksüel ve saldırgan bir toplumla ve bunu sağlayan, devam ettiren kurallarla mümkün."
Devamını Simten Coşar'ın kendisinden dinleyelim...
"Cumhuriyetçiler faşizanlaşan bir çizgide yer alıyor"
ABD'de Kasım 2022'de yapılan Kongre ara seçimlerine giden süreç ve bu süreçte Cumhuriyetçi ve Demokrat Partili siyasetçilerin yürüttükleri kampanyalar, başvurdukları söylemler ve bulundukları vaatler bize ABD siyasetindeki kutuplaşma hakkında ne söylüyor? Bu süreçte iki parti arasındaki kutuplaşma özellikle hangi konular üzerinden şekillendi?
Joe Biden'ın başkan seçilmesinden itibaren ABD'de, Demokratlarla Cumhuriyetçiler arasındaki temel ayrışmalar, kürtaj meselesinde somutlanan toplumsal cinsiyet eşitliği, kamu bütçesine ayrılan pay ve dolayısıyla ABD Ulusal Vergi Dairesi (IRS), servet ve gelir vergisi oranları ve 6 Ocak 2021 Kongre baskınının yargı süreci üzerinden gerçekleşiyor.
Demokratlar, bu meselelerde daha kamucu; kadınların ve LGBTİ+'ların haklarının geliştirilmesi ve korunması ile - aralarında yüzde yüz fikir birliği olmasa da - Cumhuriyetçilerle karşılaştırıldığında vergilerde gelire/ servete göre artış tarafında yer alıyorlar.
Cumhuriyetçiler, gittikçe radikalleşen, radikal sağın parti içindeki rolünün artmasıyla gittikçe daha faşizanlaşan bir çizgide yer alıyorlar.
Biden da dâhil olmak üzere Demokrat Partiyi tamamen sosyalizme teslim olmuş addediyorlar, bu şekilde tanımlıyorlar.
Irkçılar, beyaz üstünlüğünün doğallığını yüksek sesle savunuyorlar ve köktenci dinci duruş karşısında tepkisizler.
"2 parti arasında kayda değer bir ayrışma yok"
Öte yandan, Demokratların göçmen politikalarıyla ilgili seçim öncesinde ve sonrasındaki hak temelli retoriğini Cumhuriyetçiler, ABD'yi eski ihtişamına kavuşturmanın önünde bir engel olarak görürken, Biden yönetimi de göçmen politikasında ve özellikle Meksika sınırındaki karakollarda Obama'yla başlayan, Trump'la şiddetlenen ayrımcı uygulamalardan ayrılmadığı gibi, göçmen karşıtı duruşa karşı etkin önlemler almadı.
Bu açıdan retorikte Cumhuriyetçilerle Demokratlar arasında bir ayrışma varmış gibi görünse de, özellikle Cumhuriyetçiler bunu propaganda malzemesi yapıyor olsalar da fiilî olarak kayda değer bir ayrışmanın olmadığını söylemek - maalesef - mümkün.
"Cumhuriyetçiler arasında radikal sağ belirleyici oldu"
Ara seçimlerde Cumhuriyetçiler Temsilciler Meclisi'nde 222 sandalye ile çoğunluğu elde etse de ABD tarihinde bir ilk yaşandı ve Temsilciler Meclisi başkanı 15. oylamada ancak seçilebildi. Genel olarak seçim sonuçları ile de birlikte düşünürsek, bu durumu sizce ABD'nin kutuplaşmış siyasi iklimi bağlamında nasıl okumak gerekiyor?
Aslında bu bir ilk değil. Benzer bir tıkanma 1859'da yaşandı, İç Savaş öncesinde. O zamandan bu yana bir ilk.
Bu gelişmenin kutuplaşma açısından önemi Cumhuriyetçi kanadın kendi içindeki ayrışmasına referansla ve özellikle radikal kanadın parti içinde ve bugün Temsilciler Meclisinde çoğunlukta olmasıyla bağlantılı.
Kevin McCarthy'nin başkanlık için çabalaması, verdiği tavizler göz önüne alındığında Cumhuriyetçiler arasında radikal sağın belirleyici olduğunu ve bunun Cumhuriyetçilerin büyük bir kısmını pek rahatsız etmediğini gösteriyor.
