Sonra birden yayına başlayan özel televizyonlar bizi "yeni yaşama kültürü" ile tanıştırdılar. Artık televizyonlar gece yarısı kapanmıyordu. Sabaha kadar yayın yapan yeni kanallar ise sürekli yabancı yapımlara para ödemektense kendi iç program stillerini oluşturdular. Artık yeni televizyon yıldızlarımız vardı.
Ekranlar kararıyor
Özel televizyonlara tam alışıyorduk ki, hem televizyonların hem de radyoların yasa dışı olduğunu öğrendik. Ve birden ekranlarımız karardı. Televizyon ve radyo yayınları mahkeme kararı ile kesilmişti, gerekçe basitti, Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına göre, özel televizyon ve radyo yayınları yasaktı.
Bu işin karlı bir iş olduğunu çoktan fark etmiş olan televizyon sahipleri ve yapımcıları çözümü bulmakta gecikmedi. Yayınlar artık yurtdışından yapılıyordu. Dolayısıyla da hiçbir şey kanun dışı değildi.
Tam bu yeni yayın stili başladığı zamanlarda, bir müzik kanalı girdi hayatımıza. Number one TV ve aynı adı taşıyan radyosu "kaliteli müzik" şiarı ile yola çıkmıştı. Ama bizleri VJ denilen "müzik sunucularının anlamsız sohbetleriyle tanıştıran da onlar oldu.
10 parmakta 10 marifet
İngiltere'den yayın yapan kanalın sunucuları arasında hemen bir isim parladı. Meltem Cumbul. Cumbul, konservatuar mezunuydu. İngiltere'de Royal Shakespeare Academy'ye devam ediyordu. 10 parmağında 10 marifet vardı ve marifetlerini göstermekten de hiç çekinmiyordu.
Güzelce bir kadındı, kültürlüydü, iyi bir eğitim almıştı. Gazeteler benzetmelerini yapmakta gecikmediler. O "Atatürk rüyasının kızıydı", "Gelecekteki Türk kadınına çok iyi bir örnekti".
Cumbul, kendisine yönelik övgüleri çok iyi değerlendirdi, İngiltere'de "hiçbir şey" olmaktansa, Türkiye'de "ünlü" olmayı tercih etti ve "vatanına geri döndü". Cumbul, gelir gelmez, iyice parladı. Artık show programları yapıyordu, fırsat buldukça dans ediyordu, hatta şarkı bile söylüyordu.
"Gerçek star" nasıl olunur?
Cumbul genç neslin en iyi temsilcilerinden biri olarak gösterildi, o günden bugüne kadar. "Show Business"daki geleceğini sağlama almak istiyordu. "Kalitesinden emin olmadığım işin içinde olmam" diyecek kadar idealist ve iddialıydı.
Cumbul, artık sokakta yürürken zorlanacak kadar ünlü olmuştu. Ama belli ki hedefi bu kadar değildi. Müzikal yapmak istiyordu, kaset çıkartmak istiyordu, hayalindeki her şeyi yapabileceğini biliyordu.
Hedeflerinden birini başardı, bir single çıkardı. Single'la birlikte, basın danışmanının da "yoğun çabalarıyla" adı Madonna ile birlikte anılmaya başlandı. Şarkı kötüydü, Cumbul'un sesi, "dinlenemez sınırlarına" yakındı, ama eğitimliydi. Ama olsundu, kaset çıktı, klip ilgi gördü, uzun süre de ekranlarda döndü zaten.
"Sinema istiyorum, tiyatro istiyorum"
Cumbul televizyon programlarından sıkılmıştı, basına "sinema istiyorum, tiyatro istiyorum" diye konuşuyordu. Her istediği gibi bunu da başardı. "Karışık Pizza" yeni kuşak Türkiye sinemasının örneklerinden biriydi. Gösterime girdiği dönemde, aldığı eleştiriler çok da iyi sayılmazdı, "uzunca bir klip" diye nitelendirildi. ama olsundu, Cumbul filmi çekmişti, gişesi de fena sayılmazdı.
Tam da bu sıralar aldığı bir dizi teklifini kabul etti. "Yılan Hikayesi", "kötülere karşı amansızca savaşan Amerikan tarzı bir polisin" hikayesiydi. Cumbul başroldeki Mehmet Ali Alabora'nın "baş belası" bir köylü kızını oynuyordu.
Dizi ilk haftadan itibaren büyük ilgi gördü. Amerikanvari bir polisle İstanbul'a ilk kez ayak basan bir köylü kızın asla dile getirilemeyen aşklarının matrak ve hüzünlü öyküsü, dönemin televizyon izleyicilerinin ihtiyaçlarını karşılayacak nitelikteydi.
