"AB'yi öne sürmelerinin n edeni, sendikalar başta olmak üzere, pek çok örgütün AB'den yana olması. Muhalefeti bastırmak için bunu kullanıyorlar."
Zira, "yabancı doktor" tartışmasını uluslararası zeminde düzenleyen asıl metnin, Dünya Ticaret Örgütü'nün Hizmet Ticareti Genel Anlaşması (GATS) olduğunu söylüyor Yılmaz:
"AB hiç olmasa bile, Türkiye'nin GATS taahhütleri var. GATS'ın 4 modu vardır. 4. mod, hizmet emekçilerinin serbest dolaşımı konusudur. Ülkelerin en çok gerildikleri konu bu.
"Burada sorun şu: Gelişmiş ülkeler bu modu uygulamaktan kaçınırlarken, gelişmekte olan ülkeler de kapılarınızı açın, diyor."
Yılmaz, Türkiye'yi bu konuda "kraldan çok kralcı ülkelerden" diye niteliyor:
"Türkiye proaktif şekilde serbest piyasa yanlısı. Diğe ülkeler Türkiye'nin hizmet çalışanlarına sınırlarını açmazken, Türkiye 'Tüm DTÖ ülkelerine sınırlarım açık' diyor."
Bunun en çarpıcı örneğinin Bakü-Ceyhan petrol boru hattında yaşandığını söylüyor Yılmaz:
"Burada 200 kadar Hint inşaat mühendisi.çalışıyor. Çok kötü şartlarda istihdam ediliyorlar. Fakat sendikalaşmalarına, ilgili odaya üye olmalarına izin verilmiyor."
"Yabancı doktor" önerisini de, "Tam bir damping" diye tanımlıyor Yılmaz:
"Bu doktorlar düşük gelir düzeyli ülkelerden getirilecek. Almanya'dan gelen doktoru 150 dolara çalıştıramazsınız. Bu durum sadece Türkiye'deki doktorlara gözdağı değil; gelecek olan doktorlar açısından da kabul edilemez.
"Dolaşımdaki hizmet emekçilerine insana yakışır çalışma ortamları sunulmalı. Yoksa kölelik koşullarını zorlarsınız."
Yılmaz: Haklar tanınmalı
Yılmaz, " Emeğin uluslararası dolaşımına destek verilmesi gerek; ama bunu en korumalı koşullarda yapmak gerek" diyor.
"Türkiye'de bu düzeyde bir eşitsizlik varken, böyle bir açılım, işsizliği bütün meslek dallarında körükler.
"Gelecek emekçilerin sendikalaşma hakkı, yasalardan yararlanma hakkı tanınmalı. Mevcut pratiği geriletici şekilde istihdama izin verilmemeli. Zaten gelişmiş ülkelerin kabul etmediği de bu boyut."
Eşit koşullarda istihdam
Yılmaz, Türkiye'nin bu kararı alması halinde, aynı anda iki şeyi yapması gerektiğini söylüyor:
"Bu doktorlar, Türkiye'deki doktorların koşullarında istihdam edilmeli. Örgütlenme hakları tanınmalı.
"Aynı anda, Türkiye, diğer ülkelerin de kapılarını açması için zorlamalı."
"Keşke hizmet emekçilerinin serbest dolaşımı standartları yükseltse; ama..." diyen Yılmaz, sağlık alanında küresel emek sömürüsüne bir örnek veriyor:
"Diyelim ABD'de muayene oluyorsunuz. MR veya ultrasona girdikten sonra, çıktıların okunması, yorumlanması ABD dışında gerçekleşiyor. Taşeron şirketler üzerinden, Bangladeş'teki doktorlar yapıyor analizi. Aracı şirketlerin her biri para kazanırken, Bangladeş'te çıktı yorumlayan doktorlara ödenen para kuruşlar düzeyinde. Bu açık bir emek sömürüsü. Bir yandan kapılar bu Bangladeşli doktorlara açılmıyor, bir yandan emekleri oldukları yerde sömürülüyor."
Bu durumda, tepkilerin milliyetçi çizgiye düşmesinin çok kolay olduğunu vurguluyor Yılmaz:
"Bizim doktorlarımız ne olacak, dediğiniz anda, resmin tamamını anlama olanağınız kalmıyor. Sömürü küresel şekilde işliyor çünkü."
Dibe doğru yarış
Yılmaz, ülkeye başka yerden işgücü getirebilmenin, yabancı yatırım çekmenin koşullarından da olduğuna dikkat çekiyor:
"Oysa, istihdam sömürü düzeyindeyse, yatırım kabul edilebilir değildir. 'Yabancı sermaye gelsin, istihdam yaratır' demek yeterli değil. Çünkü sömürü düzeyindeki istihdamla, bütün çalışanların mevcut koşulları geriye gider. Dibe doğru yarış hızlanır."
Tasfiye edilen koruyucu sağlık hizmetleri
Koruyucu sağlık hizmetlerinin küresel olarak tasfiye edilişine de dikkat çekiyor Yılmaz:
"Sağlıkta kâr marjı olmayan alanlar tasfiye ediliyor. Koruyucu hekimlik sizin hasta olmanızı önler. Büyük sağlık sermayesi, sizin hasta olmanızı ister ki, kârlılık devam edebilsin. Bu nedenle bütün dünyada tasfiye ediliyor. Serbest piyasa sistemi, 'hastalık teşvik edilmeli' der." (TK)