Dersim Emek ve Demokrasi Platformu, 87 yıl önce idam edilen Seyit Rıza ve arkadaşları Dersim’de andı.
Kent merkezindeki Sanat Sokağı’nda bir araya gelen kitle, buradan Seyit Rıza Meydanı’na yürüdü.
Anmaya, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, DEM Parti Halklar ve İnançlar Komisyonu Eşsözcüsü Yüksel Mutlu ve Dersim Milletvekili Ayten Kordu da katıldı.
Anmada ilk olarak Dersim Emek ve Demokrasi Platformu adına Ergin Tekin konuştu.
Tekin, “Dersim Tertelesi’nin Şark Islahat Planı’nın en büyüğü olduğunu” belirtti.
İHD: Seyit Rıza ve arkadaşlarının itibarlarının iadesi için kanun çıkarın
"Arşivler açılsın, mezar yerleri açıklansın"
Recep Tayyip Erdoğan’ın başbakan olduğu 2011 yılında Dersim Soykırımı’na ilişkin sarf ettiği, “Devlet adına özür dilenecekse ben özür dilerim” sözünü hatırlatan Tekin, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bu söylem, Dersim Tertelesi gibi büyük bir trajedi üzerinden siyasi malzeme yapılmış ve muhalefeti baskılamak için kullanılmıştır. Çünkü özür dilemenin gereği olan adımlar atılmadı, arşivler açılmadı, adalet sağlanmadı. Bugün iktidarın ortağı olan MHP Genel Başkanı, 'Türkiye’de Dersim diye bir il yoktur' diyerek Dersim halkının kimliğini ve tarihini inkâr ediyor. Ne söylerseniz söyleyin, Dersim’e ve Seyid Rıza’nın mirasına sahip çıkmaya devam edeceğiz. Resmî bir özür dilensin, Seyid Rıza ve idam edilenlerin mezar yerleri açıklansın. Dersim 1937-38-39 sürecine dair tüm arşivler eksiksiz olarak açıklansın."
Bakırhan: Dersim’i kazanmak Seyit Rızaların mücadelesine sahip çıkmak demektir
"Kerbala’dan bugüne katlediliyoruz"
DEM Parti Grup Başkanvekili Klılıç-Koçyiğit de konuşmasına “87’nci yılında Seyit Rıza’yı ve yol arkadaşlarını, kefensiz toprağa düşen binlerce canımızı anıyorum” diyerek başladı.
Cumhuriyetin 101’inci yılında halen bir şey değişmediğinin altını çizen Koçyiğit, devamında şunları söyledi:
“Kerbala’dan bugüne katlediliyoruz, kılıçtan geçiriliyoruz, yok sayılıyoruz, hedef gösteriliyoruz. Ama söyleyelim Kerbala’da olduğu gibi sonrasında da ne Hüseyin’i duruştan vazgeçtik ne de boyun eğdik.. Her bir Dersimlinin yüreğinde, her bir Kürt’ün yüreğinde Seyit Rıza’nın son sözlerinde söylediği duruş vardır.
101’inci yılındayız Cumhuriyetin. Kürtler, Dersimliler barış diyorlar. Şimdi de kayyım rejimi ile Kürt’ün, Alevinin iradesini, inancını yok sayıyorlar. Demokrasiye darbe yapanlar Dersim 38 zihniyetinden besleniyorlar. Devlet bugün bir karar vermek zorunda. Açık ve net çağrı yapıyoruz. Pirimizin huzurundan, Herde Derweş’ten sesleniyoruz, gerçekten barış istiyor musunuz? Barış isteyen milyonlar var, el uzatan binler var. Niyeti barış olan katliamlarla yüzleşir, onun hesabını verir, özür diler ve gereğini yapar. 87 yıl geçmiş hâlâ Seyit Rıza ve arkadaşlarının mezarlını bilmiyoruz. O zaman söylüyoruz samimi iseniz Seyit Rıza ve yol arkadaşlarının mezar yerlerini söyleyin. Devlet burada işlediği suçların hesabını versin. Özür dilesin."
Anma programı yakılan mumlar ve lokma dağıtımının ardından sona erdi.
Dersim'de 1937-1938'de Ne Oldu?
Seyit Rıza'nın idamı
Şeyh Hasanlılar aşiretinden olan Seyit Rıza (Pir Seyit Rıza) Dersim Direnişi’nin lideridir. 1863’te Dersim’in Ovacık ilçesi Lirtik köyünde dünyaya geldi.
4 Mayıs 1937’de Bakanlar Kurulu kararıyla başlatılan askeri harekatın ardından “barış” görüşmeleri yapmak için çağrıldığı Erzincan'a giderken (5 Eylül 1937) yolda askerlerce alındı ve tutuklandı.
Seyit Rıza ile birlikte oğlu da dahil 72 daha tutuklandı. Tutuklananlar, hukuk kurallarından uzak, olağanüstü bir mahkemede yargılandılar. Dillerini bilmedikleri mahkemede savunma hakları olmadığı gibi itiraz hakları da yoktu. Davanın son duruşması ise kurallara aykırı olarak hafta sonu yapıldı ve idam kararı verildi.
15 Kasım 1937’de Seyit Rıza, Elazığ’daki Buğday Meydan’ında Usene Seydi, Fındık Ağa, Resik Usen (Seyit Rıza’nın oğlu), Aliye Mırze Sıli, Hesene İvraimi ve Hesen Ağa ile birlikte idam edildi.
İhsan Sabri Çağlayangil'in anılarında Seyit Rıza'nın idamını şöyle anlatıyor:
“Seyit Rıza, sehpaları görünce durumu anladı. 'Asacaksınız' dedi ve bana döndü: 'Sen Ankara'dan beni asmak için mi geldin?' Bakıştık. İlk kez idam edilecek bir insanla yüz yüze geliyordum. Bana güldü. Savcı, namaz kılıp kılmayacağını sordu. İstemedi. Son sözünü sorduk. 'Kırk liram ve saatim var. Oğluma verirsiniz' dedi... Seyit Rıza'yı meydana çıkardık. Hava soğuktu ve etrafta kimseler yoktu. Ama Seyit Rıza, meydan insan doluymuş gibi sessizliğe ve boşluğa hitap etti.
'Evlâdı Kerbelayıh. Bi hatayıh. Ayıptır. Zulümdür. Cinayettir' dedi. Benim tüylerim diken diken oldu. Bu yaşlı adam rap rap yürüdü. Çingeneyi itti. İpi boynuna geçirdi. Sandalyeye ayağı ile tekme vurdu, infazını gerçekleştirdi. Oğlu yaşında bir subayı öldürecek kadar katı yürekli olan bir insanın bu mukadder akıbetine acımak zor... Seyit Rıza asılırken ileride oğlunun da sesi geliyordu: 'Kulun kölen olam. Sığırtmacın olam. Gençliğime acıyın, öldürmeyin beni!"
(RT)