Meltem Cumbul, aldığı o kadar eğitime ve kendi deyimi ile o kadar "kaliteli" bir sanatçı olmasına rağmen, trajik bir şekilde gerçek şöhreti, kaderin bir cilvesi olsa gerek, köylü kızı tiplemesi ile yakaladı.
Okuldan da mezun olmamış!
Yılan Hikayesi, Türkiye televizyonlarının uzun soluklu dizilerinden biri oldu. Dönemin modasına uygun olarak, takvimleri, kartpostalları basıldı. Artık Meltem Cumbul, "köylü kızı" olarak televizyon tarihine geçmişti, ama kendisi bu durumdan pek de hoşnut sayılmazdı.
Tam da bu sıralarda, ortalıkta dedikodular dolaşmaya başladı. Aslında Cumbul, Royal Shakespeare Academy'de sadece oyunculuk kurslarına gitmişti, yani okulun öğrencisi değildi, dolayısıyla mezun da olmamıştı. Sadece paralı sertifika programlarına katılmıştı. Hazırladığı portfolyosunun Hollywood yapımcılarının ilgisine mahzar olduğu da doğru değildi. Bekleyen binlerce dosya arasındaki yerini almıştı sadece.
Cumbul, dedikodular hakkında konuşmadı. Sadece Royal Shakespeare Academy'de kursa gittiğini doğruladı. Aynı dönemde başladığı yabancı ortaklı "Doğum Yeri Absürdistan" adlı filmle de gündeme geri dönmeyi başardı.
Cumbul, hep akranlarından farklı görünmek ve farklı olmak istedi. Daha kimse sanal alemlere girmemişken, portfolyosunun da dahil olduğu bir web sitesi kurmuş, her gün yenilen siteyle "sanal alemde ben de varım" demişti. Üstelik bu işi oldukça da ciddiye alıyordu. Bir yandan dizisiyle, bir yandan da basına haber olan internet sitesi ile Cumbul hep gündemdeydi.
İzleyiciler yeni yayın döneminde "Yılan Hikayesi"ni ve polis memuru Memoli ile köylü kızı Zeyno'yu beklerken, Meltem Cumbul'un diziden ayrıldığı duyuldu. İddiaya göre, artık "köylü kızı" tiplemesi sanat hayatına bir şey katmayacağı için ayrılmıştı.
Dizinin yapımcıları ve oyuncuları Cumbul hakkında pek de hoş olmayan laflar ettiler. Cumbul da uygun gördüğü şekillerde yanıt verdi. Temel nedeni "köylü kızını" oynamaktan sıkılmış olmasıydı. Artık "daha kaliteli" işlerde çalışmak istiyordu. Bunu da açıklamakta bir sakınca görmüyordu.
Birkaç ay sesi soluğu çıkmadı Cumbul'un. Star Televizyonu'nun yeniden yapılanma süreciyle birlikte başlayan yerli dizilerden birinde oynayacağı ya da bir sitcom çekeceği gibi dedikodular dolaşıyordu. Bir gün gazetelerde çıkan bir haber, Star hakkındaki dedikoduyu doğruladı.
Yeni dizinin adı "Beşik Kertmesi"ydi. "Doğduğu anda köydeki ağanın yeni doğan oğluyla beşik kertmesi olan Tekgül, 18'ine gelmeden kente göç etmiş, adını Elmas Maden olarak değiştirip, ünlü bir star olmuştur. Ama yıllar sonra beşik kertmesi onu bulmak için köyden kente gelir ve macera başlar."
Dizinin basın bülteni böyle diyor, Cumbul tam "köylü kızı olmaktan kurtuldum" derken başka bir köy-kent çatışması ilei yine köy kökenli bir kadın olarak çıkıyor karşımıza.
Aslında Cumbul'un kaderi bu, "köylü kızı oynamak istemiyorum" dedikçe, yapımcılar ve yönetmenler, sanki inadına yapar gibi, ona yeni köylü rolleri getiriyorlar. Zira, diziyi bu nedenle bıraktığı dönemde çektiği "Maruf" adlı filmde de bir köylü kızını oynuyordu. Ama şimdi, sınıf atlamış sayılır, en azından köyden kente göç etmeyi başardı...
Meraklısına Notlar:Cumbul'un yurtdışında film çekeceğine dair dedikodular yine ortalıkta dolaşmaya başladı. her yaptığı işte inatla kalite aradığını söyleyen Cumbul, geçen hafta Kral TV Video Müzik Ödüllerinin sunuculuğunu yaptı. Kalitesi elbette tartışılmazdı!!!