Cumartesi Anneleri/İnsanları 503. buluşmalarında 15 Kasım 1937’te Elazığ’da idam edilen Seyit Rıza’yı, oğlunu ve arkadaşlarını andı.
Galatasaray Meydanı’ndan devleti yönetenlere seslendiler:
“Dersim demek; Seyit Rıza demektir. Seyit Rıza ve arkadaşları mezarsızken, Dersim’in hakikati devletin arşivlerinde hapsedilmişken yalnızca Dersim'de yaşananların katliam olduğunu kabul etmek yetmez.
“Gündemi değiştirmek için değil, katliamcı, tek tipçi zihniyeti mahkûm etmek için özür dileyin.
“Derin yaralarımızı rakiplerinizi köşeye sıkıştırmak için kullanmayın, yaralarımızı saracak adımları atın.
“Hakikatin topluma ulaşmasının önündeki engelleri kaldırın; Seyit Rıza ve arkadaşlarının devletin arşivlerinde hapsedilen akıbetlerini açıklayın.
“Naaşları ailelerine teslim edin. İnkarcı, asimilasyoncu zihniyete son verin.”
Seyit Rıza'nın torunundan mektup
Seyit Rıza’nın torunu Rüstem Polat’ın Erzincan’dan gönderdiği mektupta şöyle dedi:
“İdam edilen Seyit Rıza ve arkadaşlarıyla gözaltında kaybedilenlerin mezar yerlerinin belli olmaması bir tesadüf değil elbet. Onlar aynı zihniyet tarafından infaz edildiler çünkü.
Bu zihniyet ile hesabım devam edecek. Öç alma hesabım yok. Ancak bizim ölülerimizin üzerinde istismar ve hakaret hala devam ediyor. Bunu sürdürenler karşısında susmamı kimse beklemesin. Mezar yerlerimiz açıklanana kadar mücadeleniz mücadelemdir.”
“Bir yüzleşme, bir özür bekliyorum. Analar ağlamasın diye.”
Arşivlerden belgeler
503. haftada Nevzat Onaran’ın devlet arşivlerinden çıkardığı iki belge paylaşıldı.
12 Eylül 1937 tarihli ve Dahiliye Vekili imzalı belgede Seyit Rıza’nın “kayıtsız şartsız ve silahsız olarak” 11 Eylül’de teslim olduğu belirtiliyor.
6 Ağustos 1938 tarihli ikinci belgede ise Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk ile birlikte 13 kişinin imzası var.
Belgede Dersim’de yasaklı bölge ilan edilecek alanlar, insanların nakledilecekleri yerler ve “isyana teşvik edenlerin” mahkemeye sevklerine dair bilgiler yer alıyor.
Cumartesi Anneleri/İnsanları “Bu belgelerle devletin ‘isyan vardı’ şeklindeki ifadelerinin geçerli olmadığını, Dersim katliamından önce planların yapıldığını” gösterdiğini söyledi.
Hanım Tosun:Seyit Rıza’nın torunları burada
503. haftada 1995 yılında İstanbul’da gözaltında kaybedilen Fehmi Tosun’un eşi Hanım Tosun ile Hasan Ocak’ın kardeşi Ali Ocak söz aldı.
“Kürtler için Dersim Katliamı’ndan Roboski Katliamı’na, Roboski’den Şengal ve Rojava’ya dek onlarca katliam var” diyen Hanım Tosun şöyle devam etti:
“Herkes bilsin ki Kürt halkı ve Seyit Rıza’nın, Şeyh Said’in torunları buradalar. Tüm kayıplar onurumuz. Tüm kayıplarımızı aramaktan vazgeçmeyeceğiz. Katiller bize hesap verene dek iki elimiz yakalarında olacak, hesap sormaya devam edeceğiz.”
Ali Ocak ise “Devletin hanemizdeki zulmünü 77 senedir yaşıyoruz” dedi.
“77 sene önce Seyit Rıza’yı katlederken devletin ortaya koyduğu yalanlar ile bugünkü devlet erkanının yalanları aynı. Eşitlik, özgürlük ve adalet talebimizi Seyit Rıza ve arkadaşları için de dile getireceğiz.”
“Devlet ezmeye devam ediyor”
İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon adına yapılan ve Maside Ocak’ın okuduğu açıklamada şu ifadelere yer verildi:
“503 haftadır söylüyoruz; ‘tektipleştirme’yi ‘düzen, ‘farklılığı ise ‘bölünme’ olarak tanımlayan devlet zihniyeti çok kimlikli bu toprakları, insanlık suçları cehennemine çevirdi.
“Bu suçlardan biri de Dersim’ de işlendi; ileri yaşta bir inanç önderi olan Seyit Rıza, 17 yaşındaki oğlu ve Dersim’ in ileri gelenlerinden beş kişi ‘isyana teşvik’ suçlamasıyla yasalar, etik değerler çiğnenerek idam edildi.
“Dönemin ceza yasasına göre yaşları nedeniyle idam edilmeleri mümkün olmadığından mahkeme kararıyla Seyit Rıza’nın yaşı küçültüldü, oğlunun da yaşı büyütüldü. Yargılananlar Türkçe bilmiyordu, avukatları yoktu, göstermelik bir yargılama sonucunda Seyit Rıza ve oğlu Resih Hüseyin ile Seyhanlı aşireti reisi Hasso Seydi, Yusufhanlı aşiret reisi Kamer oğlu Fındık, Demenanlı aşiret reisi Cebrail oğlu Hasan, Kureyşanlı Ulikeye oğlu Hasan ve Mirza Ali oğlu Ali idam edildi.
“İdamlar 15 Kasım 1937 tarihinde Elazığ’da halka açık bir şekilde infaz edildi. İdam edilenlerin cansız bedenleri günlerce asker eşliğinde şehirde dolaştırılıp teşhir edildikten sonra ailelerine teslim edilmeyerek kaybedildi.
“Seyit Rıza’nın ailesi olaydan 69 yıl sonra 30 Ekim 2006 tarihinde Elazığ Valiliği’ne müracaat ederek Seyit Rıza’nın mezar yerinin kendilerine bildirilmesini ve naaşın iade edilmesini talep etti. Elazığ Valiliği’i bu başvuruyu reddetti. Bunun üzerine aile Elazığ 1. İdare Mahkemesi’nde dava açtı. Mahkeme de ailenin talebini oy birliği ile reddetti. Red kararına yapılan temyiz başvurusu 31 Mayıs 2013 tarihinde sonuçlandı; Danıştay 10. Daire Başkanlığı Elazığ 1. İdare Mahkemesinin red kararını onayladı. Bunun üzerine aile karar düzeltme başvurusu yaptı.
“77 yıl önce Seyit Rıza’yı hukuksuz bir şekilde yargılayan mahkemeler aynı hukuksuzluğu bugün de sürdürüyor, ailenin mezara ulaşması engelleniyor. Devlet, yurttaşı, etnisite ve inanç ölçütünü esas alarak ezmeye bugün de devam ediyor.” (BK)