IPS İletişim Vakfı’nın bu yıl yedincisini düzenlediği OHO programı kapsamında “Gazeteciliğe Başlarken” başlıklı oturum gerçekleşti. Oturumda OHO 2010 mezunu Radikal muhabiri Elif İnce, Milliyet muhabiri Burcu Karakaş ve bianet genel yayın yönetmeni Haluk Kalafat konuştu.
İnce ve Karakaş, işe girme süreciyle ilgili deneyimlerini katılımcılarla paylaştılar. Radikal ve Milliyet gazetelerine nasıl girdiklerine dair öğrencilerle konuşan genç muhabirler, staj yapmanın gazetenin kapısından içeri girmenin en kolay yolu olduğunu, ancak staj yapan çok fazla insan olduğu için önemli olanın sivrilmek gerektiğini belirttiler. İnce ve Karakaş, stajyerlerin her zaman çok parlak olamadığını ve kendini gösterip işe giremediğini söyledi.
“Kırk yılda bir ‘Şöyle bir şey var bakar mısın,’ diyecekler, sorumluluk ve insiyatif almayı öğrenmek gerekiyor. Yaptığınız haberlerin yüzde 99’unu kendi kendinize düşünüp kurgulayacaksınız.”
Stajyerlerin hevesli ancak yere basan bir tavır sergilemesi gerektiğini söyleyen genç muhabirler, staj yapılacak gazetenin ya da kuruluşu yakından takip etmenin önemine değindiler. Hangi muhabirin hangi alanı çalıştığını, gazetenin genel çizgisini önceden çalışıp gelmenin gerekli olduğunu belirten İnce ve Karakaş, sorumlu ve güvenilir bir muhabir olduğunu kanıtlamak gerektiğini söyledi. İki muhabir de staj sonrasında da kurumda tanışılan insanlarla iletişimi koparmamanın, eğer iş aranıyorsa ise her türlü iletişim aracı kullanılarak takibi sürdürmenin gerekliliğinin altını çizdiler.
Katılımcılara kendi bloglarını açmaları, bu bloga çok uzun olmayan bir CV koymaları da önerildi. Çalışılmayan dönemlerde bile kafalarında haber kurgumaları söylenen katılımcılara, “her sabah sanki bir medya kuruluşunda çalışıyormuşçasına gazete okuyun, durmadan kafanızda haber düşünün,” önerisi geldi.
“Tıkandınız işe giremediniz mesela, depresif aylar yaşıyorsunuz diyelim, yine de haber yapmaya devam et artık herkes vatandaş gazeteci. Haberleri yapın, kendi kendinize yayımlayın.”
“Anaakımı öcü olarak görmemek gerekiyor”
İki genç muhabir de katılımcılara belli bir uzmanlık alanı geliştirmelerini önerdi. Radikal muhabiri Elif İnce kendi deneyiminden bahsederken kent haberi alanında önemli bir eksiklik hissettiğini o nedenle bu alana yöneldiğini söyledi. Konu üzerine yoğunlaştıktan sonra da çok rahatladığını ve kendini bulduğunu belirtti. Belli bir uzmanlık geliştirdikten sonra da haberin zaten muhabire bir şekilde ulaştığını söylediler.
“Her türlü haberi yazabilecek muhabir olun, ama belli bir uzmanlığınız da olsun. ‘En çok ilgimi ne çeker, neyden sıkılmam, neyi detaylı inceleyebilirim?’ diye kendinize sorun. Siz kendi alanınızı bulup keşfettikten sonra haberler size zaten akmaya başlıyor, o alanla ilgili bilgiler size geliyor, telefonlar alıyorsunuz. İnsanlar bir haber gördüğünde akıllarına siz geliyor olun.”
Ana akım içinde bir hacker gibi varolmanın mümkün olduğunu söyleyen Elif İnce, “Gazetenin kırmızı çizgilerini içeriden nasıl genişletebileceğinizi düşünün. Anaakımı bir öcü olarak görmemek gerekiyor'' dedi.
İnternetin ve sosyal medyanın gazeteciliği nasıl etkilediği de konuşulan konular arasındaydı. Burcu Karakaş, ilk elden haber almak açısından bu mecrayı çok önemli bulduğunu ama haberi takip etmenin bir haberci için daha hayati olduğunu dile getirdi.
“Twitter’da biri coplandı diye görüyorsun ama oraya gidip ‘kim coplandı, niye coplandı, coplanan kişi hastaneye gitti mi, rapor aldı mı, raporda ne yazıyor, soruşturma başlatıldı mı, polis tam olarak ne yaptı’ gibi sorulara yanıt aramak gerekiyor, habercinin işi bu.”
Yazılı basın ölüyor mu?
Yazılı medyanın geleceği de tartışılan konular arasındaydı. bianet genel yayın yönetmeni Haluk Kalafat, kendisinin işe girdiği dönemdeki farklılıklardan bahsetti.
“Ben başladığımda internet yoktu. Google gibi insanlar vardı, tarihleri olayları onlara sorardık. Yaptığımız haberleri yazarken çok daha fazla emek harcıyorduk, örneğin 35 kişi bir tane haftalık ek için çalışıyorduk ama şimdi bu mümkün değil. Ben haftada bir haber yapıyordum.”
Eskiden işe girmenin daha kolay olduğunu söyleyen Kalafat, her geçen yıl işe girmenin daha da zorlaştığını çünkü rekabetin arttığını dile getirdi. Her iş görüşmesinin biricik olduğunu, ancak işe alınmamanın başarısızlık ve yetersizlik olarak görülmemesi gerektiğini ekledi.
Katılımcılara “Anaakımda kim çalışmak istiyor” diye sorulduğunda ise çok az el kalktı.
Kalafat buna yönelik “anaakıma girmezseniz kimse orada bulunmak istemezse orası nasıl dönüşecek, oradaki haberleri kim yazacak,” diye sordu ve anaakımı dönüştürme olasılıklarından bahsetti.
“Anaakıma girseniz bile artık nefes almanız için alternatif yollar var. Biz eskiden alternatif bir iş yapmak için dergi çıkartmak zorundaydık, bu çok daha pahalı bir işti. Şimdi internet siteleri var, bloglar var. Basılı medya da yavaş yavaş bitmek üzere. İş ararken dijital ortamda nasıl varolacağınızı düşünmeniz gerekiyor.”
Oturumun bu noktasinda geleneksel medyanın artık bilgi akış hızına yetişememesi ve medyanın dijitale doğru dönüşü konuşuldu. İnternet haberciliği ve yazılı basının birbirini nasıl beslediği ve birbirini nasıl dönüştürebileceği tartışıldı.
Kalafat, işveren pozisyonunda olduğunda nasıl işe alım kriterleri belirlediğini ve CV’lere nasıl yaklaştığını da detaylıca anlattı.
“Eleman ararken kendine bir insan tarif ediyorsun ve onu bulmaya çalışıyorsun. Çok nitelikli insanlar başvursa bile ‘o anda bana ne lazım’ diye düşünüyorum ve ‘ben bu insanı nerede kullanacağım, istediğim işi yapabilir mi’ meselesine bakıyorum.”
IPS İletişim Vakfı Başkanı Nadire Mater de bianet’te çalışma isteği bulunan kişilere genelde
“Şimdi bizim haber toplantımıza girsen ne önereceksin?” diye sorduğunu ancak çoğunlukla bir cevap alamadığını, oysa cevabı hazır olması gereken en önemli sorunun bu olduğunu ekledi. (EK/HK)