* Fotoğraf: Anadolu Ajansı (AA)
Sheila A. Smith'in 11 Temmuz'da Council on Foreign Relations için kaleme aldığı makalenin Türkçe çevirisini paylaşıyoruz.
***
Japonya halkı, parlamentonun üst kanadı Danışman Meclisi seçimleri için Pazar günü (10 Temmuz) sandık başına gitti.
Bundan sadece iki gün önce eski başbakan Shinzō Abe Liberal Demokratik Parti (LDP) adayı için Nara şehrinde kampanya yürütürken uğradığı suikast sonucu hayatını kaybetmişti. Abe'nin ölümünün ardından Başbakan Fumio Kishida seçim üstü gerçekleştirilen bu "vahşetin" Japonya demokrasisini sekteye uğratmasına izin vermemeleri için yurttaşlara çağrıda bulundu.
Japonya halkı seçimler için sandık başına gitti ve Kishida hükümetine beklediği zaferi verdi. LDP, 248 sandalyeli Danışman Meclisi'nde elde edebileceği 125 sandalyeden 63'ünü kazandı. Bu, bir önceki seçimle karşılaştırıldığında partinin sekiz vekil daha çıkardığı anlamına geliyordu. LDP'nin koalisyon ortağı Komeito da 13 sandalye kazanarak iktidardaki koalisyonun toplam sandalye sayısını 76'ya çıkardı. Muhalefet için ise seçimler pek iyi geçmemişti; ülkenin en büyük muhalefet partisi olan Japonya Anayasal Demokratik Partisi en büyük yenilgiyi aldı.
Fakat bu sonucu yalnızca Abe'nin ölümünün yarattığı şoka bağlamak mümkün mü? Pek de öyle görünmüyor. Seçime katılım oranı, yaklaşık yüzde 52 olarak tahmin ediliyordu; bu, 2019 yılında yapılan bir önceki Danışman Meclis Seçiminde kaydedilen en düşük katılım oranından 3 puan daha yüksekti. Japonya devlet kanalı NHK'nin Abe öldürülmeden önce paylaştığı anket sonuçlarına göre de Japonya halkının yüzde 54'ü ekonomi ve savunma politikası konusundaki zorluklara atıfta bulunarak Danışman Meclisi seçimlerinde oy vereceğini söylüyordu.
Dahası, LDP'nin Japonya seçimlerinde uzun süredir yapısal bir avantajı da vardı; bu seçimde küçük muhalefet partilerinin ortak bir cephede bir araya gelmemesi söz konusu avantajı daha da büyüttü. Bölünmüş ve seçmenlerin sadece niş kesimlerinde rekabet edebilen Japonya muhalefetinin bu seçimde bir kazanım elde etme ihtimali bir hayli düşüktü.
Dikkatli olunması gereken iki faktör
Şundan emin olmak gerekiyor ki Abe cinayetinin yarattığı trajedi büyük önem taşıyordu. Abe suikaste uğradığı gün tüm siyasi partiler seçim kampanyaları kapsamında gerçekleştirecekleri etkinlikleri iptal etti ve en hararetli rakipler bile yaşadıkları şok ve üzüntüden söz etti.
Seçimden sonra ortaya çıkan, LDP için bariz bir şekilde ciddi bir zaferdi. Üst düzey parti üyeleri, kazandıklarını ilan etmeden önce eski başbakanları için saygı duruşunda bulundu. Abe'ye yakın olan adaylar, desteğinin kendi kariyer ve seçim başarısı için kritik öneme sahip olduğunu söyledi.
Daha uzun vadeli hedefler için Abe'nin mirasına başvurulabilir. Başbakan Kishida, LDP'nin zaferinin ardından yaptığı açıklamada, Danışman Meclisi seçimini kazanmış olmalarının eski başbakanın da hedeflerinden olan Anayasa revizyonu konusunda görüşmelerin kapısını araladığını söyledi. Japonya Anayasasının 96'ncı maddesine göre, halka anayasa değişikliği konusunda öneride bulunabilmek için parlamentonun (Diet) her iki kanadındaki vekillerin üçte ikisinin oyuna almak gerekiyor. Karar, ardından ülke çapında referanduma gidiyor.
Pazar günü gerçekleştirilen Danışman Meclisi seçimleri, iktidardaki koalisyona ve anayasa tartışmasıyla ilgilenen iki partiye fikirlerini öne sürmek için yeterli sandalye sayısını beraberinde getirdi.
Kishida, Abe'yi onurlandırmak istiyor olsa da revizyon yakın değil. İki faktör, dikkatli olmak gerektiğini gösteriyor.
İlk olarak, Kishida'nın da ifade ettiği üzere, seçim zaferi parlamentonun her iki kanadında üçte iki çoğunluk şartını sağlasa da bu durum revizyonu garanti etmek için yeterli değil. Japonya'nın anayasasını değiştirmek isteyenlerin neyi değiştirmek istedikleri ile ilgili anlaşmaya varması lazım.
Anayasada dört muhtemel değişiklik
Başbakan Abe'nin döneminde LDP dört muhtemel değişiklik üzerinde duruyordu. Bunlardan ilki ve belki de Abe'nin kalbine en yakın olanı, 9'uncu maddeye, yani savaşa karşı olan maddeye, Meşru Müdafa Gücü'nün Anayasa tarafından tanındığını açıkça ifade eden bir cümle eklemekti.
