10 Ocak günü, Cemal Süreya’nın ölüm yıldönümünden bir gün sonra, Ankara’da Cemal Süreya Kültür Sanat Derneği gençlik kanadının düzenlediği ve bütün bir haftayı kapsayan etkinlikler dizisinin bir ayağı gerçekleştirildi. Katılım beklenilenden daha fazla olduğu için yerleşme konusunda biraz sorun yaşansa da ortam şiire uygun güzellikteydi. Katılımcıların çoğu gençti...
Cemal Süreya Kültür Sanat Derneği’nden ve Cemal Süreya hakkında epeyce bilgi birikimine sahip olan Umut Kara, etkinliğin moderatörlüğünü yaptı. Fakat bu etkinlik hepmizindi; Cemal Süreya’yı yaşattığımızı göstermek için kalkıp gelmiştik hepimiz nasıl olsa.
Umut Kara, Cemal Süreya’nın hayatı yaşayışı ve şiir anlayışı üzerine bilgiler verdi. Cemal Süreya’nın, İlhan Berk örneğini vererek, kendisinden sonraki şairleri etkilediği gibi kendinden önceki şairleri de etkilediğine değindi: “Onun şiiri okuyucuyu yarı yolda bırakan bir şiir. Ttrajediyi göstermesine rağmen asla trajediye düşmez. Şiirinde birçok boşluklar bırakır ve bunları okuyucunun tamamlaması gerektir, şiirinin kapalı ve simgesel bir anlatımı vardır ve dolayısıyla her okunduğunda dizelerinden farklı anlamlar çıkabilir.” Kendisinde de hala bu durumu yaşadığını söyleyen Kara, Cemal Süreya’nın şiirinde bir mizansen yarattığını ve okuyucunun bu mizanseni takip ederek yeni bir tespitte bulunmaya sürüklendiğini söyledi.
Umut Kara her kesimden pek çok insanla bir araya geldiğini ve bu birbirinden bağımsız bambaşka insanların ortak özelliğinin çoğu zaman Cemal Süreya olabildiğini görmüş birisi. Bu bambaşkalıkta ortak payda onu her zaman şaşırtmış ve şaşırtmaya da devam ediyormuş.
Şiir dolu gün
Daha sonra reklam almayan, dernekle ve hiçbir kurumla bağlantısı olmadan yayınladıkları dergi olan Sözgelimi’ni tanıttı. Derginin ilk sayısı bir fanzin gibi az sayfalı çıkmış, ikinci sayıda sayfa sayısı biraz daha artmış ve yeni yayınlanan üçüncü sayı 64 sayfa.
Etkinlik katılımcılaın okuduğu şiirlerle sürdü. Sözgelimi dergisi yazarlarından şair Achim Wagner, bir Alman ve şiirleri kendi dilinden okumak için Türkçe öğrendiğinden bahsetti. Hatta Türkçe bir kitap bile yazmış: Hafif Coğrafya. Nika Yayınları’ndan basılmış kitap.
Şair Ayhan Bingöl, Cemal Süreya’nın Edip Cansever ve Turgut Uyar’a yazdığı şiirleri okuyarak İkinci Yeni’ye de değinmiş oldu.
Etkinliğin sonlarına doğru benim en sevdiğim ve Cemal Süreya’yı en iyi anlatan, onun da kendisini en iyi anlattığını düşündüğüm Ortadoğu IV şiirini de okudu Ayhan Bingöl. Aynı zamanda Ankara Devlet Tiyatroları’ndan Aziz Öktem de birkaç şiir okudu. Cemal Süreya’nın İlhan Erdost için yazdığı şiiri Umut Kara okudu ve İlhan Erdost’un ölümünün Cemal Süreya’yı ne kadar çok etkilediğinden bahsetti.
Ülkü Tamer, Cemal Süreya için “okyanustaki sal” benzetmesini yapmıştı. Öyle korumasız; ama bir taraftan da öyle başına buyruk... Bilinçsizce edindiği kimliklerin hırpalandığı bir dönemde, içten içe anadilini konuşamadığı için mutsuzdur üstü kapalı. Kaşıdıkça kanayan çocukluk yaraları vardır ve üstelik bu yaraların hiçbiri yaramazlığından sebepli değildir, kötü insanların itip kakmasıyla oluşmuştur hepsi. Yine de öfkesini açığa vurmaz, belki de bu nedenle sihirlidir şiiri. Kendisini sevmeye vermiştir.
Ülkesinde son yıllarda yaşananları gördükçe insanın şöyle diyesi geliyor: Belki de Cemal Süreya, tam zamanında terk etti bu dünyayı “üstü kalsın” diyerek... (BK/HK)