İHD Irkçılık ve Ayrımcılıkla Mücadele Komisyonu bugün 24 Nisan 1915'te İstanbul'da tutuklanarak Çankırı ve Ayaş'a sürülen 220 Ermeni aydını Tütün Deposu'nda düzenlediği bir etkinlikle andı.
Bu metin "24 Nisan 1915 ve Ermeni Aydınlar: Tutuklandılar, Sürüldüler, Bir Mezar Taşları Bile Olmadı" isimli etkinlikte okunan dört hayat hikayesinde biri.
***
Asıl adı Adom Yarcanyan. Edebiyat tarihine Siamanto olarak geçti. Ermeni edebiyatında “Lirik Şiir”in en iyi temsilcisi olarak tanındı. Sorbonne’da Felsefe okumuş, döneminin parlak entelektüellerindendi. 24 Nisan tutuklamaları sırasında diğer Ermeni aydınlarıyla aynı kaderi paylaştı. Onu Rober Koptaş’tan dinleyelim. 20 Ocak 2009 tarihli Agos gazetesinde yayınlanan yazısının “Siamanto: Acıya Tanık” bölümünde şöyle anlatılıyor Siamanto: Eskiden bir hayata daha çok şey mi sığıyordu acaba? Hayat o zamanlar daha büyük bir macera mıydı? Agın’dan (Eğin, Kemaliye) çıkıp Kahire’ye, Cenevre’ye, Paris’e, yine Cenevre’ye, Lozan’a, Zürih’e, New York’a, Boston’a, Kafkasya’ya uzanan bir hayat. Bir şair, en âlâsından. Ve bir eylemci, en ateşlisinden. Ve çağının tanığı, en acılısından. Adom Yarcanyan. Nice nice öğrenci yetiştirmiş hocası Karekin Vartabed Sırvantzdiyants’ı 1890’lardan başlayarak Ermenice şiirde yeni yollar çizen şairler kuşağının en parlak isimlerinden biri. Yerevan’da basılan Sovyet-Ermeni Ansiklopedisi’ne, şiirinde 10. yüzyıl şaheseri Nareg’den esintiler bulduracak kadar hakiki bir şair. 1878’de Eğin’de, tüccar bir ailenin çocuğu olarak doğan Adom Yarcanyan, 1891’de babasıyla birlikte İstanbul’a göç etti. Kumkapı’daki Miricanyan ve Üsküdar’daki Berberyan okullarında okudu. 1896’da, 18 yaşındayken, İstanbul’da Ermeni devrimcilerinin eylemlerini takip eden pogromların hemen ardından yurtdışına çıktı. Paris’te, Avrupa Ermeni Öğrenciler Birliği’yle ve Abdülhamit rejimini devirmeye çalışan Taşnaklarla ilişki kurdu. Manchester’daki ‘Vağvan Tzaynı’ (Yarının Sesi) gazetesinde yayımlanan ilk eseri ‘Aksorvadz Khağağutyun’dan (Sürgün Edilmiş Barış) itibaren, 1894-96 yıllarında Anadolu’da yaşanan katliamların yarattığı dehşeti anlattı. Düşsel bir dünyada, acının, ölümlerin, yok olan ve yeşeren ümitlerin şiirini yazdı. Hıristiyan kaderciliğinin karşısına “Daha nice şafaklar var ki doğmadılar” diyen Rigveda felsefesini koyup, yeni nesilleri, geleceği hep birlikte kurmaya çağırdı. Haksızlıklara karşı koyma, adalet arayışı, intikam ve bağışlama duygusu, ışık ve güzellik ideallerini anlattığı büyülü, simgesel üslup, onu, Minas Tölölyan’ı
Dua Kuğular bu akşam ümitsizce göçtü zehirli göllerden Mahzun kızlar zindandaki kardeşlerini düşlüyor Savaş bitti leylakların bittiği çayırda. Ağıtlar yakarak ince kadınlar, başları önde Tabutların ardından gidiyorlar yeraltı geçitlerinde. Çabuk n’olur, donuyoruz bu vicdansız karanlıkta, Çabuk götürün bizi o müşfik hayata, Kardeşlerimizin uyuduğu o kilise mezarlığına. Öksüz bir kuğu gam çekiyor ruhumda Ve orda, kan damlıyor gözlerimde taze ölüler üstüne. Sakatlar ordusu çiğnerken kalbimin patikalarını Çıplak ayaklı bir kör Bir duacı aramada kutsal umutla. Bütün gece uludu çölün kızıl köpekleri Kumlar üstünde anlaşılmaz, anlatılmaz bir kederle inleyerek. Ve düşüncelerimin fırtınası yağmurla dindi; Dalgalar zâlim buzun altında sindi Dev meşeler çığlık çığlığa Yaralı kuşlar gibi döktü yapraklarını. Sonra gece, ıssız bir boşluğa gömüldü. Ve yalnız, kanlı ayın altında Kımıltısız, binlerce mermer heykel gibi Toprağımızın bütün ölüleri, birbirine duaya dirildi.(BÇ) * Çeviren: Cem Yavuz