Dolar / TL kuru son günlerde tekrar yükselişe geçti. 2018'in son ayına 5,20 seviyelerinde giren kur Aralık ayını 5,30 seviyesine ulaşamadan kapatmıştı.
Yeni yılın henüz üçüncü gününde ise Asya piyasalarındaki satış baskısı ve düşük işlem hacmi nedeniyle kur gece saatlerinde serbest piyasada 5,70 seviyelerine kadar çıkmasının ardından sabah saatlerinde 5,40, sonraki gün ise 5,30 seviyelerine kadar düştü.
Ocak ayının ikinci haftasıyla birlikte ise kur yeniden yükselişe geçerek önce 5,40 daha sonra 5,50 seviyelerine kadar tekrar yükseldi. Haberi yayına hazırladığımız şu saatlerde ise 5,52 seviyelerinde seyrediyor.
Kurdaki bu artışın nedenini ise uzmanlar Amerika Birleşik Devletleri ile olan gerilim ve bankacılık sektöründe yaşanan son gelişmelere bağlıyor. Biz de ekonomi alanında yaşanan bu son dalgalanma ve gelişmeleri Yeditepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Veysel Ulusoy'a sorduk.
Ulusoy'a göre kurdaki bu artışın temel sebebi Merkez Bankası'nın Nisan ayında yapılacak genel kurulunun öne çekilip 18 Ocak'ta yapılacak olması ve kurulun toplanmasıyla Hazine'ye para aktarılacak olması.
Son dönemde dolar / TL kurundaki artışın sebebi olarak neyi görüyorsunuz?
"Amerika ile aramızdaki yaşanan gelişmelerin sonucunda yükselen kur, sadece manipülasyon ya da speküle edenlerin yararlandığı birkaç kuruşluk farktır. Onun öncesinde açıklanan Ziraat Bankası ve Merkez Bankası kararlarına bakmalıyız. Berat Albayrak Merkez Bankası'nın 37 milyar TL'lik kaynağın Hazine'ye aktarılacağını söyledi. Bu olay dolayısıyla Hazine'nin bilançosunda oluklar yaratacaktır. Dolar / TL kuru bazında düşünürseniz bu olumsuz bir gelişmedir.
"Merkez Bankası'nın bozulan bilançosu veya beklenen, öngörülen bozulmaların yarattığı huzursuzluk var burada. Baktığınızda Türkiye'de Türk bankası denilen kavram Ziraat Bankası, Vakıf Bank ve Halk Bankası'ndan ibaret. Bu bankaların bilançolarındaki herhangi bir oynama dolar kurunda ani yükselişe neden olabilir. Son günlerde kurun yükselmenin temel nedenlerinden biri, hatta en büyüğü budur.
"Merkez Bankasının Hazine'ye para aktarımını erkene çekmesi bir öngörüdür. Çünkü yakında seçimler var, biliyorsunuz. Bunun için kaynak lazım.
"Merkez Bankası'nın temel amaçları sıkı para politikası ve sıkı maliye politikası çerçevesinde hem enflasyonu kontrol altına almak hem de cari açığı azaltmak. Ama yapılanla söylemlerin arasındaki fark, bize dolar kuru olarak geri dönüyor. Gerçekten sıkı para politikası var mı? Bana göre yok. Para arzındaki gelişmelere ya da aktarılacak 37 milyar liranın kaynak olarak harcanabileceği fikrine bakın. Sıkı maliye politikası kapsamında tasarruf yok devlette. Harcamalar alabildiğine devam etmekte ve dolar kuru yükselişte. Bu beklenen bir şey.
Son günlerde konuşulan Ziraat Bankası meselesi var. Futbol kulüplerinin borcunun kapatılıp yeniden yapılandırılacağı konuşulurken şimdi de kredi kartı borçlularının kart borcunun düşük faizle yeniden yapılandırılacağı açıklandı. Bu konuda sizin görüşleriniz neler?
