Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanları ve Grup Başkanvekillerinden oluşan heyet, dün (28 Mayıs) AKP heyetiyle Meclis’te görüştü.
Yaklaşık 2 saat 15 dakika süren görüşmenin ardından açıklama yapan DEM Parti, görüşmede Türkiye ve bölgedeki gelişmelere dair kapsamlı bir fikir alışverişinde bulunulduğunu ifade etti. Açıklamada, Meclis’e sunulması beklenen İnfaz Paketi’nin de görüşmede gündeme geldiği belirtilerek, görüşmenin ayrıntılarına ilişkin kapsamlı açıklamanın ilerleyen günlerde yapılacağı belirtildi.
Görüşmeye ilişkin AKP’li Efkan Âlâ ve Abdullah Güler de kısa açıklamalarda bulundu; ancak içerikle ilgili ayrıntı paylaşmadılar.
Görüşmenin içeriğini, İnfaz Yasası’nda yapılacak düzenlemelerin kapsamını ve anayasa tartışmalarını DEM Parti Grup Başkanvekili Sezai Temelli’ye sorduk.
Hasta tutuklular, hamile kadınlar ve çocuklu anneler
AKP ile dün iki saati aşan görüşmenizden sonra “Beklenen infaz düzenlenmesini henüz göremeyeceğiz” dediniz. İktidar neden beklenen adımı atmadı?
Bu konuda uzun süredir yoğun bir çaba içindeyiz. Toplumun 10. Yargı Paketi’yle ilgili ciddi beklentileri vardı. Görüşmede bu beklentileri ve önerilerimizi aktardık. Aynı zamanda siyasetin önünü açacak bir adım olarak bu paketin önemini vurguladık. Ancak geldiğimiz noktada, İnfaz Yasası’yla ilgili beklenen kapsamlı düzenlemenin pakette yer almadığını gördük. Sadece hasta tutuklular, hamile kadınlar ve çocuklu anneleri kapsayan bir düzenleme söz konusu. Bu, infazın çok sınırlı bir alanda ele alındığını ve beklediğimiz genişlikte bir düzenleme olmadığını gösteriyor.
Kapsamlı bir düzenleme yapılmamasına dair açıklamaları ne oldu?
Konuyu çok yönlü değerlendirdiklerini, heyetlerinin bu konuda çalışmalar yürüttüğünü ve ciddi risklerin söz konusu olabileceğini belirttiler. Toplumun hassasiyetlerine; özellikle kadın cinayetlerine, kadınlara yönelik nitelikli cinsel saldırı gibi meselelere dikkat çektiler. Ve Anayasa Mahkemesi'nin önceki kararlarının da dikkate alınması gerektiğini ifade ettiler.
Tüm bunların ışığında, daha fazla ve etraflıca çalışmaları gerektiğini; ancak infaz düzenlemelerini ilerleyen paketlerde mutlaka hayata geçireceklerini belirttiler. Ancak kaçınılmaz olarak bu, bir gecikme anlamına geliyor. Bu yüzden kapsamlı düzenlemeler için Meclis’in yeniden açılacağı sonbahar ayları işaret ediliyor. Yani düzenlemenin dört ay daha beklemesi söz konusu. Bu durum da elbette toplumda bir hayal kırıklığı yaratıyor. Çünkü özellikle cezaevlerinde on binlerce mahpus umutla bu düzenlemeyi bekliyor.

AKP-DEM PARTİ GÖRÜŞMESİ
İnfaz paketi sonbahara kaldı, yalnızca hasta tutsaklar konusunda anlaşıldı
“Süreç kendi güzergâhında ilerlemeye devam edecek”
Bu süreçte size herhangi bir taahhütte bulunuldu mu?
Siyasette ve diplomaside kesin taahhütlerden söz etmek mümkün değil. Görüşmelerde sadece fikirler ve beklentiler ifade edilir. Şimdilik bu düzenlemelerin sonbaharda geleceği yönünde bir eğilim olduğunu söyleyebiliriz. Ancak bu adımı atarlar mı, atmazlar mı bilemeyiz. Daha önce de adım atılacağı söylenmişti; ama atılmadı. Bu nedenle toplum olarak da bu konudaki mücadeleyi sürdürmemiz elzem.
İnfaz Yasası’nın düzenlemesinin ertelenmesi, yürüttüğünüz barış ve demokratikleşme sürecini etkiler mi?
Barış ve demokratik toplum süreci, çok boyutlu bir mücadele alanı. İnfaz Yasası gibi düzenlemeler sürece olumlu katkı sunabilir, toplumsal anlamda güveni artırır, siyasal sürecin önünü açar. Bugün oluşan bu belirsizlik toplumsal barış konusunda ciddi bir güvensizlik yaratıyor ve söz konusu gecikmelerin telafisi için güçlü adımlar atılması gerekiyor.
Ancak Yargı Paketi ile ilgili vaatlerin çoğu, barış ve demokratik toplum süreciyle doğrudan ilişkili değildi; adli suçluları ilgilendiren düzenlemeler ağırlıktaydı. Bizim yaklaşımımız elbette ki şu: Toplumun farklı kesimlerinin güven duymasını sağlamak, siyasetin temel sorumluluğudur. Hele ki böyle kritik dönemlerde bu sorumluluk daha da büyüyor. Görüşmelerde de bunu açıkça ifade ettik. “Atılacak güçlü bir adım, sürecin diğer aşamalarına da pozitif katkı sağlar,” dedik. Ama elbette ki süreç, kendi güzergâhında ilerlemeye devam edecek. Umudumuz bu yönde.

