1998'den beri kadınlara hukuku destek veriyoruz
Kadın Danışma Merkezine gelen kadınların, fiziksel şiddetin yanı sıra, ekonomik ve psikolojik şiddet de gördüklerini belirten Avcıoğlu şunları söylüyor:
"Biz şiddet olarak yalnızca dayağı görmüyoruz. Kadınlar ekonomik açıdan mağdur durumdaysa, bir şey yapacak maddi zorlukları varsa, Ankara Barosunun Adli Yardımlaşma Kurulu mevcuttur; oraya sevk ediyoruz ve ücretsiz olarak bu kadınlara avukatlık hizmeti veriliyor.
"Maddi durumu iyiyse, fiziki şiddet görmüşse, karakol Adli Tıbba yönlendirmemişse, bir fotoğrafçı getirtip fotoğraflarını çekip, savcılığa yönlendiriyoruz. Hukuki açıdan 1998 yılından beri kadınlara destek veriyoruz "
TCK'de namusla ilgili maddenin olmaması eksiklik
Avcıoğlu, Türkiye Barolar Birliği Kadın Hakları Merkezinin (TÜBAKKOM) 30'a yakın ilde kadın hakları merkezleriyle eşgüdümlü olarak çalıştığını belirtiyor.
Töre ve namus cinayetlerinin de kadına yönelik şiddet olduğunu belirten Avcıoğlu, TCK'nin şu anda namusla ilgili olarak bir maddesinin bulunmamasını bir eksiklik olarak değerlendiriyor.
"Çünkü, töre apayrı bir olay, namus cinayeti apayrı bir olaydır. Töre, belli bir geleneksel olgudan yola çıkarak işlenen bir cinayettir. Namus cinayetleri ise daha genel kapsamlıdır.
"Töre cinayetlerini biz Güneydoğu ve Doğu bölgelerimizde görüyoruz. Batı'da, töre cinayeti yok gibidir. Eğer Güneydoğu veya Doğu'dan yerleşmediyse oraya, bu tip bir töre cinayeti yoktur; ancak namus cinayeti vardır.
"O nedenle de, Türk Ceza Kanunu kapsamında mutlaka namus cinayetinin de değerlendirilmesi gerektiği düşüncesindeyiz. "
Kadına yönelik ayrımcılık şiddeti körüklüyor
Avcıoğlu, şiddetin temel nedenlerinden birinin de, kadına karşı yapılan ayırımcılık olduğunu belirtiyor ve bu ayrımcılığın şiddeti körüklediğine vurgu yapıyor:
"TC Anayasası'nda değişiklik gündeme geldiği zaman, Anayasanın 10 uncu maddesine özellikle bunun ilave edilmesini istemiştik. Toplumsal cinsiyet ayırımının gözetilemeyeceğine dair bir hükmün 10 uncu maddeye eklenmesi için girişimlerde bulunduk. Maalesef, yasa farklı bir şekilde çıktı. Bir çerçeve eşitlik yasasının çıkarılması gerektiği kanısındayım. Şiddeti önleyebilmemiz için, ilgili yasalarımızın olması lazım."
Polis, jandarma ve hakimler eğitilmeli
Avcıoğlu, toplumsal cinsiyet eşitliğinin yaygınlaştırılmasıyla şiddetin azaltılabileceğini ve eğitim çalışmalarına öncelik verilmesi gerektiğini söylüyor. Eğitim çalışmalarının kız çocuklarına ve okullara yönelik olması gerektiğini söylüyor:
"Kadınlara ve kamu görevlilerine yönelik eğitim çalışmaları olmalı. Toplumsal cinsiyet eşitliğinin ne anlama geldiğini açıklayacak eğitim şarttır. Karakolların bu konuda eğitilmesi gerekiyor.
"Karakollarda 'kocandır, döver; biraz daha sabret' gibi ifadeler kullanılarak kadını şiddet gördüğü eve geri gönderiliyor. Bu nedenle de, kamu görevlileri derken polis veya jandarmayı kastediyorum.