"Futbol kulüpleri günümüzde anonim şirketler tarafından yönetilen bir mekanizmaya dönüştü. Şöyle düşünün; futbolcu ithal ediyorsunuz ama ihracatınız yok. Kazanç sadece TL bazında, seyirciler ve reklam gelirlerinden ibaret.
"Şu an yaşanan ekonomik kriz, döviz piyasasında oluştuğu için kulüpler döviz ödemelerini tutup TL'ye çevirmediler, çeviremezler de. Çünkü öbür kanat yabancı kaynaklı. Dolayısıyla bunu bir ihracat ya da ithalat gibi düşünürsek firmanın ya da takımların bilançolarında büyük açıklıklar oluştu.
"Bunu gidermek gerekirdi çünkü futbol inanılmaz toplumsal ve siyasi bir yapı. Tabii kısa dönemde de bunu oya dönüştürmek gerekiyor. Bunu bir firma kurtarımı ya da konkordatoya giden firmayı alıp iflastan çıkarma şeklinde değil de yaklaşan seçimleri düşünerek oraya bağlamak daha mantıklı olur.
"Ziraat Bankası'nın kuruluştaki temel amacı zirai faaliyetleri desteklemekti. Bunun amacından sapması bence iyiye işaret değil. Olumlu bir gelişme olarak görmüyorum ben bunu. Çünkü çiftçinin öbür tarafta ne eziyetler çektiğini, girdi maliyetlerinin ne kadar yükseldiğini, bunların dolara bağlı olduğunu, gübre fiyatlarının özellikle krizden sonra yüzde 75'e yakın arttığını biliyoruz. Çiftçi de bu durumda bankanın amacı dışında kullanılmasına mutlaka küsüyorlardır. Çünkü çiftçi bunu kendi bankası olarak algılıyor. Kendi dışında birine yardım yapılmasını 'Benim bankam nasıl olur böyle bir iş yapar?' diye düşünüyor.
Ziraat Bankası'na yüklenen bu durumunun ekonomiye etkisi ne olur?
"Yeni ekonomik programın açıklandığı ilk günden beri söylediğimiz bir şey vardı. Yaratılmak istenilenin şeyin bir kötü banka yani 'bad banking' dediğimiz kavram olduğunu söylüyorduk. 2008 Krizinden sonra Amerika'da bu yapıldı ama bunu açıkça söyleyip bankaların bilançosunu düzeltmek için devlet bankalarından faydalanmak bizde hem dolar kurunda oynaklıklara neden oldu hem de bilançolarını gerçekten kötüleştirdi.
"Ziraat Bankası'ndan yola çıkarak bunu şöyle düşünün. Mevduat faizleri şu an yüzde 30'lar, 35'ler bandında. Bankalar bunu en az yüzde 25'ten satın alıyorlar ama bunu yüzde 12, yüzde 13 düzeyinden insanlara veriyorsunuz ya da yeniden yapılandırma kapsamında maliyeti oraya yüklüyorsunuz. Yarı yarıya bir faiz kaybı söz konusu. Daha doğrusu burada zarar var ve bu da bilançoya direk olarak yansıyacaktır. Doların oynamasının sebepleri arasına bunu da katabiliriz.
2001 krizinden farklı olarak bu dönemde Türkiye'de bankacılık sektörünün sağlamlığı konuşulmakta. Bu tür borçları devlet bankalarının üstlenmesi bankacılık sektörünün yapısını etkiler mi?
"Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu'nun (BDDK) kurulmasıyla beraber bankalar artık garip oynaklıklar yaratacak işlemlere girişmiyorlar. Artık her dakika bankaları denetleyen bir kurum var ve bu çok güzel.
"Fakat devlet bankalarının siyasetin eliyle kredi dağıtmaları ya da borçlanmaları yeniden yapılanmaları bir bakıma BDDK'nın elini zayıflatan bir şey. O noktada bir zayıflık var. Bankaların sağlam olmasından öte, şu an bankaların kredi vermediği reel piyasaların kötüye gitmeleri daha büyük ve temel sorun. Kobiler veya firmalar gerçekten zor durumda. Artık çevirecek paraları kalmadı." (HA)