Prof. Dr. Akçam, bu karara avukatı Murat Böbrek aracılığıyla itiraz etti. Böbrek’in 22 Kasımda Eyüp Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı’na yaptığı itiraz başvurusunda, “Takipsizlik kararının asıl mağduru Taner Akçam değil, hukuk devletidir” dedi.
“Bilim insanı şüphelinin eleştirilmesinde hakaret yok”
Akçam’ın, “hakaret, sövme ve düşünce özgürlüğünü engelleme” gibi gerekçelerle yargıya taşıdığı şikayetle ilgili Başsavcılık, 7 Kasım’da tebliğ ettiği kararında, Çölaşan ve gazetenin sorumlu yazı işleri müdürü Necdet Tatlıcan hakkında dava açılmasına yer olmadığına hükmetti.
Kararın gerekçesinde, Taner Akçam’dan “şüpheli” olarak söz eden Başsavcılık, “şüphelinin bilim insanı olarak eleştirilmesinde hakaret suçunun unsurları yönünden oluşmadığı” görüşünü savundu.
Böbrek: Savcının bilinçaltındaki yargılarını gösteriyor
Akçam, Bakırköy Başsavcılığı’nın bu kararına avukatı Murat Böbrek aracılığıyla 22 Kasım günü itiraz etti. Böbrek’in Eyüp Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı’na yaptığı itiraz başvurusunda şu ifadeler yer aldı:
“(Bu) ifade sayın savcının bilinçaltında yer alan yargılarını ve olaya nasıl hukuk dışı baktığını açıkça göstermektedir. Sayın savcının nazarında şüpheli olan kişi ne yazık ki müvekkilimdir. ‘Şikayetçi’ sıfatına sahip olan müvekkilimin, savcı nazarında ‘şüpheli’ sayılmasının nedeni de ‘kamuoyunda bilinen çalışmaları ve bazı açıklamaları’dır. Yani sayın savcının kanaati odur ki, kendisi bizzat ‘şüpheli’ olan müvekkil, bir bilim adamı ve tarihçi olarak yaptığı çalışmalarda devletin resmi mercilerinin görüşlerini savunmadığı için her türlü hakareti sineye çekmek zorundadır ve kendisine ‘vatan haini’, ‘Ermeni lobileri tarafından beslenen adam’ ve benzeri lafların edilmesi de mubahtır!”
Çölaşan, gazetenin 23 Haziran 2007 tarihli sayısında “Aferin sana Atilla Koç! Türkiye böyle tanıtılır!” başlığıyla "Taner Akçam’ın Kültür Bakanlığı’nın İnternet sitesinde ünlü Türk yazarları arasında tanıtılmasını" eleştirmişti. (EÖ/NZ)