"Eşimin işinden eve dönmesini bekliyordum. Geceyarısına doğruydu. Dışarıdan bir feryat duydum. 'Ayağım kırık' diye bağırıyordu. Önce balkona çıkıp baktım. Eşim yerdeydi, dövüyorlardı. Dışarı çıktım. Eşimi karanlık bir noktaya çekmişlerdi. O zamana kadar dövenlerin polis olduğunu anlamadım. Komşular da dışarı çıktı, polisler onları da copladı, dövdü, gözaltına aldı. Bugün mahkemeye çıkarılacaklar."
Nurcan Kuşçu, pazartesiyi (7 Aralık) salıya bağlayan gece yaşadıklarını böyle anlatıyor. bianet'in kendisiyle görüştüğü sırada, eşi Yılmaz Kuşçu'ya işkence yapan polislerle ilgili suç duyurusunda bulunmak üzere savcılıktaydı.
Kuşçu, nakliye işiyle uğraşan 41 yaşındaki eşi, fiziksel şiddet nedeniyle kendinden geçince, polislerin alıp hastaneye götürmeye mecbur kaldığını, daha sonra Yılmaz Kuşçu'nun daha sonra yoğun bakım servisine alındığını anlatıyor.
Eşinin verdiği bilgiye göre, Yılmaz Kuşçu, girdiği komadan çıktı; ama göğüs kafesindeki kırık kemikler, kırık ayağındaki zedelenmelerle, konuşamaz durumda Derecik Hastanesi'nde yatıyor.
Nurcan Kuşçu, "Bizim ailemizde de polis var. Neden bunu yaşadığımızı anlamıyorum. Bu kadar keyfi bir uygulama nasıl olabilir?" diye soruyor. "İnsan suç işlemiş olsa bile polis böyle davranamaz. Alır yargının karşısına çıkarır" diyor.
Resmi mekan dışı işkenceye işkence diyebilen savcılar var
Kolluk kuvvetlerinin karakol, polis merkezi gibi gözaltı merkezleri dışında yaptıkları işkenceye "resmi mekan dışı işkence" adı veriliyor. 2007'de polislerin yetkilerini artıran yasa değişikliğinden bu yana, resmi mekan dışı işkenceye işkence suçlamasıyla ilk dava, Avcılar'da polislerin Güney Tuna'yı dövmesiyle ilgili geçen hafta açıldı. Bakırköy 7. Ağır Ceza Mahkemesi, savcının iddianamesini kabul etti.
Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) yasa değişikliğinin yapıldığı Haziran 2007'yle Haziran 2009 arasını kapsayan raporunda, kayda geçirebildiği 416 işkence vakasının 168'inin resmi mekan dışında, sokakta gerçekleştiğini saptamıştı.
İşkencenin tanımı açık
Türkiye'nin de onayladığı Birleşmiş Milletler İşkenceyi Önleme Sözleşmesi'nin tanımına göre, işkencenin nerede gerçekleştiği, psikolojik mi, fiziksel mi olduğu, mağdura verdiği zararın boyutu işkencenin saptanmasında önemli değil. Tanım şöyle:
"İşkence, bir kimseye karşı, kendisinden itiraf almak veya üçüncü kişi hakkında bilgi edinmek, kendisinin veya üçüncü kişinin yaptığı veya yaptığından kuşkulanılan bir eylem nedeniyle cezalandırmak veya kendisini veya üçüncü kişiyi korkutmak veya zorlamak amacıyla veya ayrımcılığa dayanan herhangi bir sebeple, bir kamu görevlisi veya resmi sıfatla hareket eden bir başka kişi tarafından veya bu görevlinin veya kişinin teşviki veya rızası veya muvafakatiyle işlenen ve işlendiği kimseye fiziksel veya ruhsal olarak ağır acı veya ıstırap veren herhangi bir edimdir." (TK)