İşte hani geçen yıl, 23 Nisan Çocuk Bayramı'nda, 24 Nisan, topluca soyumuzun kırılmaya çalışıldığı, bizim Paskalya Bayramı'mızda ve de Çocuk Bayramı'nda, bir çocuk katledildi. Benim canımın parçası oğlumu senin yanına yolladılar. Şakacıktan, askerde, çocuk parkında oynarken, oyuncakları olan silahla, şakacıktan arkadaşı ateş etmiş. Canımın bedeninde kocaman iki delik açmış, bu bir trafik kazası gibi bir şeymiş canım.
Ani Balıkçı'nın gecede okunan "Hrant ve Sevag" mektubundan
Sevag Şahin Balıkçı, 24 Nisan 2011'de, Ermeni soykırımının başlangıcının 96. yıl dönümünde, zorunlu askerlik yaptığı Batman'da öldürüldü. Balıkçı'nın ölümü hakkında önce kaza dendi, alınan ifade ve yapılan tatbikatlardan sonra kaza olmadığı ortaya çıktı, ardından ifadeler değişti "görmedim, bilmiyorum" oldu. 25 Ocak'ta davasına devam edilecek olan Sevag Şahin Balıkçı'nın ailesi Ani Balıkçı ve Garabet Balıkçı, "Hrant için 6. Yıl. Buradayız, Ahparig" etkinlikleri kapsamında Sevag'ı ve yaşadıklarını anlattı.
"Şakayla" açılan iki delik
Oğlunun ölümünü internetten öğrenen Ani Balıkçı şunları anlattı:
"Evimize yeni taşınmıştık. Askerler eski evimize gitmişlerdi. Olay saat 11'de olmuş ama ben 15'te öğrendim. İnternete bak demişler eşime. Ben de gariptir, ödül falan mı almış acaba diye düşündüm. Çünkü başarılı bir çocuktu."
"İnternette Kozluk (Batman'ın ilçesi) diye aradım. 'Şakalaşırken öldü' diyordu haberde. Askeriyeyi aradık, 'tel örgüde' dediler, öldüğünü bize söylemediler. Kızımı 'isim benzerliğidir' dedi ama sonra baktık ki her iki ismi de yazıyordu."
"Sonra askerler geldi evimize. Kaza olduğunu söylediler. Önce 'acaba?' dedim. Sonra iyi yönden aldım şakalaşırken oldu herhalde dedim. Halbuki kim şakalaşabilirdi ki bir Ermeni'yle?"
"Hep beyaz giyerdi Sevag. Öldüğünde 'bayrağa saralım mı' diye sordular. 'Sarın' dedim 'o da vatanın evladı', 'ama beyaz çiçekler de koyalım'. Ama bizi vatandan saymıyorlarmış. Benim bildiğim şehitleri sararlar bayrağa ama benim oğlum 24 Nisan şehidi. Evet, şehitlik Müslümanlık'ta var, Hristiyanlık'ta yok. Yazmamış İsa. Bu benim suçum mu? Oğlumun suçu mu? O zaman Hristiyan çocukları askere almasınlar."
"Benim oğlum şakayla gitti. Şakayla iki tane delik açıldı vücudunda, öyle gitti. Hrant'ın katilleri bulunsaydı, belki de ölmeyecekti Sevag."
"25 Ocak'ta mahkememiz var. Katil de diyemiyoruz ki sanık diyoruz. Sanık serbestçe geziyor. Mahkeme hala şahit arıyor. Tatbikatta gördük, oradaki erlerin hepsi şahit. Erler ilk 'tel örgüye dayadığı tüfek ateş aldı' diye ifade verdiler, sonra ifadelerini değiştirip 'görmedik, duymadık' dediler. Sonra Aydınlı bir çocuk mahkemede konuştu. Evine telefon geldiğini, telefonda 'bilmiyorum' diye ifade vermesini istediklerini anlattı."
"Hrant'a verdiğiniz desteği istiyoruz"
Sevag Şahin Balıkçı'nın babası Garabet Balıkçı ise olayın nişan alınmadan gerçekleşemeyeceğini ifade etti.
