Kora ve Kelebek, Hiç Takipçili Çocuk, Ezo’nun Sessiz Dünyası gibi sevilen kitapların yazarı Hanzade Servi ile Altın Kitaplar’dan çıkan yeni kitabı Askıda Kahkaha’yı konuştuk.
Yazarlık kariyeri boyunca Gülten Dayıoğlu Çocuk ve Gençlik Edebiyatı Vakıf Ödülü, TUDEM Edebiyat Ödülleri gibi prestijli ödüller kazanan Hanzade Servi, yeni kitabı Askıda Kahkaha için, "Kahkahaları biz yetişkinler için askıya, ancak çocuklar bırakabilir. Askıda Kahkaha, görünüşte bir çocuk kitabı. Ama bence yetişkinlere yazılmış bir çocuk kitabı" diyor.
Askıda Kahkaha isimli kitabınız okurlarla buluştu. Çok keyif alarak okudum, emeklerinize sağlık. Bu kitapta askıda ekmek fikrinden yola çıkarak askıda kahkaha dağıtmaya başlayan bir çocuğun hikâyesi anlatılıyor. Bu fikir nasıl ortaya çıktı?
Bir gün, en son ne zaman kahkahalarla güldüğümü düşündüm. Hani şöyle, gözlerinizden yaş gelerek, karnınız ağrıyarak… Gerçekten kahkahalarla, en son ne zaman güldüğümü hatırlayamadım.
Demek ki çok uzun zaman önceydi. Ve gülmenin bir ihtiyaç olduğunu hesaba katarsak, bu durum bana çok hüzünlü geldi. Çok büyük bir eksiklikti. Ben hem kendi ruhunu yazarak tedavi eden hem de insanların ruhuna yazarak dokunan biri olduğum için, bu konuya bir selam vermem gerektiğini anladım. “Askıda” demek, ihtiyacı olan insanlara, bir şeyi bırakmanız, ulaştırmanız demek. Günümüzde insanların en çok ihtiyaç duyduğu şeylerin başında mutlu olmak, gülebilmek geliyor.
Gülmeye ihtiyacı olanlar için askıya kahkaha bırakma fikri, buradan doğdu. Ve sonra şunu düşündüm. Askıya kahkahayı kim bırakacak? Kahkahası olan biri, kahkahaları herkese yetecek biri… O noktada da karşıma şu bilgi çıktı: Çocuklar günde 500 kez, yetişkinlerse sadece 60 kez güler. Ki 60 da bence çok cömert bir sayı. Yani kahkahaları biz yetişkinler için askıya, ancak çocuklar bırakabilir. Askıda Kahkaha, görünüşte bir çocuk kitabı. Ama bence yetişkinlere yazılmış bir çocuk kitabı.
Hikâyeyi enteresan ve komik bilgilerle yoğurmuşsunuz. Mesela su aygırlarının üzüldüklerinde terlerinin kırmızı akması gibi… Bu detaylar Askıda Kahkaha’yı çok daha da dinamik ve sürükleyici kılmış. Kitabın konusunu sizden dinleyelim isteriz.
Dokuz yaşındaki Çağıl’ın, sokaktaki insanlara bakarak, mutluluğun da mutsuzluğun da bulaşıcı olduğunu fark etmesiyle başlayan bir hikâye. Bunu, fırındaki ‘askıda ekmek’ yazısıyla birleştiriyor. Bir de üstüne, bir kahkaha terapisi dersine tanık olduktan sonra, ‘askıda kahkaha’ fikri doğuyor. Ama kahkahayı askıya nasıl bırakacak? İnsanlar askıdan kahkahayı nasıl alacak? Kitapta, Çağıl’ın bu konuyla ilgili çabasını okuyoruz diyebilirim.
"Tamamen kendi dünyamda yetişmiş biriyim"
Siz iletişim bilimleri mezunusunuz. Medya kanallarında senarist ve metin yazarı olarak görev aldınız. Eserlerinizle Gülten Dayıoğlu Vakıf Ödülü, Tudem Edebiyat Ödülleri gibi pek çok prestijli ödül kazandınız. Yazın dünyasının içinde yetişmek bu alandaki başarınızı destekledi mi?
Alabildiğim kadarı, tabii ki destekledi. ‘Alabildiğim kadarı’ derken kastım, ben fazlasıyla içine kapalı, sosyal fobili biriydim.
