"Yolu bir şekilde İstanbul'a düşen her yoksulun ilk durağı olmuştur Millet Caddesi..."
Aksaray ve Yusufpaşa semtlerinin bir uzantısı olan Millet Caddesi’ni böyle tanımlıyor Siirt'ten İstanbul'a gelen Manav Halil...
70’li yıllarda Asya’ya giden Avrupalı çiçek çocuklarının konakladığı Sultanahmet’in en fazla bir kilometre ötesindeki Aksaray ve Laleli, 90’lı yıllarda eski Sovyetler Birliği vatandaşlarının akınına uğradı. Rusya Federasyonu’ndan gelenlerin yaptığı o zamanki “bavul ticareti”, hala herkesin dilinde.
Aksaray’ın kozmopolitliğine şimdi de en büyük katılımı Arap nüfusu sağlıyor. Millet Caddesi Suriyelilerin yoğun olarak iş yaptığı ve ülkelerindeki faaliyetlerini sürdürdüğü yerlerden biri. Restoranları, kafeleri, manavları, bakkallarıyla Millet Caddesi geniş bir Suriyeli nüfusu buraya çekmekle birlikte, Suriyelilerin açtığı mekanlar herkes için uğrak bir yer oluyor.
Irkçılık
Suriyelilerin gündelik ihtiyaçlarını karşıladığı dükkanların yer aldığı Millet Caddesi, akıp giden hızlı trafiğin ve kalabalığın ortasında birbiri ardına dizilen, çoğunlukla Arapça tabelaların asılı olduğu; Suriye mutfağına ait yemekler, tatlılar yapan işletmelerden oluşuyor.
Ammar'ın 6 yıl önce açmış olduğu tatlıcı dükkanında da Arapça ve Türkçe tabela asılı. Bu tatlıcı dükkanında soru sormak istememiz önce tedirginlik sonrasında heyecanla karşılanıyor.
Suriyelilerin burada neden bu kadar yoğunlukta olduğunu, dükkan açmak için neden bu caddeyi seçtiğini sorduğumuz Ammar, Millet Caddesi’ni tercih etmesinde asıl nedenin Suriyeli yoğunluğundan ziyade, caddenin işlek yapısına bağlıyor.
Pek çoklarının aksine eski mesleğini burada da yapmaya devam edebilen sayılı kişilerden biri. Dükkanına Suriyelilerin yanı sıra Türklerin de ilgi gösterdiğini söylüyor.
Ammar "Türkiyeliler genelde memnun kalıyor. Hatta bazen üniversite öğrencileri grup olarak geliyorlar" diyor. Ammar’ın yanı sıra, dükkanda çalışan ve 20’li yaşlarının başında olan Ahmet de yanımıza oturuyor.
Buraya henüz çocukken gelmiş. Türkçeye hakim bir başka Suriyelinin eşliğinde sohbet ediyoruz. Ammar’ın okuyan üç çocuğu var, babalarına göre akranlarından gelen ırkçılık, eğitimlerinin önünde dil bariyerinden daha büyük bir problem. Savaş bittikten sonra dönmeyi istiyor, fakat bunun yakın bir zamanda gerçekleşemeyeceğini düşünüyor.
Tatlıcıdan ayrılırken burada çalışan Ezzat Nabo, bizi bir tabak dolusu Suriye tatlısıyla durduruyor. Bizi Ammar ve Ahmed’le konuşurken gören Ezzat, heyecanlı bir şekilde “Sorunuz var mı?” diyerek geliyor, sorulsun ki anlatsın istiyor. O da Suriye’ye dönme konusunda Ammar ile aynı fikirde.
Türkçe, Kürtçe ve Arapçadan birer kelimeyle “Savaş bitse dönerim.” diyor ve ekliyor, “Ama daha var; savaş bir 15 yıl daha bitmez…”
Esnaf yoğunluktan şikayetçi, gelirden memnun
Millet caddesinin daha eski esnafları, Suriyeli yoğunluğundan şikayetçi olsalar da müşterilerinin çoğunluğunu Suriyeliler oluşturuyor ve elde ettikleri gelirden memnunlar.
Pek çok işletmede çalışanların tamamı Suriyeli. Kafe işletmecisi Fırat, Suriyeli çalıştırmakla yetinmeyip müşterileriyle konuşabilmek için Arapça öğrenmeye çalışıyor. Fırat’a göre Suriyelilerin en büyük zaafı nargile ve meyveler. Avokadoya düşkün olmalarını ilginç buluyor.
Bir biri ardına dizilen Arapça tabelaların arasında, bir Kürtçe tabela da görmek isterdim, diyerek sitem ediyor.
Millet Caddesinin hemen altında bulunan Horhor’a 1986 yılında Siirt’ten gelip yerleşen manav Halil, Suriyelilerin buraya gelmelerini kendi gelişinden ayrı tutmuyor; “Biz nasıl geldiysek onlar da öyle geldi. Zengini buralara ikinci kez gelmez. Yoksulları buralarda yaşıyor” diyerek caddedeki tarih boyunca akan kesimlerin bir ortak noktasına işaret ediyor.
Sokakta kadın yok
Bunca saat hem Türkiyeli hem Suriyeli erkeklerle konuştuktan sonra sokaklarda yürürken dikkatimizi çeken nokta; “Burada özgür hissediyor musunuz?”, “Suriyeli kadınlara yönelik saldırıları takip ediyor musunuz?” diye soracak bir kadın bulamamak.
Cadde üzerinde üç farklı kadının yanına gidiyoruz. Ancak erkekler kısmi olarak Türkçe, İngilizce ve hatta Fransızca öğrenmişken onlar Türkçe bilmiyorlar, isimlerini söyleyecek kadar bile.
Binaların ikinci katlarında çokça kuaför, güzellik merkezi mevcut ve tabelalar Arapça. Ancak buralar da boş.
Manav Halil’e kadınlar nerede diye sormuştuk, “Akşamları gelip, biraz dilenip evlerine dönüyorlar.” diyor. Kadınların hayatını etkileyen şey sokakta savaş veya Sultanahmet manzarası olması değil. Burada da kapı eşiğinden çıkamıyorlar. (EB/AS)