Uluslararası Ceza Reformu (PRI) ve Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği (CİSST), Türkiye’de hapishanelerde insan hakları standartlarını güçlendirmeyi hedefleyen bir atölye düzenledi. İki gün süren etkinlikte sivil toplum örgütü (STÖ) temsilcileri, hak ihlallerini önlemenin yollarını tartıştı.
"Uluslararası Hapishane Standartları ve Özel İhtiyaçlı Mahpusların Hakları" başlıklı atölyede katılımcılar, hapishanelerde yaşanan hak ihlali deneyimlerini paylaşarak çözüm önerileri geliştirdi.

Cezaevlerinde en az 26 bin 632 hak ihlali yaşandı
Türkiye’nin ceza infaz sisteminde insan hakları standartlarını güçlendirmeyi hedefleyen etkinlikte, 15 sivil toplum örgütü temsilcisi bir araya geldi.
Özel ihtiyaçlı mahpuslara odaklanıldı
Atölyede, Birleşmiş Milletler’in ‘Mahpusların Muamelesine Dair Asgari Standart Kuralları’ olarak bilinen Mandela Kuralları temelinde, hapishanelerdeki uluslararası standartlar ele alındı. Tartışmalar; kadınlar, çocuklar, LGBTİ+’lar ve engelli mahpuslar gibi özel ihtiyaçları olan grupların haklarına odaklandı.
Katılımcıların, hak ihlallerini belgeleme, denetim mekanizmalarına erişim sağlama ve hesap verebilirliği güçlendirme becerilerini artırmak amacıyla vaka çalışmaları, etkileşimli araçlar ve pratik örnekler kullanıldı.
"Kalabalıklık ortak sorun"
Atölye yürütücülerinden PRI uzmanı ve insan hakları savunucusu Sharon Critoph, iki günün sonunda bianet’e değerlendirmede bulundu. Critoph, dünyanın birçok yerinde hapishanelerde benzer sorunların yaşandığını söyledi:
"Doğrudan ülkeleri kıyaslamak zor ama genellikle ortak sorunun kalabalıklaşmadan kaynaklandığını görüyoruz. Aynı ülke içinde bile hapishaneler arasında ciddi farklar olabiliyor. Bir tanesi iyi yönetiliyorken, başka bir şehirdeki hapishanede pek çok sorunla karşılaşabiliyoruz."
"İdeal bir hapishane sisteminin olmadığını" belirten Critoph, her ülkenin ve her kurumun kendi özgül problemlerine sahip olduğunu vurguladı.
Denetime açıklık
Kalabalıklaşmanın yanı sıra özel ihtiyaçlı mahpusların koşulları ve sivil toplum örgütlerinin hapishanelere erişimi de tartışılan konular arasında yer aldı.
Critoph, hapishanelerde insan haklarının korunmasında bağımsız gözlem mekanizmalarının önemine dikkat çekti.
Cezaevlerindeki şeffaflığın önemine değinen Critoph, "Bir hapishanenin gözlemcilere ne kadar açık olduğu, oradaki insan hakları koruma düzeyinin de göstergesidir. Gözlemcilerin, mahpuslarla özgürce görüşmesine izin verilmesi büyük önem taşır" dedi.
"Umut hakkı şart"
Türkiye’de siyasi mahpuslara uygulanan infaz eşitsizliklerini eleştiren Critoph, ‘umut hakkı’ ile ilgili “Uzun süreli hapis cezalarında bile, rehabilitasyonun ilk günden itibaren merkezde olması gerekiyor. Tahliye umudunun, sistemin odağında yer alması şart” ifadelerini kullandı.
"Devletin sorumluluğu"
Critoph, son olarak hapishanelerde insan haklarının korunmasının nihai olarak devletin sorumluluğunda olduğunu vurguladı:
"Sivil toplumun rolü izleme ve tavsiye sunmaktır ama devletin görevini üstlenmemelidir. Bir kişi hapishaneye gönderildiğinde, onun güvenliğini, sağlık hakkını ve avukata erişimini sağlamak devletin yükümlülüğüdür."
"Türkiye’nin Ceza İnfaz Sisteminde Hesap Verilebilirliğin Artırılması ve İnsan Haklarının İyileştirilmesi" projesi kapsamında düzenlenen atölyede CİSST Ağ Koordinatörü Helin Akyol da Türkiye’deki hapishane sisteminin sorunlarına dair sunum gerçekleştirdi.
*Atölye katılımcısı kurum ve temsilcilerin isimlerinin verilmemesi özellikle tercih edilmiştir.
(AB)








