"Bolşevik Parti Kuzey Kürdistan/Türkiye" örgütüne üye olduğu iddiasıyla 2002 yılında gözaltına alınarak Terörle Mücadele Şubesi'nde dört gün tutulan Mehmet Desde, 13 Temmuz 2002'de Kırıklar F Tipi Cezaevi'ne konulmuş, daha sonra tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmıştı.
Son çare Yargıtay C. Başsavcılığı'na başvurmak oldu
Davanın bir çok yönde hukuka aykırılıklar içerdiğini açıklayan Desde'nin avukatı Bingölbalı, Ceza Muhakemeleri Kanunu'nun (CMK) 308. maddesinin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na Yargıtay kararına itiraz etme yönünde verdiği yetkisini kullanması için 7 Şubat'ta başvuru yaptı.
CMK'daki "Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itiraz yetkisi" başlıklı 308. maddeye göre, "(1) Yargıtay ceza dairelerinden birinin kararına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, re'sen veya istem üzerine, ilâmın kendisine verildiği tarihten itibaren otuz gün içinde Ceza Genel Kuruluna itiraz edebilir. Sanığın lehine itirazda süre aranmaz."
Av. Bingölbalı'nın İzmir 8. Ağır Ceza Mahkemesi'ne sunduğu dilekçe, bu mahkemenin başvuruyu ilettiği savcılık aracılığıyla daha sonra Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderildi.
AİHM'ye 4. başvuru yolda
Daha önce de "makul sürede yargılama yapılmadığı" ve "işkence ve kötü muamele yapıldığı" gerekçeleriyle üç kez Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvuru yapan Desde'nin avukatı, bianet'e örgüt üyeliği suçlamasıyla verilen cezayı "adil yargılama" yönünde incelediklerini ve bir ay içinde bir kez daha AİHM'e başvuracaklarını bildirdi.
Uluslararası Af Örgütü'nün (UAÖ) Acil Eylem çağrısıyla dikkat çektiği yargılama, Türkiye'den çeşitli kuruluşlarına tepkisine neden oldu: Son olarak Düşünce Suçuna Karşı Girişim, şiddet içermeyen her türlü düşüncenin serbest olmasından yana olduklarını açıklayarak Desde'ye destek verdi.
78'liler Girişimi, "Hakkında hiçbir delil ve suç unsur bulunmamasına rağmen Mehmet Bakır'a verilen ceza, bu ülkemizde halen muhalif gazetecilerin hiçbir hukuka sığmayan yargılamalarla cezaevine gönderilebileceğinin somut kanıtıdır" diyerek "hukuksuzluk" yaşandığını açıkladı.
Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) İzmir Şubesi, İnsan Hakları Derneği (İHD) İzmir Şubesi ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) İzmir Temsilciliği de ortak bir açıklamayla, dava sürecinin Devlet Güvenlik Mahkemeleri'ni akla getirdiğini bildirmişlerdi.
Yargı süreci nasıl gelişti?
9 Temmuz 2002'de İzmir'de yargılanmaya başlayan Mehmet Desde, Mehmet Bakır, Maksut Karadağ, Hüseyin Habib Taşkın ve Şerafettin Parmak, "örgüt üyeliği", Metin Özgünay, Ömer Güner ve Ergun Yıldırım'ın da "örgüte yardım ve yataklık etmek"ten suçlu bulundu.
16 Mart 2006'da İzmir 8. Ağır Ceza Mahkemesi'nin verdiği cezalar Yargıtay 9. Ceza Dairesi'nce 8 Nisan 2004'te esastan bozuldu. Yargıtay, bozma gerekçesinde "Karar tarihinden önce yürürlüğe giren 4928 sayılı yasa ile 3713 sayılı yasanın 1. maddesinde ve karar tarihinden sonra yürürlüğe giren 4963 sayılı yasa ile 3713 sayılı yasanın 7/2. maddesinde yapılan değişiklikler nazara alınarak dava konusu örgütün niteliği tartışılıp değerlendirildikten sonra sonucuna göre karar verilmesi..." gerektiği belirtiliyordu.
Bunun üzerine davayı yeniden ele alan İzmir 8. Ağır Ceza Mahkemesi, ilk hükmünde ısrar etti. Ancak bu arada TMY değişikliği yapılmış, "Terör; cebir ve şiddet kullanarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden biriyle..." denilmek suretiyle cebir ve şiddet, "terör" tanımının zorunlu unsuru haline getirilmişti.
Ancak mahkeme heyeti, kararda "cebir ve şiddet" kullanımının olmadığını kabul ettiği halde, yasada artık bulunmayan "manevi cebir" kavramına dayanarak mahkumiyet kararı verdi. Savcının beraat talebine rağmen verilen bu mahkumiyet kararı Yargıtay Başsavcılığı'nın bozma talebine rağmen, Yargıtay 9. Ceza Dairesi bu kez onandı. (EÖ/TK)