Haberin İngilizcesi için tıklayın
Suriye’deki savaştan kaçarak Türkiye sığınan Suriyelilerin geri gönderileceğine dair haberler sonrasında İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) konuya ilişkin bir basın açıklaması yaptı.
Mültecilerin sınır dışı edilmesi uygulamasının İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu (YUKK) ile 1951 Cenevre Sözleşmesi ve ek protokol ile düzenlenen sığınma hakkı ve sınır dışı etme yasağının ihlali olduğunu ifade eden İHD, hukuk dışı uygulamaya son verilmesi çağrısı yaptı.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun açıklamalarına da tepki gösteren İHD Suriye, Irak, Afganistan, Pakistan gibi ülkelerde halen savaşın ve çatışmaların devam ettiğini belirterek Türkiye’ye gelen yabancıların sınır dışı edilmelerinin temel insan hakkı ihlali olduğunu belirtti.
İHD’den yapılan açıklamada şunlar kaydedildi:
"Türkiye'yi yükümlülüklerini yerine getirmeye çağırıyoruz"
“Yasal durum bu olmasına rağmen, yabancıların yaşadığı mahallelerde, işyeri önlerinde, metro ve toplu taşıma araçları duraklarında ve İETT araçlarında yabancılara yönelik yoğun bir kimlik sorma ve sorgulama işlemi yapıldığı, çok sayıda yabancının otobüslere zorla bindirilerek, yasal yollara başvurmalarına olanak verilmeden, hayatlarını ve hürriyetlerini tehdit eden bölgelere topluca sınır dışı edildiklerine dair bilgiler gelmektedir.
“Yabancıların yaşadıkları ağır, yaşamsal sorunlara ek olarak bu sınır dışı uygulamaları, Türkiye’nin uluslararası sözleşmelerden kaynaklanan yükümlülüklerini ihlal ettiği ve iç hukuka aykırı davrandığı anlamına gelmektedir.
“Devlet yetkililerini; sığınma hakkını temel bir hak olarak düzenleyen uluslararası belgelere uymaya, Türkiye’de bulunan yabancılar için bu hakkı uygulamaya ve geri göndermeme yükümlülüğünü yerine getirmeye çağırıyoruz.
"Sığınma hakkı temel bir insan hakkıdır. Yabancılara yönelik sınır dışı etme uygulamasına derhal son verin."
TİHV: Hak ve özgürlükler bakımından endişe verici
Öte yandan Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) tarafından da Suriyelilerin zorla ve toplu sınır dışı işlemleri hakkında bir açıklama yapıldı.
Yaşananların 'temel hak ve özgürlükler bakımından oldukça endişe verici' olarak nitelenen açıklamada, iltica hakkı ve seyahat özgürlüğü herkesin temel haklarından olmakla birlikte, göçmenlerin haklarının başta yaşam hakkı olmak üzere, hem uluslararası düzeyde sözleşmelerle hem de ulusal düzeyde yasalarla düzenlenip garanti altına alındığına vurgu yapıldı.
Zorla ve toplu sınır dışı işlemlerine ilişkin sosyal medyaya yansıyan görüntülerde göçmenlere kelepçe uygulandığı, otobüslerde yerlerde oturtularak seyahat ettirildiğinin görüldüğünün altı çizilen açıklamada şu ifadelere yer verildi:
"Yine sınır dışı işlemleri sırasında kaba dayak ve kötü muamele iddiaları öne sürülmektedir ki mutlak olan işkence yasağının ihlali anlamına gelen bu iddialar bilhassa kaygı vericidir. Göçmenlerin seyahat özgürlüğünün kısıtlanması ve zorunlu ikamet, temel hak ve hürriyetlerin engellendiği anlamına gelmektedir.
"Türkiye hukuki güvencenin olmadığı ve belirsizliğin arttığı bir ülke haline geliyor"
"Göçmenlerin toplu biçimde sınır dışı edilmesinde hukuk ihlallerinin yanı sıra, gerek Türkiyeli gerek Türkiyeli olmayan kişilerde, göçmenlerle ilgili yarattığı toplumsal algı ve bunun etkilerinin dikkatle düşünülmesi gerekir. Bir yandan, hali hazırda yaşamlarının pek çok zorluk, yoksunluk ve endişe içinde geçiren Suriyeliler ve diğer tüm göçmenler için, Türkiye hukuki güvencenin olmadığı ve belirsizliğin arttığı bir ülke haline gelmektedir.
"Öte yandan Suriyelilerin topluca sınır dışı Türkiye toplumunda göçmenlerin suçlu olarak damgalanmasına neden olmaktadır. Bunun da, Türkiye'de yaşamaya devam eden Suriyelilerin topluma tam katılımının önünde engel oluşturacağı açıktır.
"Göçmen karşıtlığı üzerinden farklı yerlerde gerçekleşen linç olaylarının artışı göz önüne alındığında, devletin hukuki sorumluluklarına ek olarak, toplumsal barış ve huzuru korumak üzere hareket etmesi beklenir. Siyasi aktörlerin, kamu görevlilerinin ve kurumlarının, ayrıştırıcı, kriminalize edici, nefret söylemini körükleyici ifade ve tutumlar yerine; ortak yaşamı kurmaya yönelik, hak temelli söylem üretmesinin ve politikalar izlemesinin gerekliliğinin bir kez daha altını çizmek istiyoruz." (HA)