"Şaka dedikleri olay bir tel örgünün iki tarafında oluyor. Ölen kişi bir tarafta, vuran da diğer tarafta. Orası meyilli bir yer. Meyilli bir yerde sağdan girip soldan çıkacacak milimetrik bir atış. Bunu nişan almadan kimse vuramaz. Şaka dedikleri bu. Benim oğlum gerçekten ırkçı bir kurşunla gitti."
"Çelişkili raporlar var. Kazak gösterdiler. Giren delik yok ama çıkan delik var. Bir şeyleri örtbas etmek istiyorlar."
"Biz Sevag'ımızı kaybettik. Benim tek istediğim şey bizlerin birlik beraberlik içinde olmamız. Bizlere destek vermeniz. Hrant'a verdiğiniz desteğin aynısını biz de istiyoruz. Bizler galiba biraz güçsüz kaldık. Çünkü destek alamıyoruz. Çünkü, neredeyse bütün arkadaşlarımız kayboldu. Neden korkuyoruz? Korka korka bu vaziyete geldik. Allah'ın veridği bir can. Öleceksek korkmadan ölelim bari. Bunu istiyorum. Başka Sevaglara, Ohanneslere, Ahmetlere, Mehmetlere olmasın diye bunun çabasını veriyoruz."
Bir buçuk milyon + iki
Hrant'ın Arkadaşları'ndan Garo Paylan da "eğer Hrant'ın katillerini alabilseydik, Sevag ölmeyecekti" dedi.
"24 nisan 2011'de Taksim Meydanı'ndaydık. Uzun süre sonra bir anma yapma derdindeydik. Meydanda 24 Nisan 1915'te bir şafak vakti evlerinden alınan yüzlerce insanın fotoğraflarıyla oturduk. Oraya bir resim daha eklemiştik. Hrant'ın fotoğrafını. Çünkü artık 'bir buçuk milyon artı bir'di. O sırada bir haber geldi. Bir Ermeni öldürülmüştü. Bir Paskalya günüydü. Biz Ermeniler için hem acı, hem de bayram günü. O gün bir acı daha düştü yüreğimize."
"Yolda yere düşsek, Mamamızı inandıramayız düştüğümüze. Çünkü mutlaka biri bizi dövmüştür. O büyük suçtan beri biliriz ki, ne olduysa hep devletten gelmiştir. Çünkü o büyük suçla, suç sıradanlaştı. O suçun failleri terfiler aldılar, caddelere ismini verdiler. Ermenilerin en çok yaşadığı bölgeye Talat Paşa İlköğretim Okulu'nıu diktiler. Ergenekon Caddesi, Kurutuluş, Bozkurt Sokak isimlerini verdiler."
"Seksen yıl sonra bir ahparigimiz çıktı. 'Sizin bildiğiniz gibi değil' dedi. Onu da bizden aldılar. Ondan sonra yine bizimle dalga geçtiler. Eğer biz Hrant'ın katillerini alabilseydik, Sevag ölmeyecekti. Bugünlerde Samatya'da bir şeyler oluyor. Belki de adi bir suç ancak bize bunu düşündürtmüyorlar. Bize bunun aksini ispat edecek olan 75 milyondur. Bu geçmiş meselesi değil çünkü. Bu çocuklarımızın geleceğinin meselesi, Ermeni kadınların güvenle sokakta yürümesi meselesi, sokakta düştüğümüz zaman Mamamızın inanması meselesi."
Sevag Balıkçı, 24 Nisan 2011'de, askerlik yaptığı Batman'ın Kozluk ilçesi Gümüşörgü Karakolu'nda Kıvanç Ağaoğlu'nun silahından çıkan kurşunla hayatını kaybetmişti. Hakkında dokuz yıl hapis istenen Kıvanç Ağaoğlu, ilk duruşmada "kaçma şüphesi olmadığı" ileri sürülerek tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmıştı. (EA/HK)