Örgütün 2005 yılındaki sendikal hak ihlallerini kapsayan raporu, Türkiye'deki yasal mevzuatın kısıtlayıcı, uygulamanınsa ihlal dolu olduğunu gösteriyor. OCFTU, 2005'te özellikle kamu çalışanlarının örgütlenme özgürlüğüne ciddi saldırılar olduğunu vurgularken, sendika üyeliği veya sendikal faaliyet nedeniyle toplu işten çıkarmaların yaygınlığına da dikkat çekiyor.
ICFTU'nun yasal düzenlemelere ilişkin saptamaları şöyle:
* 450 bin kamu çalışanı sendikalaşma dışında bırakılıyor.
* Özel sektördeki öğretmenlerin sendika kurmasına izin yok.
* Sendikaya üye olmak veya sendikadan ayrılmak için noter ve para şartı sendikal özgürlükler önünde engel. Sendika yönetiminde yer alacakların en az 10 yıl çalışmış olma şartı da engellerden.
* Sendikalar toplantı, gösteri yürüyüşü düzenlemek için resmi izin almak zorunda; polisin etkinliğe katılmasına ve kayıt yapmasına izin vermek zorunda.
* Örgütlerin resmi etkinliklerinde Türkçe'den başka bir dil kullanması hâlâ yasak.
* Sendika üyesi işçiler ayrımcılığa uğruyor, başka işyerlerine veya kentlere transfer edilebiliyor. 2005'te kamu sektöründe 520 kişi sendika üyesi oldukları için yerlerinden edildi.
Toplu pazarlık hakkı kullanılamıyor
* Kayıt içi çalışan 11 milyon işçinin yalnızca 1 milyonu toplu sözleşmelerden yararlanıyor.
* Hükümet toplu pazarlık yetkisini reddetmek için üye sayılarını manipüle edebiliyor. Üyeler sendikadan ayrılmaya zorlanabiliyor. Örneğin fırıncılık sektöründe bu uygulamalar nedeniyle yüzde 10'luk işkolu barajı aşılamadı ve 364 fırında toplu sözleşme yapılamayınca, 2,500 fırın işçisi korumasız kaldı.
* Toplu pazarlığı engelleyen işverenler, mahkeme sendika lehine karar vermiş olsa bile, layıkıyla cezalandırılmıyor.
* Toplu pazarlık için gerekli olan işyerinde yüzde 51'lik, işkolunda yüzde 10'luk baraj şartı sürüyor. Toplu pazarlıkta yalnızca bir tek sendika yetkili olabiliyor. Uluslararası Çalışma Örgütü'nün (ILO) bir sendikanın yüzde 51'lik temsil oranına ulaşamaması halinde, mevcut sendikaların en azından kendi üyeleri için toplu pazarlık yapabilmesi tavsiyesi hayata geçirilmedi.
* Toplu pazarlık yetkisini almak için gereken prosedür öyle uzun ve yorucu ki, bu hak kullanılamıyor. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın yasal karar verme süresinin 15 gün olmasına karşın, bu süreç dört, beş aya kadar uzayabiliyor. Bunun da ötesinde, toplu pazarlık yetkisi için başvurular genellikle mahkemeye gidiyor, bu da yaklaşık iki yıl sürüyor.
* Kamu çalışanları için yasada toplu pazarlık değil, "toplu istişare konuşmaları" kavramı kullanılıyor. Kapsam, finansal konularla, ücretler, tazminat ve ikramiyelerle sınırlı tutuluyor. Bu kapsam, ILO'nun 98 sayılı sözleşmesindeki tanımdan çok daha dar; böylece karar verme sürecinde güç hükümetin elinde kalıyor.
Grev hakkı sınırlanıyor
* Kamu çalışanlarının grev hakkı hâlâ resmen tanınmış değil. ILO, Türkiye'yi doğal gaz ve petrolün üretim, rafine edilmesi ve dağıtımının kesintiye uğramasının nüfusun tümünün ya da bir kısmının yaşamını, güvenliğini ya da sağlığını tehlikeye düşürecek bir temel hizmet olmadığını Türkiye'ye daha önceden anımsatmıştı.
* Dayanışma grevleri, genel grevler, iş yavaşlatmalar ve işyeri işgalleri yasaklanmaya devam ediyor. Grevlere katılanlar için hapis de dahil ağır cezalar sürüyor. Sendika yönetimi tarafından başlatılmayan herhangi bir grev yasaklanıyor.
* Hükümet grevleri güvenlik gerekçesiyle 60 güne kadar yasaklayabiliyor.
* Greve izin verildiğinde de, yaklaşık üç ay süren bekleme süresi başlıyor. Önce toplu pazarlık zorunluluğu var. Grev kararı verilirse, işveren bundan en az bir hafta önce haberdar edilmek zorunda. İşveren grevci işçileri işyeri dışında tutma hakkına sahip.
* Grev sırasında, hammaddelerin fabrikaya girmesine, ürünlerin de dışarı çıkmasın engel olmak yasak. Sendika üyesi olmayanların çalışmasına engel olmak da yasak. İşyeri kapısında ancak dört, beş grevcinin bulunmasına izin var. Bunların çadır veya herhangi bir barınak kurması ve "Bu işyerinde grev vardır" dışında herhangi bir pankart, afiş asmaları yasak.
* Sendikal haklara saygı göstermeyen işverenlere öngörülen cezalar caydırıcı olamayacak kadar az. Bir işyerinde iş güvenliği yasasının uygulanabilmesi için o işyerinde çalışan sayısının en az 30 olması gerekiyor. Oysa, taşeronlaştırma ve belirli süreli sözleşmeler nedeniyle, işyerlerinin yüzde 95'inde çalışan sayısı 30'un altında. (TK/KÖ)