İstanbul'un Anadolu yakasında, Bağdat Caddesi'nin otomobil gürültülü keşmekeşinden bir an sıyrılıp yolunuzu Selamiçeşme'deki Tolga Eti Sanatevi'ne düşürürseniz, kolay kolay göremeyeceğiniz bir şeyle karşılaşacaksınız: Bir seramik sergisi.
Vitra Seramik Sanat Atölyesi çevresindeki 10 sanatçının karma sergisi, 1 Aralık'a kadar açık. Sanatçılardan Reyhan Gürses, "Seramik aslında hepimizin hayatının içinde; ayağımızın altında, başımızın üstünde. Kiremitler, yer karoları, tabaklar, bardaklar... Buradaysa, seramiği tamamen bir sanat objesi olarak, toprağın sanatçı eliyle bir yapıta dönüşmüş haliyle göreceksiniz" diyor.
Sakine Çil, Boğaziçi Üniversitesi'nde seçmeli seramik dersleri veriyor. İstanbul'da yılda ortalama beş seramik sergisi görmenin bile zor olduğunu söylüyor. Dolayısıyla, "Bir seramik sergisinin açılmış olması bile kendi başına cazip."
Bu sergi aynı zamanda sanatçılar için de bir dayanışma niteliğinde. Üretimi epey zahmetli, aynı zamanda toprağından sırrına, atölyesinden fırınına, masraflı bir sanat seramik. Sanatçıların Türkiye'de hayatlarını sadece yapıtlarıyla ekonomik olarak sürdürmesi, neredeyse imkansız gibi.
"Seramik toprakla müzakere, işbirliği ve uzlaşmadır"
Sergide Orta Avrupa mitolojilerinden yola çıktığı iki yapıtı bulunan Xenia Kravchenko, "Türkiye ve seramik denince akla genellikle İznik çinileri geliyor. Seramik bu toprakların geleneği. Ama nedense çağdaş sanat olarak pek bilinmiyor" diyor. Kravchenko kendi deyişiyle bir "Moskovalı". Sekiz yıldır İstanbul'da yaşıyor. Bu Türkiye'de katıldığı dördüncü sergi. Seramiğin zevkini şöyle anlatıyor:
"Seramik çok samimi bir üretim aslında. Yarı resim, yarı heykel, uygulamalı bir sanat. Kuralları vardır, ama kullandığınız malzemeye göre öngörseniz bile, karşınıza çıkacak sonucu hiçbir zaman bilemezsiniz.
"Bu nedenle hep bir deneme, bir oyundur. Ateşle, toprakla, doğal malzemelerle kurduğunuz sürprizli bir ilişki. Toprağın bir tavrı vardır. Hep bir yol bulmanız gerekir, hissetmeden yapamazsınız. Sonuçta bu, bir işbirliği, müzakere ve uzlaşmadır."
Çamura saygı
Üç yıldan fazladır Türkiye'de yaşayan Japon sanatçı Teppei Yamashita, geleneksel Japonya seramiğinin kalbi sayılan İmari kentinden. İlk öğrendiklerinden birinin "çamura saygı" olduğunu, öğretmenlerinin "Torna üzerinde şekil verdiğiniz çamura, insan tenine dokunur gibi dokunun" dediğini anlatıyor.
Sergiye "çiçek kuşları" dediği beş yapıtla katılan Yamashita'yı şaşırtan şeylerden biri, insanların evlerindeki seramik eşyaları "takım" olarak kullanmaları. "Japonya'da da elbette fabria ürünü takımlar var. Ama belli içecekler, yiyecekler için evdeki iki tabak, çanak birbirinin aynı olmaz. Çünkü hepsi elle yapılır. Böyle olması da tercih edilir" diyor. Bu nedenle seramik sanatçılarının sürekli üretebildiğini, sergiler de açabildiğini söylüyor. Ardından, memleketindeki "seramik cenaze töreni" geleneğini anlatıyor. "Yılın belli bir gününde, evde kırılan, bozulan seramik eşyalar toplanır. Shinto tapınağına gidilir ve onlarla bir vedalaşma töreni yapılır." Peki sonra? "Yeni seramikler alınır."
Gürses, Çil, Kravchenko, Yamashita'nın yanı sıra Asuman İnan, Ayfer Kalsın, Ayla Yüce, Aylin Bilgiç, Mehmet Kutlu ve Sara Aji'nin yapıtlarını da görebileceğiniz karma sergi, seramikle sanat olarak tanışmak isteyenler, hobi olarak ilgileneler için de iyi bir fırsat. (TK)