"Eğer Ergenekon'la gerçek bir yüzleşme sağlanacaksa o yıllara, Kürt hareketinde bir mantar tabancasının patlamadığı yıllara dönmek gerekir.”
Kürt yazar ve “Binumut” Mersin milletvekili adayı Orhan Miroğlu PKK’nin Eruh ve Şemdinli'deki saldırılarla silahlı mücadeleyi başlatmasının 24. yılında geriye bakarken, kırılma anının 1980 darbesi sonrasında Diyarbakır Cezaevi'nde gerçekleştiğini gözlemliyor: “Devlet Kürt hareketinin şiddet temelli gelişmesi için elinden geleni yaptı.”
15 Ağustos 1984
Mahsun Korkmaz’ın komutasındaki 30 PKK'li 15 Ağustos 1984'te eş zamanlı olarak Siirt’in Eruh ve Hakkari’nin Şemdinli ilçelerini basarak kamu binalarına ve askeri birlik karargahlarına saldırmış, baskınlarda er Süleyman Aydın ölmüş, 13 kişi de yaralanmıştı.
PKK’nin askeri kolu Hêzên Rizgarîya Kurdistan'ın (HRK - Kürdistan Kurtuluş Güçleri) kuruluşunun ilan edildiği bu baskınlar Türkiye’nin Kürt Sorunu’nun gidişatını baştan sona değiştirdi, o günden bu yana kah şiddetlenip kah yatışarak süren çatışmalarda 25 bin kadarı PKK militanı olan 30 bini aşkın insan hayatını kaybetti.
24 yılda ne değişti?
PKK’nin savaş ilanının yirmi dördüncü yılında bianet, Kürt Sorunu’na çözüm için askeri operasyonların gerekliliğini savunan Cumhuriyet Halk Partisi'nin (CHP) milletvekili Nur Serter ile soruna barışçı çözüm için kampanya sürdüren şemsiye platform Barış Meclisi sözcülerinden Ayhan Bilgen'e ve Demokratik Toplum Partisi’nin (DTP) eski yöneticilerinden, yazar Orhan Miroğlu'na soruna bugün nasıl yaklaştıklarını sordu. Ne yazık ki, hükümetin değerlendirmesini almak için hiçbir AKP yetkilisiyle temas kurmamız mümkün olmadı.
Ayhan Bilgen: “Öldürmeye dayalı denemeler sonuç vermiyor”
25 yıla yaklaşan bir süredir yaşanan olaylar zorunlu olarak bir geçmişle yüzleşmeyi gerektiriyor. Toplumda kalıcı bir barışın gerçekleşebilmesi için adalete ihtiyaç var, yüzleşme tek çözüm alternatifidir. Öldürmeye yoketmeye dayalı çözüm denemeleri bugüne kadar hiçbir sonuç vermemiştir, "3-5 "eşkiya" ya da "72 saatte bitiririz" sözlerinin üzerinden 10 yıllar geçti binlerce insanımızı kaybettik milyonlarca dolar eğitime ve sağlığa değil silaha harcandı bugün herkesin bir özeleştiri ortaya koyarak yeni bir sayfanın açılması için adım atması gerekiyor. Bunu devletin itibarı söyleminin arkasına saklanarak ötelemek devlete de topluma da en büyük darbeyi vurmaktadır.
Nur Serter: “Bugüne kadar ne yapılmışsa o!”
Yeni bir şey önermek söz konusu değil. Terör örgütüyle nasıl mücadele edileceği konusunda bugüne kadar izlenen bir yol var. Terör örgütünün iç ve dış desteğinin kesilmesi başarıya ulaşmada çok önemli. İç destek bölgede zor kullanarak ve korkutarak yandaş bulma sürecini engellemek için Güneydoğu Anadolu Bölgesini devletin ekonomik ve sosyal alanda çok önemli ciddi yatırımlar yapmasına ihtiyaç var. Bugün de aynı derecede önemli, dış desteğinin kesilmesi çok önemli. Bunun için de Türkiye'nin güçlü ve kararlı bir dış politika uygulama zorunluluğu var."
Orhan Miroğlu: Diyarbakır Cezaevi işkenceleri, dönüm noktası
Etno-kültürel talepleri bastırılan bir halk siyasi koşulların uygun olduğu her dönemde isyana başvurmuştur, 15 Ağustos son isyandır, tabii küresel dünyanın imkanları da yardımcı olmuştur, bu hemen başlayıp sona eren bir isyan olmamıştır, sürekliliği olmuştur. Bunu Türkiye'nin iyi anladığını söyleyemeyiz.
O dönem çatışmalar başladığından Özal “bunlar 3-5 eşkiyadır” demişti. Oysa bu Kürt hareketinde yeni bir dönemin başlangıcına işaret ediyordu. Bu savaşın koşullarını, başlama nedenlerini anlamadan çözüm, barış üzerinde bir konsensüs yaratmak olanaklı değil. Bu savaş artık bence sadece Türkiye'de Kürtlerin ve Türklerin siyasi ilişkileri belirlemiyor, uluslararası konjonktürün parçası haline geldi"
1980'lerde Diyarbakır, Urfa, Yüksekova gibi yerlerde Kürtler kimsenin burnu kanamadan belediye başkanı oluyorlardı, demokratik bir ortam vardı, devlet bu süreci planlı olarak sabote etti, Diyarbakır Cezaevi de bu süreci hazırlayan unsurlardandır. O dönemde belediye başkanı seçilen arkadaşların hayatları çok ilginç şeyler olmuştur, sınırda öldürülen oldu, 20 yıl cezaevinde yatan oldu.
Kürt toplumu şiddete hazırlanmıştır. Eğer Ergenekon'la gerçek bir yüzleşme sağlanacaksa o yıllara, Kürt hareketinde bir mantar tabancasının patlamadığı yıllara dönmek gerekir, Diyarbakır Cezaevi'yle yüzleşmek gerekir. Ergenekon soruşturması bunlardan yoksun sürüyor. Devlet 80'lerde Kürt hareketinin şiddet temelli gelişmesi için elinden geleni yapmıştır."
10 yıl önce aklınıza Kürt hareketi deyince siyasi Kürt ve Türk elitleri geliyorsa onların yanına ABD'yi ve AB'yi de koymak gerekiyor şimdi. Kuzey Irak'ta Kürtlerin yeni siaysi alanını yaratan güçleri görmek gerekiyor. 2000'li yıllarda Türkiye çözüme daha yakındı, eğer anlasaydı savaşın gerçek nedenlerini. Bunu bir terörizm olarak açıklanamaz çünkü bu hak talep eden siyasi bir program, dağda Kürtlerin hala bu savaşı sürdürüyor olmaları, hak talebidir devlet de bu hakları vermemek için şiddet uyguluyor. Bu kısır döngüden çıkmak gerekiyor." (NZ/EZÖ)