Democracy Now'da, HuffPost'un editörü Andy Campbell'ın, 6 Ocakçıların iki yıl önce de aynı tarihte Kongreyi kilitlediği tespitine katılmamak zor:
"Güç gösterisi yapıyorlar. GOP'un (Cumhuriyetçi Parti) çok aşığı sağ, fena ırkçı, çok ses çıkaran ve popüler troll kanadı, Trump başkanlığı boyunca GOP'la yanyana işleyen paralel iktidar yapısını inşa edegeldi.
"Ve şimdi Cumhuriyetçiler, Temsilciler Meclisindeki dört oyluk çoğunluğuyla Meclis Başkanını rehin alarak bu iktidarı kullanabilirler."
Kongreyi askıya almak, liberal demokrasiyi lağvetmek, faşizan bir yönetimi başlatmak, bu Cumhuriyetçilerin asıl hedefi - kulağa tuhaf gelse de böyle.
Kürtaj hakkı, kadın ve LGBTİ+ hakları, ırkçılık...
ABD siyasetindeki kutuplaşma halkı nasıl etkiliyor? Ya da bu soruyu belki şöyle sormak gerekiyor: ABD'de siyasi ve toplumsal kutuplaşma arasında nasıl bir ilişki var? Bu ikisi arasında bir neden-sonuç ilişkisinden ya da korelasyondan söz edebilir miyiz?
Neden - sonuç ilişkisi bağlantıların karmaşıklığını örtebilir fikriyle toplumsal alanda öne çıkan çatışmaların siyasal alanda nasıl görünüyor olabileceğine değinebilirim. Özetle ve doğal olarak eksiklerle...
Kitle medyasında en fazla ses getirenler arasında tabii ki toplumsal cinsiyet ayrımcılığı, kadınların ve LGBTİ+ hakları var.
Biden yönetiminde bu açıdan en hararetli mesele toplumsal alanda kürtaj karşıtlığının eyalet yönetimlerinde yankı bulması oldu. Cumhuriyetçilerin ellerindeki eyaletlerde kongreler bu yönde yasalar geçirdi ve hemen uygulamaya koydu. Bu düzenlemeleri Yüksek Mahkemeye taşıyanlar, Cumhuriyetçi/ muhafazakâr yargıçların çoğunlukta olmasıyla yüzleştiler.
Diğer kutuplaştırıcı mesele Siyah karşıtı ırkçılık, beyaz üstüncülüğü. Cumhuriyetçi Parti içinde yükselişe geçen ve Trump yanlısı radikal sağ üyeler açısından bu, eşyanın doğası gereği bir durum.
Özellikle Siyah seçmenlerin seçme haklarını hedefliyorlar - henüz görünürde olan uygulamaları bu.
"Siyahlara yönelik polis şiddeti azalmadan sürüyor"
Diğer bir uygulama, polis şiddetinin Siyahlara karşı azalmadan devam etmesi. 2020'de ABD Başkan Yardımcısı Kamala Harris'in polis teşkilatında bu yönde iyileştirmelere gidileceği yönünde söz vermiş olmasına rağmen somut adımların atıldığı söylenemez.
Tabii bunda Kongre'deki Cumhuriyetçilerin önerilen düzenlemeleri bloke etmesinin rolü büyük. George Floyd Polis Reform Yasa Taslağı bu nedenle Senatodan geçmedi. Bugün, beyaz polislerin Siyahlara yönelik fiziksel şiddeti ve Siyahları öldürmeyi hâlâ görevlerinin doğal bileşeni olarak gördüklerini maalesef söyleyebiliyoruz.
Öte yandan, toplumsal alanda beyaz üstünlükçüler Siyahlara, göçmenlere saldırmayı yaşamsal hakları olarak görüyorlar. Proud Boys'un, Oath Keepers'ın sokaklarda, Trump'ın, McCarthy'e zor zaman yaşatan Matt Gaetz (Florida) ve Lauren Boebert'ın (Colorado) Kongrede yansıttıkları anlam dünyasında ABD'nin ihtişamı beyaz, erkek, heteroseksüel ve saldırgan bir toplumla ve bunu sağlayan, devam ettiren kurallarla mümkün.