TAM METİN
Abdullah Öcalan’ın “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı”
Terörle Mücadele Kanunu
Anladığımız kadarıyla bir tür “gedik açmaya” çalıştınız; ama size bunun için erken olduğu mu söylendi?
Biz buna gedik açmak demiyoruz. Toplumda güveni ve umudu büyütecek adımlar atmak diyoruz. Süreci desteklemek diyoruz.
Yargı Paketi’ne dair en önemli talebiniz neydi?
Kapsamlı bir çalışma yaptık ve talepleri öncelik sırasına koymadık. Ama elbette ki vicdani açıdan hasta tutuklular meselesi başta geliyor. İnfaz düzenlemeleri konusunda ciddi bir dosya hazırladık ve bunu Adalet Bakanlığı’na ileterek “İnfaz Kanunu’nda, Türk Ceza Kanunu’nda, Terörle Mücadele Kanunu’nda yapılması gereken çok sayıda düzenleme var. Bunlara bir yerden başlamak gerek,” dedik. Onlar da bize “Haklısınız; ama hepsini bir anda yapmak mümkün değil, aşama aşama ilerleyeceğiz,” dediler. Öncelikle pandemi döneminden kalan mağduriyetlerin giderileceğini söylediler; ama bu adımı da atmadılar.
Anayasa tartışmaları
Tartışmaların bir ayağı da anayasa. Buradaki talebiniz nedir?
Biz 2020 yılında da anayasa tartışmalarına dair bir strateji geliştirdik. Maddelere değil, sürece odaklandık. “Anayasa nasıl yapılmalı?” sorusunu merkeze aldık. Askerlerin, darbecilerin yaptığı anayasaların yerine; halkın, toplumun beklentilerini karşılayacak sivil bir anayasa yapalım dedik. Ama nasıl yapılır, kim yapar, hangi yöntemle yapar; bu konularda mutabakat sağlanmalı. Yargı paketleri de bu yönde bir "yol temizliği" görevi görebilir.
Terörle Mücadele Kanunu gibi darbe döneminden kalma, militarist akılla yapılmış yasal düzenlemeleri değiştirmeden “Hadi gelin anayasa yapalım” demek, sahici bir yaklaşım olmaz. Hukuki ve siyasal zemin oluşturulmadan anayasa tartışmasına girmek sağlıklı bir gelişim ortaya çıkarmaz. Barış Süreci’nin de ihtiyaç duyduğu şey tam olarak budur: Güven veren hukuki düzenlemeler. Bu zemin sağlanmadan yapılacak her anayasa tartışması eksik kalır.
Bu tartışmada hem partiniz hem de Abdullah Öcalan, özellikle 1921 Anayasası’nı işaret ediyor. Bunun nedeni nedir?
1921 Anayasası, tıpkı Türkiye gibi, çoğulcu bir anayasa. Bu gerçek, yasalarımıza ve anayasamıza mutlaka yansıtılmalı. Toplumsal mutabakat, sağlıklı bir toplum yapısı ve barış ancak buna uygun bir anayasa ile sağlanabilir. 1921 Anayasası, bu yönüyle önemli bir örnek. O dönemin Meclis’i de, Büyük Savaş sonrası toplanan kongreler de çoğulcu karakteriyle öne çıkar. Tarihe dönüp baktığımızda, bugün yaşadığımız siyasi krizlerin çoğunun o çoğulcu çizgiden sapılmış olmasından kaynaklandığını görürüz.
Sayın Öcalan’ın yaptığı vurgu, tam da bu çoğulcu yapıyı işaret etmesi bakımından kıymetlidir. Türkiye bu eksende bir anayasa tartışması yürütmelidir.

TÜRKİYE'NİN ANAYASA YOLCULUĞU - 1
Vatandaşlıkta "Türklük" Tanımı 1924'te Başladı
Sezai Temelli hakkında
Siyasetçi ve akademisyen. 1985 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Maliye Bölümü'nden mezun oldu, doktorasını da aynı fakültede tamamladı. Akademik kariyerine İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde araştırma görevlisi olarak başladı.
2016 yılında ilân edilen olağanüstü hâl sürecinde 675 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile üniversitedeki görevinden ihraç edildi. 4 Mayıs 2018 tarihinde pasaportuna el konularak yurt dışına çıkışı yasaklandı.
Önceki dönem HDP Eş Genel Başkanlarından, 25. Dönem İstanbul, 27. Dönem Van, 28. Dönem Muş Milletvekili.
(TY)