"Bu travmayı atlatmak için bedenen yorulacağım, düşünmeyeceğim işler aramaya başladım. Amele olmak istiyordum. Yük taşıma işlerine başvurdum ama sigortasız işçi çalıştırmaktan bile korkmayan şirketler KHK’lı çalıştırmaktan korkuyor. Bir süre sonra bundan da vazgeçtim."
15 Temmuz darbe girişiminin ardından gelen Kanun Hükmünde Kararnamelerle (KHK) yüzbinin üzerinde kişi mesleğinden ihraç edildi.
Onlardan biri de rehber öğretmeni Ekin Bayraklı.
Beş yıllık mesleğinden atılan Bayraklı, şimdi KHK'lı Platformu’nun yöneticilerinden.
Bayraklı, ihraç edilişinin ardından yaşadığı yalnızlaşmayı, şu anda yürüttükleri mücadeleyi anlattı.
Sizi tanıyabilir miyiz?
Yalova Anadolu öğretmen Lisesi, ardından İstanbul Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık bölümü mezunuyum. Beş senedir Halkalı Bezigranbahçe ilkokulunda rehber öğretmeniydim. Haliç Üniversitesi’nde de Klinik Psikoloji yüksek lisansı yaptım. 1 Eylül’deki KHK ile ihraç edildim. Herhangi bir soruşturmam ya da incelemem yoktu.
Ne düşündünüz ilk KHK’lar çıktığında?
Darbe ile ilişkilendirebiliyordum, evet darbe girişiminin ardından gelen cinnet halinde böyle bir tedbir alınabilir belki dedim. Ama başıma gelince” ne alakası var ya” oldum.
Kendinizi politik olarak nerede konumlandırıyorsunuz?
Ben hiçbir yere ait olamamış biriyim daha çok. Atatürkçü, Kemalist, muhafazakar kesimden uzak duran bir aile kültüründe yetiştim. Ancak üniversitede cemaatleri merak ettim. Risaliye Nur sohbetlerine katılmışlığım var. Hayrat Vakfı’nın Osmanlıca kursuna gittim. O çevreyle alakam bu kadar.
Neden ihraç edilmiş olabilirsiniz?
Cemaatle benim bir bağlantım yok. Tek bağlantı sendika. Cemaatin sendikası olan Aktif Sen’e kısa bir süre üye oldum. Çünkü o dönem stajyer öğretmendim. Eğer stajyer öğretmenseniz müdür sizi hangi sendikaya yönlendirirse ona gidersiniz, o zaman dik bir duruş sergileyemedim. Sonra da istifa ettim. Ama askerde olduğum için çıkışım yapılmıyor. O sırada zaten sendika da fesh oldu. Ancak geri döndüğümde sendika yeniden açıldığında üyeliğimin kağıt üzerinde devam ettiğini anladım. Aslında resmi olarak sendika üyesi olmadığımı kanıtlayabiliyorum, çünkü aidat vs ödenmemiş. Ancak bunu kimsenin kaale aldığı yok.
Ne hissettiniz?
Ailemden yana sıkıntım olmadı. Ki anne babasıyla da sorun yaşayanlar var. Mesela babası kızını eliyle karakola götürmüş “yıllarca onların okullarında çalıştı, alın, vatani görevimi yapıyorum” demiş.
Ama nişan hazırlığı yapıyordum ihraçtan sonra ayrıldık. Kendince haklı, bir şey diyemem. İhraç edilmemden çok, en yakınımdaki insanın, sosyal çevremdeki insanların uzaklaşmaları ağır geldi. Ne yaşıyorum, ne yapmam lazım? Ciddi bir travmaydı, tek başıma aşmam gerekiyordu.
Sosyal ilişkilerim azalmaya başladı. Memur arkadaşlarım korkuyorlar, bir araya gelmeyelim tavrı var, dinleniyordur vs. diye düşünüyorlar. Yüzyüze gelince şüpheyle bakanlar oluyor. Özetle artık kimse senle muhatap olmak istemiyor. Sadece KHK mağdurları, duygudaş olabileceğimiz insanlarla bir araya geliyoruz. Açıkçası ben de artık kendimi anlatmak istemiyorum, bu bana ağır geliyor. Devlet dairelerinde bile ikinci sınıf vatandaş muamelesi görüyoruz.
