Ulusal basın yayın kuruluşlarında çalışan yüzlerce gazeteci bulunmasına karşın, bunların ezici bir kısmı telif karşılığı sigortasız çalıştırılıyor veya meslek alanı dışında sigortalı olarak gösteriliyor.
212'den 32 gazeteci
Birçok ulusal medya kuruluşunun bölge bürolarının bulunduğu Diyarbakır'da ve bölgenin diğer kentlerinde, bu kurumlara bağlı çalışan 200 kadar gazeteci bulunmasına karşın, bu meslek mensuplarının ancak elle sayılacak kadarının bir sosyal güvencesi var.
Yoğun bir tempo ile görevlerini yapan bu gazetecilerden ancak 32'sinin, zorunlu olarak yapılması gereken 212 sayılı özel yasaya göre sigortaları ödeniyor.
Oysa, gazetecilere ileri haklar getiren 212 sayılı yasa, 1961'de 10 Ocak günü kabul edildiği için bugün "Çalışan gazeteciler Günü" olarak anılıyor.
Geri kalanlardan da 10 kadarı da 1475 sayılı yasa kapsamında sigortalı çalışıyor. Bir başka deyişle gazetecilik yapmalarına karşın, sigortaları normal işçi olarak ödeniyor. Kalan 160 gazetecinin ise hiçbir sosyal güvencesi bulunmuyor.
Yerel muhabir sigortasız
Bölgedeki yerel ölçekli gazete, televizyon ve radyolar da ise durum gazeteciler açısından çok daha kötü bir tablo sergiliyor.
Yerel basında çalışan gazetecilerin tümüne yakını, sigortasız çalıştırılıyor. Bu kişilerin sayıları da yüzlerle ifade ediliyor.
Sosyal güvenceden yoksun olarak çalışan gazetecilerin karşı karşıya kaldıkları bir başka olumsuzluk da örgütsüzlük.
Sadece 17 sendikalı gazeteci
Bölgedeki habercilerin ancak 17'si Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGC) üyesi. Birçok medya kuruluşu, kadrolu çalışanının sendika üyeliğini engelliyor.
Bu nedenle, ülke genelinde olduğu gibi ancak Anadolu Ajansı ve Cumhuriyet gazetesinde çalışan az sayıdaki basın emekçisi, TGS üyesi olabiliyor.
Asgari ücrete ulaşamayan maaşlar
Bölgede görev yapan basın mensuplarının aldıkları ücretler de ülkenin batı bölgelerine göre oldukça geri düzeyde. Medya kurumlarının merkezinde çalışanlarla, bölgede görev yapanların aldıkları ücretler arasında büyük uçurumlar bulunuyor.
Deneme süresi ya da telif sözleşmesi karşılığı gazeteci çalıştıran medya kuruluşları, bu şekilde çalıştırdığı ve bölgedeki gazetecilerin çoğunluğunu oluşturan emekçilere, asgari ücretin dahi altında aylık ödüyor.
Bu türlü çok yönlü olumsuz ekonomik ve sosyal koşullarda görev yapan bölgedeki gazetecilerin iş yoğunluğu ve sorumlulukları ise az denilemeyecek kadar fazla.
Heyetler, açıklamalar vs.
Günlük haber takibinde bile gazeteciler zaman zaman bir haberden diğerine yetişmekte zorlanabiliyor.
Bu yoğunluğu en iyi örnekleyen dönem, 17 Aralık öncesi süreçte Avrupa Birliği (AB) ülkelerinden bölgeye akın eden heyetler ve sivil toplum örgütlerinin yaptıkları basın açıklamaları.
17 Aralık öncesinde Diyarbakır'da AB'yi destekleyen ya da karşı çıkan yönde günde ortalama beş basın açıklaması yapıldı.
Yine de izlemeye devam
Basın açıklamasının yapıldığı gün ayrıca Avrupalı heyetler, Valilik, Belediye, Baro, İnsan Hakları Derneği (İHD) gibi kurumlar ve sivil örgütlerle temaslarda bulunuyordu. Bölgedeki basın mensupları da tüm bu etkinlikleri izlemeye çabalıyordu.
Bu yoğunluk arasında ayrıca, aynı gün mahkemelerde davalar görülüyor, cinayetler işleniyor, bölgenin kimi yerlerinde şiddet eylemleri meydana geliyor, Diyarbakır'da polis noktalarına saldırılar düzenleniyordu.
Asgari ücretin dahi altında aylık alan, sosyal güvencesi ve örgütü olmayan gazeteciler ise bu haberleri izlemeye devam ediyordu.(MO/BA)