TCK Kadın Platformu'ndan avukat Hülya Gülbahar "Diyanet'in bu uygulaması, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın genelgesinin nasıl içselleştirilmeden yayınlandığının somut örneği" dedi.
Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı'nın avukatlarından Canan Arın da " bugüne kadar şiddete uğradıktan sonra Diyanet'e ihtiyaç duyan kadına rastlamadım" dedi.
ntvmsnbc'de yayınlanan haberde Diyanet İşleri Başkanlığı'nın oluşturduğu "aile danışma merkezleri"ne başvuran kadınların şiddete uğradıklarında dua okuma tavsiyesiyle karşılaşmaları haberi üzerine İstanbul barosu avukatlarından Gülbahar ve Arın' bianet'e görüşlerini açıkladılar.
Gülbahar: Dinin etkinliği arttırılmak isteniyor
Gülbahar kadına yönelik şiddete karşı alınacak önlemlerin en önemlisinin kadın sığınma evlerinin açılmasının olduğunu söylüyor.
"Oysa hükümet kadına yönelik şiddete karşı örgütlenme modeli olarak Diyanet'i işaret ediyor. Bu Türkiye'de dinin etkinliğinin arttırılmak istendiğinin göstergesidir. Oysa bu kadınların bir takım hurafelerle oyalanılması, sorunlarının çözümsüz bırakılması ve hayatlarıyla oynanması demektir."
Gülbahar şiddete uğrayan kadının duadan çok, hukuki ve psikolojik desteğe gereksinim duyduğuna işaret ediyor. "Şiddetten çıkış arayan kadınların umutlarını kırmanın son derece sakıncalı" olduğuna işaret eden Gülbahar üç gün ya da bir haftalık kurslarla hiç kimsenin şiddet konusunda danışmanlık yapamayacağına dikkat çekiyor.
Arın: Şiddete uğrayanın Diyanet'e ihtiyaç duyduğunu görmedim
Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı'nın avukatlarından Arın da Mor Çatı'nın 1990'da kurulduğunu, ancak daha önce de şiddete karşı mücadele ettiğini söylüyor. Arın "Ben bugüne kadar şiddete uğradıktan sonra Diyanet'e ihtiyaç duyan kadına rastlamadım" diyor.
"Bizim deneyimlerimize göre şiddete maruz kalan kadınların ilk talep ettikleri sığınak oluyor. Sonra tıp doktoru ve hukukçulara ihtiyaç oluyor. Eğer bu iş sure okumakla geçecek olsaydı şimdiye kadar şiddet kalmazdı."
"Diyanet'in Medeni Kanun kapsamındaki anlaşmazlıklarla ne ilgisi olabilir?" sorumuza Arın'ın cevabı şöyle:
"Öyle görünüyor ki Diyanet yatak odamızdan banyomuza kadar her yerde olacak. Fetvasız hiçbir iş yapamayacağız.
"Bu uygulama Türkiye'de tüm müesseselerin dine bağımlı hale getirildiğinin gösteriyor. Gazetecilerin ve karikatüristlerin Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) hükümetine büyük şükran borcu olduğunu düşünüyorum. Hiç işsiz bırakmıyorlar"
Çağrıcı:Görevden aldık, soruşturma başlattık
Töre/Namus cinayetlerine karşı önlemler söz konusu olduğunda Diyanet'in, aile içi şiddet ve töre/namus cinayetleri konusunda camilerde hutbe okunması gündeme gelmişti.
Diyanet İşleri Başkanlığı da bünyesinde aile içi şiddete karşı "Aile Danışma Büroları"nı devreye sokmuş, kadın vaizelerle bilinçlendirme kampanyası başlatılmıştı.
İstanbul İl Müftüsü Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı haberler üzerine yaptığı yazılı açıklamayla "100 Felak, 100 Nas sureleri okuyun" önerisinde bulunan danışmanların pasif bir göreve alındığını, haklarında soruşturma başlatıldığını açıkladı.
Diyanetle Kadın Bakanlığı arasındaki protokol
Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı'yla yapılan protokol gereğince devreye giren merkezlerin denetlenmediği bu gelişmeyle ortaya çıkıyor.
Gülbahar, Çubukçu'nun bu konuya derhal el atmasını, sığınak ve kadın danışma merkezlerinin sayısını artırmasını, başta "Alo şiddet" olmak üzere genelgede belirtilen önlemlerin derhal alması gerektiğine dikkat çekiyor:
"Bu konuda koordinatör kurum kadın bakanlığıdır. Diyanet işlerinin ya da başka kurumların kadına yönelik şiddeti arttırıcı çalışmalarından da hukuken kadın bakanlığı sorumludur. İki ayrı teşkilatın her kurumun işleyişi ayrı diyerek, diyanetin bu hatalı uygulamasından sorumlu olmadığını iddia etmek yanlıştır." (AD/EZÖ)