Nasıl?
İhraç olunca 100 gün içerisinde sağlık sigortan bitiyor. Genel sağlık sigortasına geçmen gerekiyor. Ve yaptırmazsan ceza işliyor. Ben de gittim yaptırmak için, ihraç olduğumu söyleyince, “bakanlık yazısı var cevap bekliyoruz işlem yapamayız” dediler. Ceza işliyor dedim. İkinci kez gittim gene aynı. BİMER’e yaz dediler. Oraya yaz, buraya yaz derken, üç ayın sonunda kavga dövüş sağlık sigortamı yaptırabildim. Hastalansam, kaza geçirsem sigortam yoktu. Bunlar hep hak ihlali. Ve telafisi yok.
Bunun gibi platformumuzda anlatılan çok hikaye var. Tedbir kararı olmamasına rağmen, evini, arabasını satamayan, banka hesabı, kredi kartı bloke edilen… Bunu çözmek için banka, savcılık derken aylar geçiyor. Zaten KHK mağduru, parası yok. Ama maalesef bu hak ihlalleri hiç görünür değil.
İş aradınız mı?
Bu travmayı atlatmak için bedenen yorulacağım, düşünmeyeceğim işler aramaya başladım. Amele olmak istiyordum. Yük taşıma işlerine başvurdum ama sigortasız işçi çalıştırmaya bile korkmayan şirketler KHK’lı çalıştırmaktan korkuyor. Bir süre sonra bundan da vazgeçtim. Ben şanslılardanım, ailem çalışıyor, onlarla yaşıyorum.
Çoğu sağlıkçı, akademisyen, öğretmen kendi mesleğinde özel iş bulamıyor. İş ilanlarına bile konu oluyor “ihraç olmamış aday arıyoruz” diye. Zaten MEB’in gönderdiği bir resmi yazı var, “ihraç olmuş memurlar MEB’e bağlı özel eğitim kuruluşunda OHAL süresince uygun görülmemiştir” diye. Sağlıkçılar için biraz daha esnek, özel sağlık kuruluşunun inisiyatifine bağlı. Ama korkuyorlar tabii, almıyorlar.
Hukuki yollara başvurdunuz mu?
Başbakanlık, BİMER, CİMER, Milli Eğitim İnsan Kaynakları Müdürlüğü, Valilik olabilecek tüm yerlere başvurdum, elimdeki tüm belgeleri yolladım. Ancak dokuz ay oldu, bu kurumlardan aldığımız tek yanıt “başvurunuz inceleniyor” oldu. Bir yerden sonra zaten umudum kalmadı. Neredeyse ihraç süreci tüm toplumsal kesimlere yayıldı ve gereksiz geldi.
Danıştay ve AYM’ye aynı anda dava açtım. Çünkü muhatap kimdir üzerinden iki farklı hukuki görüş vardı. Danıştay’dan red geldi. AİHM’in red kararı üzerinden başvurmadım.
OHAL Komisyonu hakkında ne düşünüyorsunuz?
Yakın zamanda başvuru alınacağı söyleniyor. Zaten kuruluş ve gelişme aşaması çok oyalayıcıydı. Hükümetin inisiyatifinde bir eleme olacak. Muhtemelen hükümet ağır tazminatlardan biraz olsun uzaklaşmak için olayı da zamana yaymak için üçer beşer iadeler verecek.
Zaten şu anda iade edilen az kişiye bir şartname imzalatılıyor. İade edilenler yeniden ihraç süreciyle ilgili tazminat davası açma hakkından feragat ediyor. Yeni görev yerini belirlemede hak iddia edemiyor, bakanlık gerekli gördüğü yere atama yapabiliyor. Zaten KHK’da da yazıyor bunlar. Özetle haklarımızın tanzim edileceğini düşünmüyoruz.
İhraçtan sonra nasıl bir dönüşüm yaşadınız?
Ciddi bir dönüşüm oldu, kendi halimde bir insandım. Annem babam 80 darbesi sonrası içeriye girmiş sol örgütlerle ilgilenmiş insanlar. Bu işi biliyorlar aslında. Öyle bir aile geleneği var. Ama 90’lardan sonra yetiştiğimiz için kişisel hedefler uğruna geliştirdiğim bir yaşam biçimim vardı. Bu nesil olarak bundan kurtulamayacağız ya sistemi kabul edeceğiz ve boyun eğeceğiz, ya da samimiyetle buna direnç gösterenlerle kendimizi ifade edeceğiz.