9. madde hakkındaİkinci Dünya Savaşından sonra yazılan Japonya Anayasası'nın en tartışmalı maddesi, ülkenin silahlı kuvvetlerini "pasifist" (barışçı) olarak tanımlayan ve devlete uluslararası sorunlarda savaş açabilme yetkisi tanımayan 9. madde. Söz konusu maddede, Japonya halkının "Savaşı, ulusal egemenlik hakkı; tehdidi ve güç kullanımını da uluslararası çatışmaların çözüm aracı olarak görmekten sonsuza kadar vazgeçmekte" ifadesi yer alıyor. Maddenin revize edilmesine yönelik tartışmalar on yıllardır devam ediyor. |
İkinci değişiklik, Komeito'nun da desteklediği bir konu olan, hükümetin eğitim ödeneğinin arttırılmasını öngörüyordu.
Üçüncü ve siyasi yelpazede nispeten daha tartışmalı olan değişiklik ise 2011'de Büyük Doğu Japonya Depreminden bu yana tartışılan ve ulusal bir kriz durumunda başbakanın acil durum yetkilerine sahip olmasını öngören bir maddeydi. Şu anda başbakanın ulusal acil durum ilan edip ona göre hareket etmesi için parlamentonun toplantı haline olması lazım. Yapılmak istenen değişiklik ise eğer parlamento toplantı halinde değilse yürütme erkinin resmi olarak parlamento onayını almadan hareket etmesine izin verecek.
Son olarak, seçim temsiliyetinde eşitlik sağlamaya yönelik bir değişiklik de önerildi. Bu, Yüksek Mahkemenin daha önceki seçim sonuçlarına ilişkin aldığı pek çok kararda kırsal bölgelerin şehirli seçmenlerin zararına olacak şekilde daha çok söz hakkına sahip olduğu hükmüyle aynı doğrultudaydı.
Bu bir dizi değişikliği önerebilmek için doğru koalisyonun kurulup kurulamayacağını zaman gösterecek; fakat Kishido'nın Abe'nin hatırasına atıfta bulunması, Japonya'daki yasa yapıcıların halkı yeni bir referanduma götürmeye hazır olup olmadıklarını yeniden düşünmeye çağırmak istediğini gösteriyor. Japonya'daki kamuoyu yoklamaları bu konuyu tartışma konusunda bir iştah olduğuna işaret ediyor; ancak, Japonya'nın 2. Dünya Savaşı sonrası kimliği için bu kadar merkezi olan bir belgede yapılacak ilk değişikliğin ne olacağı konusunda şüphecilik devam ediyor.
Kamuoyunun hazır olup olmadığını ölçmek şüphesiz Kishida'nın nasıl ilerleyeceğine ilişkin hesaplarını şekillendirecek.
Japonya halkı ne düşünüyor?
Bu noktada dikkatli olunması gereken ikinci faktör ise Kishida'nın Kabinesinin halihazırda karşı karşıya kaldığı karmaşık siyasi gündem.
Zafer ilan edildikten sonra Kishida radyo ve televizyonlara çıkarak odak noktasının her şeyden önce ekonomi olacağını vurguladı. Kamuoyu yoklamaları da seçmenlerin çoğunun bu konunun hükümetlerinin önceliği olması gerektiğini düşündüğünü gösterdi. (Seçim günü NHK'nin paylaştığı sandık çıkış anketi, seçmenlerin yüzde 45'inin böyle hissettiğini, yalnızca yüzde 5'inin anayasada bir revizyon istediğini ortaya koymuştu.)
Her ne kadar enflasyon oranı sadece yüzde 2'nin üzerinde olsa da Japonya halkı, enflasyon ve Rusya'nın Ukrayna'yı işgali sonucunda artan gıda ve enerji fiyatlarından fazlasıyla endişe duyuyor. Son haftalarda koronavirüs vakalarında yaşanan artış da bir endişe kaynağı.
Kishida Kabinesi, bu sonbaharda ayrıca geçtiğimiz yıl başlayan bir stratejik değerlendirmeyi tamamlamış olacak. Yeni bir Ulusal Güvenlik Stratejisi ve 10 yıllık savunma planı hazırlanıyor ve başbakan, savunma harcamalarında önemli bir artışın yanı sıra uzun menzilli konvansiyonel saldırı da dahil olmak üzere caydırıcılığı arttırmak için seçenekleri gözden geçirmeyi taahhüt etti.
Eğer gerekirse LDP'nin anayasa revizyonu için partiler arası bir koalisyon oluşturmak için zamanı olacak. Önümüzdeki üç yıl boyunca Japonya'da herhangi bir seçim beklenmiyor; bu, partisi süreci ilerletmek için aynı düşüncede olan partiler ile fikir birliği olup olmadığını keşfederken Kishida'ya politika hedeflerinin peşinden gitmek için zaman verecek. Bu çabayı hayatını kaybeden başbakana adamak yardımcı olabilir; ancak, bu, Japonya halkını bunun bir ulusal öncelik olduğuna ikna etmek için yeterli olmayabilir.
Eğer Kishida revizyon yoluna gitmek istiyorsa, partisinin hedeflerini, Japonya halkının bu çabayı Japonya demokrasisinin altını oymaktan ziyade demokrasiyi geliştirmek için kabul edilebilir bir çaba olarak göreceği sınırlar içinde tutmalı. Abe'den çok daha az ideolojik bir savunucu olan Kishida'nın partisinin uzun süredir güttüğü savaş sonrası anayasayı değiştirme amacına liderlik etme konusunda daha iyi bir şansı olabilir. Fakat ancak Japonya halkı değişimden elde edilecek somut bir kazanım olduğunu görürse... (SAS/SD)