Kutuplaşmayı aşmanın yolu nereden geçiyor?
ABD siyaseti ve toplumundaki kutuplaşmayı küresel bir olgu olarak kutuplaşma bağlamında nasıl değerlendirirsiniz? Sizce bu kutuplaşmayı aşmanın yolu nereden geçiyor?
İçerisinden geçtiğimiz tarihsel evre maalesef ayrımcılığın, eşitsizliğin artmasıyla, farklılıkların reddi, kimliklerin özselleştirildiği ulus-devlet politikaları ve yerelliklerle, finans kapital dur durak bilmezken insan hareketliliğinin gittikçe daha da kısıtlanmasıyla, engellenmesiyle niteleniyor.
Böyle bir evrede, zenginlerle yoksullar, azınlıktaki etnik gruplarla baskın gruplar, kadın düşmanları, homofobikler, transfobiklerle feministler, LGBTİ+ hakları savunucuları, dincilerle laikler arasındaki çatışmayı kutuplaşmaya çeken dinamikler belirleyici oluyor.
Öte yandan, böyle dönemlerde eşitlik ve özgürlük için dayanışma en beklenmedik yerlerde, anlarda ve aktörlerce kurulabilir.
ABD'de Black Lives Matter (Siyah Hayatlar Önemlidir) hareketinde, Cumhuriyetçi valilerin Florida'dan, Teksas'tan acımasızca, dalga geçerek Demokratların çoğunlukta oldukları eyaletlere gönderdikleri göçmenlere ev sahipliğinde beis görülmeyen New York eyaletinde, Massachusetts'te halihazırda kurulmuş olan göçmenlerle dayanışma ağları bu açıdan örnek.
Türkiye'de, Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) yönetiminin, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın gittikçe artan baskı politikalarına karşı feminist dayanışmanın devam ettirilmesi, Emek ve Özgürlük İttifakının kurulması, Halkların Demokratik Partisi'nin (HDP) tüm kısıtlamalara rağmen demokratik siyasetten, alternatif politika üretmekten vazgeçmemesi diğer örnek.
ABD'de, Kanada'da, Afrika'da, Latin Amerika'da yerli halkların küresel iklim krizi, ulusal hükümetlerin savaş politikaları karşısında yeryüzünde daha fazla yıkıma neden olmadan yaşamanın yüzyılların tecrübesinden süzülen yollarını göstermek, yaygınlaştırmak için kurdukları dayanışma, bu dayanışmayı sermayenin ve yönetimlerin baskısına rağmen devam ettirmeleri önemli.
Bu örnekler, kutuplaşmanın, bütünleşerek, 'bir' olarak, 'tekleşerek', birbirine benzeyerek, her konuda aynı düşünerek ve yaparak, aynılaşarak, bir devleti eski büyüklüğüne kavuşturarak, herkesi 'kucaklayarak', 'sine-i millete' dönerek değil, birlikte, birbirini tanıyarak ve birlikte yaşayabilmenin kapsayıcı yollarını aramak için dayanışarak aşılabileceğini anlatıyor.
Diğer bir ifadeyle, çok basit bir şeyi, birbirimizi tanımayı becerdiğimizde ve birbirimizle, dünyayla, yeryüzüyle tanıma/ saygı esası üzerinden ilişkilendiğimizde kutuplaşmaya da şiddete de çok az alan bırakmış oluruz - umuyorum, öyle olur.
Simten Coşar hakkındaSiyaset bilimci. Hacettepe Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo, TV ve Sinema Bölümü'nden emekli profesör. Siyasi düşünce, Türkiye'de siyasi düşünce, Türkiye'de siyasi partiler ve siyasi düşüncede kadınlar üzerine çalışmaları var. Birçok uluslararası dergide makaleleri yayımlandı. Lisans derecesi Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümünden. Yüksek lisans ve doktorası Bilkent Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi'nden. Dikiş Makinası adlı kolektif feminist öykü grubunda yer alıyor; Kadın Koalisyonu üyesi. |
(SD)