"Öte yandan, 4320 sayılı Ailenin Korunması Hakkında Kanunu uygulayan mahkemelerdeki hakimlerimiz de yanlış uygulamalar yapıyor. Hakimlerimize de bu konuda bir eğitim verilmesi gerekiyor. Ankara mahkemelerindeki aile mahkemelerinde verilen kararlar, bazen kanuna tamamen aykırı çıkan kararlar oluyor."
Şiddet uygulayan koca polis olunca yasa uygulanamıyor
Avcıoğlu, Töre/Namus Araştırma Komisyonuna verdiği bilgide bir de örnek veriyor:
"Kadın Hakları Danışma Merkezimize gelen fiziki şiddet görmüş bir kadın için yardım yapıldı, savcılığa başvuruldu, evden uzaklaştırma kararı çıkarıldı ve kocadan silahın alınması kararı çıkarıldı. Ne yazık ki, koca polis olduğu için, ne silahı alınabildi ne de evden uzaklaştırabildi. Kadın dayak yemeye devam etti.
"Biz bunu dile getirdiğimiz zaman da, karakoldakiler 'biz, ne yapabiliriz; bizim amirimiz, biz onun silahını nasıl alabiliriz, biz onu nasıl evden uzaklaştırabiliriz' gibi cevaplar verdiler."
4320 sayılı yasa çiğneniyor
Mahkeme kararlarının uygulanamadığını belirten Avcıoğlu, yasanın da çiğnendiğini söylüyor:
"Koca polis olduğu için, uygulayacak olan da polis olduğundan görev yapılamıyor. Bu nedenle, kamu görevlilerine, bu tip olaylardan görevi ihmal, mahkeme kararlarına aykırı hareketten bir müeyyide uygulanması gerekiyor.
"Çünkü, bu tip bir olay yaşandığı zaman, görevi ihmal veya görevi suiistimal olarak nitelendirilmiyor. Bu şekilde nitelendirilecek hükümlere ihtiyaç var."
Sığınma evlerinin yetersiz olduğunu, belediyelerin, sığınma evi açması gerektiğini dile getiren Avcıoğlu, yasaya rağmen bu uygulamanın yetersizliğine dikkat çekiyor.
STK'lerle devletin birlikte çalışması gerektiğini söyleyen Avcıoğlu, şiddete uğrayan kadının ekonomik bağımsızlığının olmamasını da, kadını erkeğe mahkum ettiğini, şiddet karşısında aciz bıraktığını söylüyor.
Medyada ve dizilerde kadın aciz gösteriliyor
Avcıoğlu, medyadaki kadının görüntüsüne de dikkat çekiyor:
"Dizilerde kadın görüntüsü, aciz durumda gözüken kadınlar, fiziki ve psikolojik şiddet gören kadınlar, manzaralarına çok sık rastlanıyor. Bu konuda, 3984 sayılı Kanunun 33'üncü maddesinin bir fıkrası mevcuttur; program durdurma cezası verilir.
"Program durdurma cezası verildiği zaman, ikame programlar konulur; bu ikame programlar da çeşitli kamu kuruluşlarının hazırlattığı ve RTÜK'e gönderdiği programlardır; ama, bunların içinde, maalesef, kadına karşı şiddete yönelik bir ikame program, bir yayın bandı bulunmuyor. Böyle bir ikame program olarak yapılıp, yayınlattırılabilir."
Avcıoğlu, görsel ve işitsel medya toplumumuzun en büyük etki aracı haline geldiğini, kamuoyu oluşturmada dördüncü güçten daha yukarılara çıktığına vurgu yapıyor:
"Töre/namus cinayeti göz önüne fazla alınarak, kadınların diğer nedenlerden dolayı gördüğü şiddet göz ardı ediliyor. Kadın, nedenlerle şiddete maruz kalıyor. Küçükken evlendirilme, zorla evlendirilme gibi nedenlerle kadın daha evlenirken aciz duruma getiriliyor ve şiddete maruz kalmasına sebebiyet veriliyor." (AD/TK)