İzmir’de yaşayan şiirseverler olarak, “Şiirini kap da gel geceleri"ne bekliyoruz herkesi.
Geçen hafta (12 Kasım Pazartesi) akşamı Gazi Kadınlar Sokağında, İzmir Mülkiyeliler Birliği’nde bir kez daha bir araya geldik. Unutulmuş bir sevda şiiri gibi duran o eski evin merdiveninden üst kata çıkarken; ellerimiz, ceplerimiz ille de yüreklerimiz tıka basa şiir doluydu.
Geceydi, yıldızlar cumbalı evin balkonundan içeri girmeye çalışırken, gümüşi bir ay çoktan kurulmuştu yüksek tavanlı odanın baş köşesine.
Şairlerin yeryüzünde bir armağan gibi duruşundan esrik gönüllerimizle söyleşmeye başladığımızda kadehteki şarabi kırmızı hüzünle sevinç arasında akıp gidiyordu. Zamansız, mekansız kılıp varlığımızı, kimimiz kitaplardan, kimimiz ezberinden seslendirdi seçtiği şiirleri, şairlerin dilinden sözünü söyledi hayata ve insana dair.
Chopin’in notalarından süzülen piyano sesinin eksik olmadığı gece boyunca, şairden şaire dolaştı söz, şiirden şiire aktı zaman. Aşka dair, ölüme dair, dostluğa dair, barışa dair, umuda dair çırpınıp durdu şiirin kanatları.
Şiir, insanın bütün dillerinden konuşur
Ayda bir şiirlerimizi kapıp, yeni bir maceraya başlar gibi koşarak gidiyoruz o eski rum evine.
Şiir hamlıklarımızı oldurur...
Çünkü biliyoruz ki; şiir soru sordurur, huzursuz eder, uyku kaçırır, düşündürür, oldurur hamlıklarımızı. Şiir yeryüzünün bütün denizlerini ayaklarımıza serer, bütün kumsallarında dolaştırır bizi, bütün nehirlerini yüreğimize akıtıp, bütün kuşlarını koynumuza doldurup insan kılar bizi.
Şiir zulümden uzun ömürlüdür, bir bardak su gibi iyi gelir, ruhumuzun acıyan çatlaklarına. İnsanın bütün dillerinden konuşur şiir, bütün tenlerinden söz eder, çoğaltır bizi. Şiir haylazlığa kışkırtır, kalıplardan kurallardan öğretilenlerin ezberinden kurtararak çırılçıplak bırakıp bizi, insan olduğumuzu anımsatır.
Bizi bizden alıp, mülkiyetin kirinden pasından arındırır, tahrip gücü yüksek bir bombaya çevirip infilak ettirir düşlerimizi.
Şiir göçüp gidenden geriye kalan yadigardır; önce kanatır yaralarımızı, sonra bir kır çiçeğinin kokusuyla onarır içimizi.
Kavurucu sıcakta yüzümüze dokunan serin elidir rüzgarın, hareli bir denizin bedenlerimize dokunan iyileştirici mavisidir şiir.
Şiir kardeş kılar...
Şiir bir eldivenin teki gibi eksikliğini bildiğimizdir; acılarımıza, sevdalarımıza tercüman olup tamamlar her bir eksiğimizi, ele güne muhtaç etmez bizi. Şiir işi gücü bir yana bırakıp dünyanın bütün çınarlarını birleştirir, kardeş kılar hepimizi.
Şiir, mülkiyet karşıtı bir kedinin mırıltısına boyun eğip, önce kuyruğunun ucunda keyifle gökyüzüne savurur, sonra havada kapıp şairin kurduğu güneşin sofrasına oturtur bizi.
Bu şiir gecemizde bir tek "Siz" yoktunuz, bir kişi eksiktik 1453 Sokak’taki şiirden evde .
Bir sonraki şiir gecemizde sizi de bekleriz güneşin sofrasına. Gelir misiniz? (Gİ/NZ)