Aslında hâlâ öyle olduğumu söyleyebilirim. Bu sebeple, üniversitedeyken de, sonrasında da kendimi çok fazla ortaya atamadım. Bu anlamda çok zaman kaybettiğimi düşünüyorum. Ve deyim yerindeyse, deliler gibi yazmamın altında da bu geç kalmışlık halini telafi etme duygusunun olduğunu düşünüyorum.
Çok yaşlı bir cümleyle ifade edersem, üniversite yıllarına bugünkü aklımla dönmeyi isterdim. Televizyona senaryo yazmanın, küçük animasyonlar da olsa, sadece senaryo tekniklerini öğrenmenin ötesinde, hız yönünde bir katkısı oldu. Yani ne kadar hızlı üretebildiğimi keşfettim. Bunun ötesinde, ben, içine kapanıklığım sebebiyle, tamamen kendi dünyamda yetiştiğimi söyleyebilirim.
"Çocuklar kitaplarda kendi dünyalarını da görmek istiyor"
Askıda Kahkaha mutluluk üzerine yazılmış bir kitap. Altın Kitaplar’dan çıkan bir önceki kitabınız Hiç Takipçili Çocuk sosyal medya üzerineydi. Dijital çağın yükselişiyle birlikte çocuklar sosyal medya temalı kitaplara daha mı çok ilgi gösteriyor?
Her türlü konuyu, çocukların ve gençlerin ilgisini çekecek şekilde yazabilirsiniz. Bu tamamen sizin anlatımınıza ve onların dünyasında olmanıza bağlı. Benim yıllar önceki kitaplarımın hiçbirinde sosyal medya yok. Olamazdı da, çünkü zaten yoktu. Yani böyle yaygın değildi. Ama bugünlerde geçen bir kitap yazıyorsanız, işin içine sosyal medyayı katmamanız çok zor. Ve hiç şüphesiz ki, çocuklar kitaplarda kendi dünyalarını da görmek istiyor. Bu anlamda çok gözlem yapıyorum.
Hangi yaş grubu, sosyal medyada neleri ilgi çekici buluyor, nasıl yorumlar yazıyorlar… Ve bu yıllarda geçen kitaplarımda, bu konulara da yer verip, gözlemlerimi paylaşıyorum.
Siz konu seçiminde nelere dikkat ediyorsunuz?
Hiçbir zaman, şu konuyla ilgili bir kitap yazayım diye özel olarak karar vermiyorum. Daha doğrusu, veremiyorum. İşin o kısmının, benim elimde olmadığını fark ettim. O ara ruh halim nasılsa, her şey buna göre şekilleniyor.
Mesela çok komik bir kitap yazmak için kalemi elime alıyorum. Ve bir anda kendimi, çok duygusal bir hikâyenin içinde buluyorum. Ne olduğunu kendim de anlamıyorum. Ya da duygusal bir kitap için oturuyorum.
Ortaya mizah kitabı çıkıyor. Konu seçerken de her şey kendiliğinden akmaya başlıyor. Mesela bir ‘konu defteri’m var. Aklıma gelen tüm notları yazdığım bir defter. Bazen onu açıp, ‘bu ara şöyle bir konuda yazmak istiyorum’ diyebiliyorum. Üç ya da dört kitaba birden başlıyorum.
Kısa bir süre sonra, bir tanesi ağır basıyor ve onu yazıyorum. Bir de benim kitaplarım genelde çok katmanlı oluyor. Yani tek bir konuyu işlemiyorum çoğunlukla. Bir sürü konu oluyor içlerinde. Onlar da, önceden planlanmadan, yazarken, akışta ortaya çıkıyor.
Yakında çıkacak yeni bir projeniz var mı?
Var. Çok heyecanlandığım bir kitap geliyor. Günümüzün problemlerinden olan bir konuyu, mizahi bir yaklaşımla ele aldığım bir kitap yakında çıkacak. Son zamanlarda üst üste çok gençlik kitapları yazdım. Belki bir süre, daha kısa ve daha komik kitaplara yönelebilirim gibi geliyor. Ama dediğim gibi, böyle öngörüler yapmak benim için çok anlamsız. Çünkü o iş benim elimde değil. Kalem bana ne yazdırırsa, onları yazacağım.
(EK/EMK)