* Hükümetin kararı Londra'da protestolara sebep oldu (Fotoğraflar: Anadolu Ajansı)
İngiltere ülkeye "yasadışı yollarla girmiş bazı sığınmacıları" 120 milyon sterlinlik bir anlaşma ile Afrika ülkesi Ruanda'ya göndermeye hazırlanıyor.
İngiltere İçişleri Bakanı Priti Patel Ruanda hükümeti ile imzalanacak anlaşma için dün (14 Nisan) başkent Kigali'ye giderken, konuyla ilgili açıklama yapan İngiltere Başbakanı Boris Johnson da söz konusu planın "tüm sığınmacıları değil, yalnızca bazılarını kapsayacağını" duyurdu.
Planın "daha çok erkekleri etkileyeceğine" işaret eden Başbakan Johnson, "geçen yıl küçük botlarla ülkeye gelen her 10 kişiden yedisinin 40 yaşının altındaki erkekler olduğunu, bu kişilerin insan kaçakçılarına para vererek adeta 'sıraya kaynak yaptığını' ve böylece ülkenin gerçek kadın ve çocuk mültecilere yardım etme kapasitesini kısıtladığını" iddia etti.
İngiltere'nin Kent şehrinde basına konuşan Johnson, "insan kaçakçılarının çalışma modelini bozarak sayısız insan hayatını insan kaçakçılığından kurtarmak için" söz konusu planın gerekli olduğunu söyledi.
Ruanda'nın "dünyadaki en güvenli ülkelerden biri" olduğunu ve "göçmenleri hoş karşılama ve entegre etme konusunda dünya çapında tanındığını" söyleyen Başbakan Johnson'a Ruanda'nın gözaltı merkezlerindeki kötü muamele ve işkenceye ilişkin rapor ve iddialar da soruldu.
Johnson, "Ruanda tam anlamıyla dönüşüm geçirdi. Son on yıllarda daha önce olduğu ülkeden tamamen farklı bir ülkeye dönüştü" dedi.
* İngiltere İçişleri Bakanı Priti Patel ve Ruanda Dışişleri Bakanı Vincent Biruta Ruanda'nın başkenti Kigali'de "Göç ve Ekonomik Kalkınma Ortaklık Anlaşması"nı imzaladı.
"5 yıllık destek paketi"
BBC Türkçe'nin aktardığına göre, henüz kesin detayları ortaya çıkmayan plan, İngiltere'den yaklaşık 6 bin kilometre uzaklıktaki Afrika ülkesi Ruanda'yı sığınmacılarla ilgili sorumluluk sahibi kılacak ve ülkeye gelen kişileri bir sığınma başvurusu sürecine sokacak.
Anadolu Ajansı'nın (AA) haberine göre, plan kapsamında hükümet, mülteci başvurusu başarılı olanlara Ruanda'da çalışma, yaşama, sağlık ve eğitim gibi tüm haklarının olduğu 5 yıllık destek paketi sağlayacak. Başvuruları kabul edilmeyenler ise göçmen statüsü alabilecek veya kendi ülkelerine ya da oturum hakkına sahip oldukları başka bir ülkeye gönderilebilecek.
- 2021 yılında 28 bin 526 kişi küçük botlarla Manş Denizi'nden İngiltere'ye geçti. Bu sayı 2020 yılında 8 bin 404 kişi olarak kayıtlara geçmişti. The Guardian'ın haberine göre son bir sene içinde ise 5 binden fazla kişi Manş Denizi üzerinden İngiltere'ye geçti.
Halk, siyasetçiler ve hak örgütleri tepkili
Öte yandan plan hem İngiltere'deki halk, muhalefet partileri ve siyasetçilerce hem de Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) ve Uluslararası Af Örgütü gibi kurumlarca tepkiyle karşılandı.
İngiltere'nin göçmenleri Ruanda'ya gönderme planı, ülkenin başkenti Londra'da da protesto edildi. İçişleri Bakanlığı binası önünde toplanan pek çok kişi göçmen ve mülteciler lehine slogan attı.
"Yüksek sesle ve net bir şekilde söyleyin: Mülteciler buraya hoş geldi"
Ana muhalefetteki İşçi Partisi de sığınmacıları Ruanda'ya gönderme planının "işe yaramaz, etik dışı ve insafsız" olduğunu ifade ederken, Liberal Demokratlar önerinin "pahalı ve etkisiz" olacağını söyledi.
BMMYK'nın Korumadan Sorumlu Yüksek Komiser Yardımcısı Gillian Triggs ise, "BMMYK mülteci ve sığınmacıları yeterli önlem ve standartların yokluğunda üçüncü ülkelere göndermenin yollarını arayan düzenlemelere kesinlikle karşı çıkmaya devam ediyor" ifadelerini kullandı.
Triggs söz konusu planın "sığınmaya ilişkin sorumluluğu başkalarının üzerine yıkmak" ve "Mülteci Sözleşmesi'nin lafzı ve ruhuna aykırı şekilde uluslararası sorumluluklardan kaçmak" anlamına geldiğini söyledi.
Triggs, "Savaş, çatışma ve zulümden kaçan insanlar şefkat ve empatiyi hak ediyor. Sanki birer ticaret eşyasıymışlar gibi takas edilmemeli, işlenmek üzere başka ülkelere transfer edilmemeliler" diye konuştu.
TIKLAYIN - AB-Türkiye Anlaşması Mülteci Hukuku Açısından Ne Anlama Geliyor?
"Sığınmacılar değil kaçakçılar hedef alınmalı"
Uluslararası Af Örgütü'nün Birleşik Krallık Mülteci ve Göçmen Hakları Direktörü Steve Valdez-Symonds ise, dün yaptığı açıklamada hükümetin açıklamasının "daha açık olamayacağını" söyledi:
"Birleşik Krallık hükümeti, tehlike, şiddet veya savaştan kaçan kişilere hiçbir saygısı olmadan temel bir insanlık eksikliğini gözler önüne seriyor."
Ruanda'nın "korkunç insan hakları karnesine" de atıfta bulunan Valdez-Symonds, İngiltere'nin sığınmacıları Ruanda'ya göndermesinin "sığınacak bir yere ihtiyacı olan kişilere sığınma sağlama taahhüdünü yırtıp atması ile aynı şey olduğunu" ifade etti, söz konusu kişilerin "nereden geldiklerinin ya da cinsiyetlerinin bu noktada önemli olmadığını" söyledi.
İsrail'in de 2014-2017 yıllarında "sığınma talep eden kişileri Ruanda'ya gitmeye 'ikna ettiğini' hatırlatan Valdez-Symond, bu kişilerin "güvenlik yerine istismar, insan kaçakçılığı, açlık ve işkenceden kaçmak için terk ettikleri ülkelerine geri gönderilme tehdidiyle karşı karşıya kaldığının" altını çizdi.
"Eğer hükümet insan kaçakçıları konusunda ciddi ise, kurbanlarını değil kaçakçıları hedef almalı" diyen Af Örgütü yetkilisi, "İngiltere'nin sığınma talep eden ve sığınma hakkı alan kişilere gerçek alternatifler sunması gerektiğinin" de altını çizerek İngiltere'nin bunlardan hiçbirini yapmadığını söyledi. (SD)