6 Şubat depremleri Türkiye’nin 11 ilinde sadece fiziksel yıkıma yol açmadı; aynı zamanda toplumsal eşitsizlikleri daha da derinleştirdi.
Bu süreçte dezavantajlı gruplar insani yardımlara erişimde ciddi engellerle karşılaşırken, nefret söylemleri ve ayrımcılığın hedefi oldular.
Roman Hafıza Çalışmaları Derneği (Romani Godi) Adıyaman’da Dom ve Abdalların deprem sonrası durumu hakkında bir araştırma yaptı. Rapor bu toplulukların yaşadıkları hak ihlallerini, ayrımcılığı ve toplumsal dışlanmayı gözler önüne seriyor.
Haklara erişimde derinleşen eşitsizlik
Raporda, Dom ve Abdal topluluklarının deprem sonrası süreçte temel insani ihtiyaçlara erişimde karşılaştığı zorluklar detaylandırılıyor. Öne çıkan sorunlar arasında barınma, sağlık, eğitim ve istihdam alanında yaşanan krizler yer alıyor. Öne çıkan bulgular ve sorun alanları şöyle:
Barınma hakkına erişim
- Depremin ilk günleri: Dom ve Abdal toplulukları, resmi çadır ve barınma alanlarına kabul edilmedi, atık malzemelerden yaptıkları derme çatma çadırlarda yaşamak zorunda kaldı.
- Nefret söylemleri: Sosyal medya üzerinden yayılan “renkli çadırlar ve farklı plakalar” söylemleriyle topluluklar hedef gösterildi ve marjinalleştirildi.
- Çadırların dağıtılması: Bazı bölgelerde yetkililer tarafından Domların çadırlarına el konuldu, yeniden barınma ihtiyacını kendi imkânlarıyla çözmek zorunda bırakıldılar.
Domların çadır kurduğu alanlar, sosyal medyada ve çeşitli platformlarda hedef gösterildi. Kolluk kuvvetlerini “Çingenelere karşı göreve çağıran’’ paylaşımlar gerçeğe dönüştü ve bu hedef göstermelerin etkisiyle, çadır yerleşimleri dağıtıldı ve hatta çadırlara el konuldu. Görüşmecilerden biri bu durumu şöyle anlattı:
"Depremden sonra parkın ortasında çadır kurduk kendi imkanlarımızla. Sonra bize çadır verdiler. Bir süre çadırda kaldık. Dört ay sonra valilik emriyle sabah yedide gelip çadırları aldılar bizden hepimizi çıkardılar. Gidecek başka bir yerimiz olmadığı için orada bekledik. Tekrar çadır kurmayalım diye orada bekledi polisler ve askerler.”
Sağlık hizmetlerine erişim
- Hijyen eksikliği: Hijyenik olmayan barınma koşulları nedeniyle enfeksiyon hastalıkları artış gösterdi, özellikle solunum yolu hastalıkları yaygınlaştı.
- Psikososyal destek eksikliği: Deprem sonrası travma yaşayan Dom ve Abdal toplulukları, psikolojik destek hizmetlerinden mahrum kaldı.
Eğitime erişim
- Okul uzaklığı ve ulaşım sorunları: Deprem sonrası çocuklar, uzak okullara gidememekte veya eğitimlerine devam edememektedir.
- Zorbalık ve ayrımcılık: Okul ortamlarında Dom çocuklar, nefret söylemlerine maruz kalmakta ve eğitimden kopmaktadır.
Araştırmada görüşme yapılan yetişkinler, deprem sonrasında çocukların okula devamı konusunda ciddi zorluklarla karşılaştıklarını belirtti. Özellikle servis ve diğer ulaşım imkanlarının yetersizliği, çocukların okula devam etmelerine engel teşkil ediyor. Konteyner kentte yaşayan aileler, çocuklarını yakın okullara nakil etmek istemelerine rağmen, bu taleplerinin kabul edilmediğini söyledi:
"Beni buraya yakın okula almadılar. Çok uzak bir yere okula gidiyordum, sonra okulu bıraktım."
Okul ortamında sıklıkla karşılaşılan ayrımcılık, zorbalık ve kültürel duyarsızlık ise başka bir boyut. Birçok Dom öğrenci, öğretmenleri veya arkadaşları tarafından nefret söylemlerine maruz kaldığını belirtti. Adıyaman Gölbaşı'ndaki konteyner kent içerisinde yer alan kütüphaneden yararlanmak isteyen bir Dom çocuk ortak yerleşim alanı olan kütüphaneye alınmadığı şöyle anlattı:
"Bizi almıyorlar ortak kullanım alanlarına, bize ‘yaramaz’ ve ‘Karaçi’ diyorlar."
İstihdam ve ekonomik yoksulluk
- İş imkanları daraldı: Deprem sonrası mevsimlik tarım işçiliği ve hurda toplayıcılığı gibi güvencesiz işlerde çalışan Domların, iş imkânları daraldı ve yoksulluk derşnleşti.
- Ayrımcı tutumlar: İş başvurularında Domlara karşı ayrımcı yaklaşımlar arttı, temel gelir kaynaklarına erişimleri engellendi.
Raporda bir görüşmeci, açık bir iş ilanında belirtilen niteliklere sahip olmasına rağmen işe kabul edilmediğini ve tamamen dış görünüşü nedeniyle ayrımcı bir tutuma maruz kaldığını şu ifadelerle anlattı:
"Camda eleman aranıyor yazıyordu, gittim içeri girdim. Adam yüzüme baktı, elemana ihtiyacımız yok dedi."
Çocuklarının geçimini sağlamak için gündelik hurda işine giden bir kadın, çocuklarını bırakacak güvenli bir alan bulamadığından onları yanına almak zorunda kaldığını söyledi:
"Her gün uyandığımda inşallah bugün çocuklarım benden bir şey istemez diye dua ediyorum. Çünkü istediklerinde onlara alamıyorum. Bazen kağıt ya da hurda toplamaya giderken onları bırakacak kimsem olmadığı için kendimle götürüyorum."
Gazeteci Hemra Nida anlattı: Depremde Roman kadınların güçlü dayanışması örnekti
11 Şubat 2024
Raporun çağrısı: Eşitlikçi ve insan haklarına dayalı çözümler
Raporda, deprem sonrası Dom ve Abdal topluluklarının haklara erişimde yaşadığı sorunların çözümü için kamu kurumları, yerel yönetimler ve sivil toplum kuruluşlarına önemli görevler düştüğüne dikkat çekiliyor:
- Barınma: İnsan onuruna uygun barınma koşullarının sağlanması ve konteyner kentlerde iyileştirme yapılması.
- Sağlık: Acil hijyen malzemesi temini ve sağlık hizmetlerinin erişilebilir hale getirilmesi.
- Eğitim: Çocukların okula devamını kolaylaştıracak ulaşım desteği ve kültürel duyarlılığı artıran eğitim programları.
- İstihdam: Ayrımcılığa karşı politikalar geliştirilerek ekonomik fırsatların artırılması.
Romani Godi, depremin yalnızca bir doğal afet olmadığını, aynı zamanda toplumsal eşitsizlikleri derinleştiren bir kriz olarak ele alınması gerektiğini belirtiyor:
“Adıyaman’da Dom ve Abdal topluluklarının yaşadığı sorunlar, Romanların yaşadığı eşitsizliklerin bir yansımasıdır. Roman toplumunun yaşadığı görünmezliği ortadan kaldırılmalı, hak temelli çözümler geliştirilmelidir.”
Raporun tamamı için tıklayın
(HA)