Ben bir şekilde geçimimi sağlıyorum. O sebeple şu anda hak savunuculuğu yürütmek daha kıymetli geliyor. Bu sadece şahsımın hak arayışı değil. Bir baskı rejimi ile karşı karşıyayız. İnsan haklarından ve özgürlükten giderek uzaklaşan bir yönetimle karşı karşıyayız, böyleyken sadece kendimi düşünürsem anca günü geçiririm. Şahsi ihracımı çok kıymetli bulmuyorum. Dayanışma oluşturmak daha kıymetli.
KHK’lı platform kimlerden oluşuyor, neler yapıyor?
672 sayılı KHK’dan sonra facebook grubu olarak kuruldu. Şu anda 23 bin kişiye ulaştı. Twitter’a da taşıdık.
Muhafazakar kesimden oluşuyor. Önceden cemaatle ilişkisi olan da var, Milli Görüş çizgisinden Saadet Partisi’nden i olan da var, ülkücü çevreden olanlar da var.
Madem örgütleniyoruz, yüzyüze de bir şey yapalım dedik. Referandum öncesi basın toplantısı yaptık. Ömer Gergeroğlu, Cihangir İslam, Fatma Bostan Ünsal, Mazlum-der, Hak Adalet platformu, eski AKP çevresi vs. onlarla görüşüyoruz. Bize destek oluyorlar. Dernekleşmeye doğru gidiyoruz izin verilirse.
Tabii insanlarda şüphe oluyor. “İletişim kuruyoruz ama bu insanlar kim acaba, cemaatten insanlarla mı muhatap oluyorum, neden bedava hukuki danışmanlık desteği sunuyorlar” diyorlar.
Dava üstlenecek bir durumumuz yok. Daha çok ihraç edilmiş avukatların desteğiyle hukuki bilgi paylaşımı yapmaya çalışıyoruz. KHK mağdurlarının hikayelerini topluyoruz, geniş katılımlı bir rapor hazırlıyoruz. Çünkü hikayeleri görünür değil. Medya da buna sessiz.
Peki muhafazakar kesimin hak mücadelesi arayışını nasıl buluyorsunuz?
Muhafazakar çevre için çok kıymetli bir süreç. Ortalama Türkiye insanı muhafazakar ve milliyetçidir. Sol ona uzaktır, hak isteyen ötekileştirilir. Ama şimdi muhafazakar kesimin bunu anlıyor olması, öteki olarak ötekiye yaklaşıyor olması değişim için bence büyük bir umut.
Sol ve ötekileştirilen kesimler zaten hayatları boyunca bedel ödediler. Onlarla bir ortak zeminde buluşabilir miyiz diye yanlarına gidince anladım. Öfkeliler, “siz hatalar yaptınız, biz bedel öderken sessiz kaldınız” diyorlar. Haklılar. Hiçbir şey diyemem. Muhafazakar kesim, hatta cemaatin kendi çevresi bile net şekilde “hatalar yaptık” diyebiliyor.
Sol kesim bizi, ağlayıp sızlanmakla hak arayıcılığı konusunda deneyimsiz olmakla suçluyor. Haklı tarafları var ama öğreniyoruz. Muhafazakar çevreye de daha cesaretli olmayı anlatmaya çalışıyoruz. Nuriye ve Semih’in mücadelesi, cesareti çok öğretici oldu.
İslam tarihinde Medine sözleşmesi vardır. Hz. Muhammed Medine’ye gittiğinde orada sadece Müslümanlar olmadığı için ortak yaşam genelgesi oluşturuyorlar. Beraberiz, birlikte yaşamımızın koşullarının oluşması lazım diyorlar. Yine Veda Hutbesi’nde hak ve adalet çok önemlidir. Özetle adalet İslam içinde çok önemli bir kavram.
Şu anda OHAL mağdurları 4-5 milyon ediyor. Dindarlık sadece namaz kılmak, dini vecibeleri yerine getirmek değil, adalet ve insaniyet çevresinde bir araya gelmek adına yeşeren bir umut var. (NV)