Şili 16 Kasım Pazar günü Cumhurbaşkanlığı, Temsilciler Melisinin tamamı ve Senatonun 50 üyesinden 25'inin yenilenmesi için sandık başındaydı. İlk kez uygulanan seçime katılma zorunluluğu dolayısıyla da yaklaşık 15,7 milyon Şilili'nin yüzde 85,4'ü oylarını kullandı.
2025 Şili genel seçimleri 2021'de 2019 isyanıyla açılan “ilerici moment”in artık savunmaya geçtiğinin tescil edildiği ve Boric döneminin sona erdiği bir dönemeç olarak gerçekleşti.
16 Kasım’daki Cumhurbaşkanlığı seçimleri, ikinci turun Komünist Parti'den Jeannette Jara ve aşırı sağcı José Antonio Kast arasında geçeceğini belirlese de bu asimetrik bir kutuplaşma: İkinci tura taşınan sağ–sol dengesi Boric koalisyonunun geleceği açısından çok daha derin bir güç kaymasını işaret ediyor.
Yüksek katılım, sağın ezici çoğunluğu
2025 genel seçimleri için ilk kez uygulanan zorunlu katılım kuralı daha çok sağın yararlandığı bir yeni oy akışına sahne oldu. Yüzde 85'e varan oran 2010’lar boyunca düşme eğilimi gösteren katılım trendinde ciddi bir sıçrama yarattığı gibi sonuçların meşruiyetini de güçlendirdi.
İlk tur sonuçları: Sağın yükselişi
Cumhurbaşkanlığı ilk turunda tablo kısaca şöyle oluştu:
Jeannette Jara (Unidad por Chile – iktidar bloku, Komünist Parti): yaklaşık yüzde 26,5–27,
José Antonio Kast (aşırı sağ, Cumhuriyetçi Parti etrafındaki blok): yaklaşık yüzde 24,
Franco Parisi (halkçı/sağ popülist Halk Partisi): yaklaşık yüzde 20,
Diğer sağcı/liberal-muhafazakâr adaylar (Johannes Kaiser, Evelyn Matthei vb.) geri kalan yüzde 30 dolayındaki oyun büyük bölümü.
Ana akım medyanın birleştiği genel yorum, siyasal yelpazenin yüzde 70 oranında sağa yıkıldığı yolunda. Boric Blokundan Komünist Partili Jara birinci olsa da, ilk tur aritmetiği sağın çok geniş bir "havuz" oluşturduğunu gösteriyor.
Birleşik tabloda sol, merkez sol bloku (Jara ve ona yakın küçük adaylar) yaklaşık yüzde 30'da kalırken sağ, aşırı sağ, popülist sağ bloku (Kast, Parisi, Kaiser, Matthei vb.) yaklaşık yüzde 70'e ulaşıyor.
Parlamentoda parçalı sağ çoğunluk
Yalnızca Cumhurbaşkanının değil, Temsilciler Meclisinin tamamı ve Senatonun yarısının da yenilendiği genel seçimlerde ilk yorumlara göre, sağın Mecliste belirgin bir aritmetik üstünlük kurmasına karşın hiçbir sağ bileşen bu blok içinde tek başına etkin bir çoğunluk oluşturamıyor.
Bu kompozisyon, Kast kazansa bile Arjantin'deki Milei misali “acımasız neoliberal şok” programını engelsizce hayata geçiremeyeceği, ittifak ve pazarlıklara mahkûm olacağı anlamına geliyor. Piyasaların bu sonuçlara peso ve borsada hafif toparlanmayla verdiği tepki, siyasi durumun sermaye tarafından “öngörülene yakın, şok etkisi yaratmayan bir sağa çark" olarak okunduğunu gösteriyor.
İktidardan inen Unidad por Chile'nin geleceği
Boric’in 2021 zaferi, 2019 isyanının enerjisini parlamenter düzleme taşıyan bir dalganın siyasal ifadesiydi.

ŞİLİ BAŞKANLIK SEÇİMLERİ
Solun zaferi: Gabriel Boric Şili'nin Başkanı
Fakat bu dalga, anayasayı değiştirme sürecindeki peş peşe yenilgilerle kademeli biçimde söndü: 2020 halk oylamasıyla “yeni anayasa” için ezici bir “evet” çıkmasına karşın, 2022’de hazırlanan ilk taslak referandumda reddedildi.

Şili'de anayasa çığlığı kazandı: Zafer direnenlerin

4 EYLÜL REFERANDUMU
Şilililer "en ilerici Anayasa"yı reddetti

Şili’de yeni Anayasa’ya ikinci “hayır”
2023’te yeni Anayasa Konseyi seçimlerinde aşırı sağcı Cumhuriyetçi Parti’nin birinci olması ve sağın 3/5 çoğunluğu alması, Boric açısından bir “siyasal deprem” oldu. 2023 sonunda ikinci metnin de reddedilmesiyle, süreç fiilen sağın elinde “eski anayasanın restorasyonu”na dönüştü.
2024 bölgesel seçimlerinden merkez sağın güçlenerek çıkması ama Boric koalisyonunun da kendini “ezdirmemesi" bugünkü kadar kutuplaşmış bir tabloyu ima etmiyordu ama 2025’e gelinirken emek cephesinde uğranılan hak kayıpları, orta sınıflar arasındaki güvenlik kaygıları ve göç tartışmaları solun hegemonik kapasitesini toparlamasına imkan vermedi.
Jara'nın kampanyası
Unidad por Chile, bu koşullarda yapılan haziran 2025 önseçiminde eski çalışma bakanı, Komünist Partili Jeannette Jara’yı Cumhurbaşkanı adayı olarak seçti.
Jara, çalışma bakanlığı döneminde haftalık çalışma süresini 40 saate indiren reformun mimarı olarak popülerlik kazanmıştı. Kampanyasında “emekli maaşlarını artırma, elektrik faturalarını düşürme, on binlerce sosyal konut inşa etme” vaatleriyle pragmatik, “teknik” bir sol program sundu. Merkez sol Hıristiyan Demokratlar (DC) ve bazı küçük sol partiler de Jara çevresinde toparlandı.
Sonuçta Boric koalisyonu tamamen dağılmış olmasa da Unida por Chile, toplumsal olarak “yeni bir başlangıç” değil, parlamentoda azınlıkta, cumhurbaşkanlığında da sağın büyük üstünlüğü karşısında kazanma olasılığı görünmeyen, seçmenlerinin umuttan çok savunma refleksiyle oy verdiği bir tabloda yer alıyor.
Güvenlik, göç ve “yorgun sol”
İlk turdan çıkan tabloyu basitçe “sağın zaferi” diye okumak yanlış. Bu Kast’ın radikal otoriter programına toplumsal onay kazandığı anlamına gelirdi. Oysa bu Şili koşullarında çok abartılı bir yorum sayılır. Genel olarak hem akademik çevrelerde, hem gazetelerin köşe yazılarında sonucun daha çok Boric hükümetine ve genel olarak siyaset kurumuna beslenen hoşnutsuzluğun dışavurumu olduğu konusunda birleşiliyor.
Ancak Latin Amerika ölçeğinde güç kazanan bazı tutumlar Şili'de kendisine karşılık buldu:
Güvenlik zaafları ve artan suç oranlarına karşı Kast'ın “El Salvador modeli”, yani yeni yüksek güvenlikli hapishaneler, sert cezalar ve kitlesel sınır dışı etme vaatleriyle yürüttüğü kampanyası, Latin Amerika standartlarında nispeten “güvenli” sayılan Şili’de bile kendisine taraftar buldu.
Göç konusu, özellikle Venezuela ve Haitili göçmen akını sağ popülist kampanyanın merkezindeydi; Kast’ın Trumpçı bir tonla dillendirdiği sınır duvarları ve hızlandırılmış sınır dışı vaatleri ilgi gördü.
Ekonomide büyümenin yavaşlaması, ücret artışlarının baskı altına alınması, emeklilik sisteminin delik deşik edilmesi koşullarında Boric’in vergi ve emeklilik reformları Kongreden geçemedi. Jara bu “sosyal yara”yı söyleminin merkezine almaya çalışsa da solun kredisi aşınmış durumda.
Buna karşılık, sağ blok da parçalı: Kast’ın Cumhuriyetçileri, ultra muhafazakâr, Pinochet mirasına açıkça sahip çıkan bir çizgi izliyor. Bunun Şili'de büyük bir müşterisi yok. Buna karşılık merkez sağ partiler ve iş çevreleri, radikal kurumsal çatışmalardan çok “öngörülebilir, piyasacı ama istikrarlı” bir yönetim istiyor. Parisi’nin Halk Partisiyse sisteme güven duymayan “seçkinlerden hoşlanmayan" bir tabanı temsil ediyor, sağcı bir retoriğe sahip görünse de ikinci turda nereye yöneleceği henüz net değil.
Sonuçta seçmen tabanının sağa yıkılmış olması Kast’a verilmiş bir açık çekten çok öfke ve güvensizliğin birden çok kanala dağılarak akması olarak görülüyor.
Boric sonrası dönemde sol
Unidad por Chile, ikinci turda çok geniş bir “anti-Kast cephesi” kurmaya çalışacak. Merkez sağın bazı kesimleri, feminist hareketler, Mapuche ve işçi örgütleri, liberal orta sınıfları ortaklaştırmayı hedefleyecek. Ancak bu, savunma refleksiyle kurulacak bir cephe olacak.
Eğer Kast kazanırsa, parlamentodaki parçalılık sınırsız yetki kullanımının önünü alabilir. Ancak, göç, güvenlik ve sosyal haklar alanında bir otoriter-neoliberal sıkılaşma döneminin açılması olasılığı güçlü.
Solun yanıt vermesi gereken soru bu dönemi yalnızca “hasar kontrolü” ile mi geçireceği, yoksa 2019’dan beri birikmiş talepleri yeni bir stratejik hatta mı tercüme edeceği olacak.
Düşük ihtimalle de olsa Jara'nın kazanması, başlıbaşına bir zafer olamayabilir. Parlamentodaki denge ve sağın toplumsal hegemonyası, bu bloku "merkezciliğe zorlanan bir sol yönetim”e sürükleyebilir.
Sonuç: Şili’de Boric momenti kapanıyor, yerini daha sert ama daha parçalı bir sağ yükseliş ile, savunma konumundaki bir solun mücadelesine bırakıyor.
(AEK)

